Tesadüf ile tevafuk kelimeleri, gece ile gündüz kadar farklıdır. Tesadüf, s-d-f kökünden gelip bir şeyin rast gele vuku bulması demek iken, tevafuk kelimesi w-f-k kökünden gelip bir şeyin uyumlu hale getirilmesidir. Tesadüfte başıboşluk var iken tevafukta, İlâhî kudrete bağlılık esas kabul edilir. Tesadüf bir olayın yaşanmasını rastgeleler ile açıklar, tevafuk ise yaşadığımız her şeyin İlahi bir irade dahilinde olduğunu ifade eder.
Yeryüzünde hiç bir şey başı boş değildir. Gördüğümüz her şey, bir hikmete binaen yaratılmıştır. İnsani ürünler dahi bir maslahat icabı üretilirler. Öyleyse yaşadıklarımız ve başımıza gelenler, iyi veya kötü olsun rastlantısal olarak değil, terbiye edilmemiz ve yeniden inşa olmamız içindir.
İçinde bulunduğumuz şartlarla ilgili hüküm vermekte acele etmemizdir bizi gerek bireysel gerekse toplumsal anlamda hüsrana, endişeye, tasaya ve kedere boğan çoğu kez. Kur’an bu konuda şöyle der “ İnsan, iyiliği istediğini zannederek kötülüğü ister. Çünkü insan çok acelecidir.” (İsra: 17:11)
Evet bizler çoğu kez, iyilik zannıyla kötülüğü istediğimiz gibi kötülük içinde olduğumuzu da zannederek hayatı kendimize zindan ederiz. Mesela hapishanede bir mahkum dışarı çıktığında her şeyin daha iyi olacağını düşünebilir lakin her zaman hayat kafamızdan geçtiği gibi yani zannettiğimiz gibi olmaz.
Kimi mahkumlar hapishanedeyken gayet samimane dinlerini yaşarken dışarı çıktıklarında uyuşturucu illetine kendini kaptırıp bambaşka bir insan oluveriyorlar. İçerdeyken dışarı çıktıklarında her şeyin haklarında daha iyi olacağını düşünmeleri zan dan başka bir şey değildir. Elbette ki her insan, özgür olmayı ister ve hepimizin hayatında arzu ettiği şeyler olabilir lakin bunlar bizim istediğimiz gibi olmadığında, her şeyi idare eden, her detayı bilen ve takdir eden bir Rabbimiz olduğunu hatırlamamız gerekir. İşte bu hatırlamaktır zaten hayatı yaşanılır kılan.
Hiç bir şey bizim kafamızda tasavvur ettiğimiz gibi gitmez hayatımızda. Bizler sınırlı kapasitemizle ancak parçayı görebiliyorsak bütünü gören Rabbimize arzu ettiğimizle ilgili elimizden geleni yaptıktan sonra teslim olmaktan başka çaremiz yoktur. Zira her şey, neticesi itibarıyla güzeldir. O hoşumuza gitmeyen durumla ilgili süpriz dolu hikmetler bekler bizi kimileyin.
Bazen kaza geçiririz ki elbette bu üzücü bir hadisedir ama elimizde olmayan bu durumla ilgili feryad-ı figan etmek doğru olmaz. İşte o dem tasavvur etmeliyiz ki bu başıma gelen hadise belki de beni daha büyük bir felaketten korudu. Kimbilir belki de o kazadan sonra daha dikkatli olmaya başladın ve o dikkatini toplaman belki de seni daha büyük musibetlerden korumuş oldu.
Seneler önce ayağımı kırdığımda bunun bir ayat-ı hadisat olduğunu ve bu olayda okunacak çok hikmetler olduğunu yazmıştım. Meselenin illiyet tarafı siyah buz parçacıklarına dikkat etmeden hızlıca yürümemdi. Bu sebeple ayağım kaymış ve sol bacağım üç yerinden kırılmıştı. Lakin ayağım kırılıp yere yığıldığımda avazım çıktığı kadar “Allah” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Öyle ki o sırada çocuklarını okula göndermekte olan insanlar birden yanımda bitmiş ceketleriyle beni sarmalayıp ambulans çağırmışlardı. O süreçte evimde kimse yoktu ama Allah bir şekilde yardım etmiş ve bana insanlığın ölmediğini hatırlatmıştı. O sırada bana moral veren yakında ve uzakta dostlar hala dualarımdadır. Hikmet nazarında çok şey yazılabilir ama ibret açısından ise ölümün insana ne kadar yakın olduğunu hatırlatmıştı bu hadise. Bir de Rabbin ikramı olan organlara ne kadar şükretsek azdır dedirtmişti.
Talebeler istedikleri bölümü tutturamadığında bazen üzülürler. Oysa ki elinden geleni yapan ve buna rağmen istediği bölümü okuyamayan bir talebe kendisi için en hayırlı olanın şu an okuduğu bölüm olduğunu düşünmelidir. Hayatının ilerleyen dönemlerinde bunu daha iyi anlayacaktır. Tıbbi kazanamadığı için çok üzülen başarılı bir talebenin çok başarılı bir iş adamı olduğunu biliyorum. Tıp okusaydı belki de sıradan bir doktor olacaktı ama şimdi kendi ülkesinde sayılı iş adamlarından oldu.
İnsanlar bazen arzu ettikleri işte çalışamadıklarına kafalarına takarlar ve bundan dolayı o an yaptıkları ise konsantra olamazlar. Elbette ki kişinin kendisine hitap eden bir meslekte çalışması oldukça önemlidir. Lakin şayet tüm çabalarına rağmen bu mümkün olmadıysa Rabbine teslim olmalı ve o an içinde bulunduğu şartları en güzel şekilde değerlendirmelidir. Bazen işten çıkarılmasına çok üzülen insan kendisini bekleyen daha güzel imkanların olacağının bilincinde olmalıdır.
Kimileyin insanlar gönüllerine hitap edecek bir eş bulamadıkları için evlenememiş olmayı kafalarına takarlar. Lakin çevrelerindeki mutsuz evlilikleri, olumsuz tabloları gördüklerinde bu düşüncelerinden vazgeçerler. Bu kimseler kimi zaman beraber olmayı çok arzu ettiği insanlarla ilgili daha sonra öğrendikleri bir bilgi ile kendilerine o zamana kadar zulmettiklerinin farkına varırlar. Boşanan insanlar için de durum farklı değildir. Zira boşanmak bazen aile iç şiddetlerin veya cinayetlerin ya da ihanetlerin yaşanmasına engeldir.
Kendisine güvendiğim bir mahkum vardı. Gerçekten de içerde iken çok samimi olduğuna şahidim ve kefilim. Ben hasta olduğumda Cuma namazlarını onun kıldırması için çalıştığım kurumdan müsaade almıştım. Kendisinin tahliye haberine çok sevinmiş ve kendisini özleyeceğimi söyleyerek vedalaşmıştım. Lakin sonra kendisinin ölüm haberiyle çok sarsıldım. Meğerse uyuşturucuya kendisini kaptırmış ve yüksek doz ile aldığı için hayatını kaybetmiş.
Bazen bu kadar tövbekar güzel insanlar niye burda diye içimden sorguluyorum. Lakin bizler parçayı görüyoruz. Bütünü bilen Allah’a teslim olmamız gerekir. Müslüman teslim olan demektir. İslamoğlu’nun dediği gibi cama bakan camı görür lakin camdan bakan güneşi görür.
İçinde bulunduğumuz şartlarla ilgili elimizden geleni yaptıktan sonra hüküm vermede acele etmemek her şeyi hakkıyla bilen Rabbimize teslim olmak huzurlu kalmanın yoludur.
Evet, algımız düşüncemizin beynidir. Düşüncelerimiz duygularımızı ve duygularmız davranışlarımızı tetikler. Sadece bireysel anlamda değil sosyal ve siyasi noktalarda da algımızın temelinde umut olmalı ve üzerimize düşeni irade kalemimizle yaptığımızda, bizi güzelliklerin beklediğini bilmeliyiz.
Selam ve dua ile