Hatay’da bir sendika var. İsmi Belediye-İş Sendikası. Son dönemlerde adını sıkça duyduğum bir sendika. Hani “Keşke adını başarılarıyla duysaydım” dediğim bir sendika. Bir araştırma yaptım. Bu sendika üyeleri yani Belediye işçileri Hatay’ın pek çok belediyesinde ikramiyelerini alamıyor. Hatta bırakın ikramiyeyi, yarım maaş alan işçiler var.
Geçtiğimiz günlerde işçilerin alacakları hakkında bir köşe yazımda bahsetmiştim yazım üzerine birçok işçi kardeşimiz beni arayarak teşekkür etti. Durum bu kadar vahim iken birkaç işçi ile görüşeyim de durumu iyice netleştireyim dedim kendi kendime, ama ne yazık ki hepsi de sanki ağız birliği yapmış gibi konu ile ilgili yorum yapmaktan kaçındılar. Neden açıklama yapmak istemediklerini hepimiz biliyoruz değil mi? Yıllardır adına “Sürgün” denilen ve hemen her fırsatta işçiye doğrultulan silahtan korktukları için. İçlerinden biri aynen şu cümleyi kurdu. “Boş ver ağabey, bu işlerle uğraşma. Biz halimizden memnunuz.” Yine de bizleri düşündüğün için teşekkür ederiz dedi. Düşünsenize bırakın ikramiyeyi, maaşını alamayan işçi halinden memnunmuş(!)
Siz desenize şuna “Sürgün” hepimizin gözünü korkutmuş. “Sürgün” yani güncel ismiyle “Mobbing” yani daha da açıklayıcı bir tabir ile belirtelim. “İş yeri baskısı” İşçi bu silahtan dolayı ciddi anlamda ürkmüş ve haklarını kullanamaz hale gelmiş. Tabii bu durum Belediye-İş sendikasına da sirayet etmiş. Sendika başkanı kardeşimiz, sendika tüzüğünde yazmasına rağmen, yasada açıkça belirtilmesine rağmen sorumluluklarını yerine getirmiyor. Peki ne diyor bu tüzük? Kısaca özetleyeyim:
“Sendika başkanı, sendika üyesi işçilerin yasal haklarını koruyup gözetmeli, yasal alacaklarının tahsili ve gecikmelere karşı yasada belirtilen adımları atmalı ve işçilerin özlük hak ve alacaklarının takibini gerçekleştirmeli.”
Yasal haklar geniş kapsamlı elbet. Tabii ki “Sürgün” olgusu da bu hakların içerisinde yer almakta. Bakıyoruz, sendika oralı değil. Atılan birkaç küçük adım var elbet. Ancak oldukça vasat adımlar, beyhude adımlar.
Diğer taraftan ikramiye, maaş gibi alacaklar konusunda da oldukça pasif konumda bu Sendika. Sesini duyurma konusunda da pasif. İşçisine gelişmeleri haber verme konusunda da hem pasif ve hem de çağ dışı adımlar atıyor. İşçi gelişmeleri ancak kendi imkânlarıyla (Telefon açarak ya da bizzat sendikaya giderek) öğrenebiliyormuş. Bu noktada bazı sorular sormak istiyorum.
- Madem ikramiyeler ödenmiyor ve sendika da isteyemiyor. Neden toplu sözleşme imzalanıyor?
- İşçinin haklarını koruyamayan sendika neden varlığını korumakta bu kadar ısrarlı? Mesela bu sendikanın Hatay şube başkanı neden başarısız olduğunu kabul etmiyor ve istifa etmiyor?
- Sendika şube başkanının görevini ifa edememe veya kötüye kullanma durumunda uygulanması gereken yaptırımlar nedir? Bu yaptırımlar uygulanmış mıdır? Uygulanması düşünülmekte midir?
- Bahse konu sendikanın Hatay şube başkanı sendikacılık konusunda yeterince bilgiye sahip midir?
- iddialara göre HBB Başkanı Lütfü Savaş’ın yeğeni de bu sendikada çalışıyormuş? Umarım bu sorularımızı yanıtlayacak bir sorumlu çıkar.. Bizim duyduğumuz iddialar böyle. Birileri çıkıp açıklama yaparsa kamuoyunu aydınlatmış oluruz.
Çok Önemli Bir Konu Daha Var.
Hatay Büyükşehir Belediyesi borçlarını ödeyebilmek için Belediye arazilerini mi kullanmaya başladı? Eski HATSU arazisi borç karşılığında kime verildi? Bu eşsiz arazi şehri güzelleştirecek bir park olamaz mıydı? Buraya Akaryakıt İstasyonu Yapılacağı İddiaları Doğrumu? Belediye borçlarını neden ödeyememekte? Bir sonraki köşe yazımda bu konuları ele alacağım Kalın sağlıcakla.