Aile hekimleri krizi büyüyor: "İstifalarımızı cebimize koyduk"
Aile hekimleri krizi büyüyor: "İstifalarımızı cebimize koyduk"
"Eziyet Yönetmeliği" olarak adlandırdıkları yeni yönetmeliğin geri çekilmesini isteyen aile hekimleri ve aile sağlığı hemşireleri iş bırakma eylemine ikinci gününde devam ediyor.
Aile hekimleri, yönetmeliği 'insanlık dışı, hasta hakkını gasp eden, hakları tırpanlayan, hekimleri tükenmişliğe sürükleyen' bir yönetmelik olarak niteliyor. Hekimler, yönetmelikle birlikte aile hekimlerinin antibiyotik, ağrı kesici ve mide koruyucu ilaç yazmasına kota getirilmesine ''Antibiyotik yazacağımız zaman maaşımızla hastamız arasında mı kalmamız gerekiyor'' sözleriyle tepki gösteriyor.
Aile hekimleri ve aile sağlığı merkezi çalışanları, tüm itirazlarına rağmen 1 Kasım'da yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğe karşı 5 gün sürecek iş bırakma eyleminin 2. gününde. Sağlık meslek örgütleri, hekimler ve sağlıkçılar "Eziyet Yönetmeliği" olarak adlandırdıkları yönetmeliğin geri çekilmesine yönelik çağrılarını yineliyor.
Türk Tabipleri Birliği (TBB), sendikalar ve ilgili derneklerin oluşturduğu 14 meslek kuruluşunun yönetmeliğe karşı sürdürdüğü eylemlerde aile hekimi ve aile sağlığı hemşireleri sıkıntılarını anlattı. Yönetmelikle birlikte aile hekimlerinin antibiyotik, ağrı kesici ve mide koruyucu ilaç yazmasına kota getirilmesiyle ilgili "Türkçesi şu, bu ilaçların artık SGK tarafından ödenmesi istenmiyor. Vatandaşın üzerinden ekonomik kriz aşılmaya çalışılıyor" diyen Birlik ve Dayanışma Sendikası 1 Nolu Şube Başkanı Dr. Ahmet Mehlepçi, 6 Aralık'a kadar sürdürecekleri iş bırakma eylemine ilişkin ise "Hastalarımızdan özür dileyerek şunu söylemek istiyorum. Biz hastalarımızın hakkı için için ASM'lerimizi kapatıyoruz" ifadelerini kullandı.
Mehlepçi şunları söyledi:
"Kronik hastalık reçetelerini kim yazacak? Vatandaş buna nasıl bir tepki verecek?" sorularını yönelten İstanbul Aile Hekimleri Derneği (İSTAHED) Başkanı Dr. Esin Ayfer Çulha Dildök de şunları söyledi:
Aile Sağlık Merkezlerinin ticarethane getirilmesine Yenidoğan hatırlatması yaparak karşı çıkan Türk Tabipleri Birliği (TTB) İkinci Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip ise şu uyarıları yaptı:
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN) üyesi bir aile sağlığı hemşiresi, "Teşviğimiz, doktorun yaptığı performans üzerinden hemşireye yansıyan kısım. Atıyorum doktor izne çıktı, yapması gereken performans düşük olduğu için benim maaşıma düşük olarak yansıyor. Kendi yaptığım izlem, aşı, yaşlı bakımı kanser tarama üzerinden değil doktorun yaptığı iş üzerinden bana teşvik veriliyor. Biz buraya hiçbir zaman maaşımız şu kadar olsun, geçinemiyoruz diye gelemedik ne yazık ki. Çünkü her yıl yeni yapılan ödeme, sözleşme yönetmeliği, hakedişlerimiz daha kötü hale getiriliyor. Biz işimizi seviyoruz. Ben ilk defa bu yıl ne zaman emekli olacağım diye bakma hissiyatına girdim. Ben mutlu olmak istiyorum çalışırken. Çünkü ben bebekleri elliyorum, gebe kadına bakıyoryum, lohusa kadına moral vermek istiyorum." dedi.
Aile hekimlerine destek olmak amacıyla eyleme gelen 75 yaşındaki bir vatandaş ise bazı ilaçların yazılmasına yönelik getirilen kota uygulamasını, "Hekimlerin de zorluğu var bizim de. Ben sabah akşam tansiyon ilacı kullanıyorum mide ilacı kullanmam şart. Ben bir mide ilacı için nasıl hastaneye gidip yazdıracağım. Bu hepimiz için zorluk." sözleriyle eleştirdi.
''Antibiyotikler, ağrı kesiciler, mide ilaçları Bakanlık tarafından bize şöyle bir uyarıda bulunuldu. ‘Biz bunları ödemiyoruz’ demiyorlar, onun yerine ‘siz yazarsanız sizin maaşınızdan keseriz’ diyorlar. Bu aslında apaçık biz bunları artık ödemeyeceğiz demek. Bizim kronik hastalarımız var, devamlı ilaç kullanan hastalarımız var. Çocuklar var hasta, geliyorlar. Bizim bunlara antibiyotik yazacağımız zaman maaşımızla hastamız arasında mı kalmamız gerekiyor. Türkçesi şu, bu ilaçların artık SGK tarafından ödenmesi istenmiyor. Vatandaşın üzerinden ekonomik kriz aşılmaya çalışılıyor. Bu kesinlikle hastalarımızın sağlık hakkının gasbıdır.
İlacın kullanılıp kullanılmaması doktorun inisiyatifinde olan bir şey. Buna doktor karar verebilir. Şu ilaçları kullanamazsın, bu ilaçları kullanamazsın, bu ilaçları senin maaşından kesiyorum demek dünyanın hiçbir yerinde hiç bir akılla mantıkla açıklanacak bir şeyi yoktur bunun. Bu insanlık dışı, hasta hakkını da gasp eden, haklarımızı tırpanlayan, bizi mobinge, tükenmişliğe sürükleyen bu yönetmeliğin kesinlikle kaldırılmasını istiyoruz.
Hastalarımızdan özür dileyerek şunu söylemek istiyorum. Biz hastalarımızın hakkı için için ASM'lerimizi kapatıyoruz. Biz kendi haklarımız ve hastalarımızın hakları için bu ASM'leri kapatıyoruz. Birinci basamak çöktüğü zaman, gariban yoksul halk sadece birinci basamaktan hizmet alabilmektedir. Çünkü özel hastanelere gidecek paraları yoktur, özel hastanelerde tedavi olacak imkanları yoktur. Biz bunların hem tedavisini hem koruyucu hizmetlerini vermekteyiz. ASM'ler kapandığı zaman biz koruyucu sağlık hizmeti de veremeyeceğiz, hastalarımızın tedavisini de yapamayacağız.
Biz aile sağlığı merkezlerinde bu şartlarda çalışmak istemiyoruz. Hastamızla karşı karşıya kalmak istemiyoruz. Ne yazık ki istifalarımızı cebimize koyduk, istifalarımızı vereceğiz en sonunda. Bakanlığın bu yanlıştan bir an önce dönmesi gerekiyor. Hastalarımızın tedaviyi, koruyucu sağlığı alma hakları var. Bu haklarının engellenmesini istemiyoruz.
Sadece aile hekimleri değil, aile sağlığındaki ebe, hemşire arkadaşlarımız zaten yoksulluk sınırının yarısı kadar maaş alıyorlardı, çok zor şartlarda geçiniyorlardı. Bizden çok daha zor şartlarda bu görevi çok iyi niyetli bir şekilde ve çok özveriyle yapıyorlardı. Bu yönetmelikle beraber, aile sağlığında çalışan ebe-hemşire arkadaşlarımın yaklaşık 12-15 bin lira arasında maaş kaybı olacak. Hekimlerin de 35 bin lira civarında bir maaş kaybı olacak. Bu maaş kayıplarını tolere etme şansımız ne yazık ki yok bizim. Aile sağlığında çalışan ebe-hemşire arkadaşlarımız istifa etmeye başladılar. Bir çok ilde toplu istifalar geliyor. Bu istifalarla beraber aile sağlığı merkezlerinde ne hemşire ne hekim kalacak. Bunun sorumlusu da kesinlikle Sağlık Bakanlığı'dır."
"Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği çıktığından beri biz bunun böyle olmayacağını anlatmaya çalışıyoruz. Bir kaç sebebi var bunun. Her şeyden önce vatandaşın ciddi anlamda etkilendiği bir alan var burada. Örneğin bizden reçetelerimizle ilgili dikkatli davranmamız, vatandaşı da bu konuda ikna etmemiz bekleniyor. Hekimin reçetesine dokunmanın onur kırıcı bir şey olmasının dışında vatandaşın sağlığının tehlikeye girmesiyle ilgili de şüphe ediyoruz.
Burada çok fazla zorlamaya çalıştıkları bir nokta var. Bizi her şekilde, birebir çalışmalarla ikna etmeye çalıştıkları nokta, daha çok para alacaksınız. Daha çok para alacaksınız noktası olası değil. Bize diyorlar ki, kronik hastalıkların reçetesini yazmak tek başına sizin göreviniz değil, kronik hastalık takibi ve izlemi yapmak sizin göreviniz. Biz istiyoruz ki vatandaş sorsun, o zaman bu kronik hastalık reçetelerini kim yazacak? Vatandaş buna nasıl bir tepki verecek?
Kronik hastalık takipleri elbette ki aile hekimlerinin görevidir. Kendi yönetmeliğinde dahi bir tansiyon takibinin 7 dakika sürdüğü kronik hastalık takibini bizden istiyorlar ki 1-2 dakikada yaparsınız. Aslında bizden talep ettikleri şey, 1-2 dakikada birkaç veri girmemiz. Çünkü zaten kişinin boyunu kilosunu girdikten sonra sıralamaya geçemiyoruz. Atıyorum kanser taramasına devam etmek istiyoruz, mamografi randevusu bulamıyoruz. Bize diyorlar ki, kaldırın o tiki kapatın. Bu olay sadece boy, kilo, bel çevresi midir? Kişilerin sadece boy kilo ve bel çevresi verisiyle bakanlık ne yapmak istiyordur? Çünkü 1-2 dakikada yapılan kısmı ancak bu olabilir. Nüfuslar düşürülmeli, hak kayıpları olmamalıdır. O noktada biz de medeni ülkeler gibi randevulu gelecek günlük 30 hastayla polikliniğimizi de yaparız, kronik hastalık takibimizi de yaparız."
"Bir eziyet yönetmeliği Sağlık Bakanlığı çıkardı. Aile Sağlığı Merkezi'nde çalışanları bir ticarethane haline getirerek prim usulü çalıştırmak istiyor. Bu da hekimlik uygulamalarımızı ve hekimlik onurumuza aykırı. Ayrıca halk sağlığına da çok zararlı bir uygulama. Çünkü nasıl sevk yazılacağını, ne kadar reçete yazılacağının hepsini belirlemek ve bunları prim usulüyle belirlemek istiyor. Bu çok tehlikeli.
Ayrıca yeni bir yasa tasarısı var. Burada hacemat, sülük bunların birinci basamak sağlık hizmetlerinde verilmesi yönünde önerge var. Bu yasa da maalesef geçmek üzere TBMM'de. Bu çok tehlikeli. Çünkü birinci basamakta koruyucu hekimlik yerine bilimsel olarak kanıtlanmamış tedavilerin ücretli olarak verilmesini sağlıyor. Yani ticaret haline de getiriyor ve bilimsel tıptan uzaklaştırıyor birinci basamağı.
Ayrıca raporlar ücretli hale getiriliyor. Halkın cebinden daha fazla çıkacak ve uygunsuz raporlara yol açacak. Biz ticarethane haline gelmesinin nelere yol açtığını sağlıkta maalesef Yenidoğan skandalıyla yaşamış durumda."