Beyzade Haber

Avukat Kemal Kaya: İsrail uluslararası hukuku ihlal ediyor, BM VE UCM izliyor! Gerçek adalet için İslam Birliği şart!

GÜNDEM

Filistin’de yıllardır süren vahşete ve zulme karşı dünya kamuoyundaki tepki giderek artarken, uluslararası kurumlar üzerlerine düşen vazifeleri yapmaktan ve etkili adımlar atmaktan kaçınıyor.

İstanbul 2 Nolu Baro Üyesi Avukat Kemal Kaya, İsrail’in insan hakları ihlalleri karşısında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) çok ağır ilerlemesini ve Birleşmiş Milletler’in (BM) pasif tutumunu eleştirdi. Kaya, Filistinlilerin haklarını koruma yolunda atılacak en güçlü adımın İslam dünyasının bir araya gelmesi olacağını söyledi.
Siyonist İsrail’in Filistin’e yönelik insan hakları ihlalleri ve işgalci politikalarına karşı dünya genelinde artan bir farkındalık ve tepki söz konusu. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail aleyhine açılan davalarda somut bir ilerleme kaydedememesi, İsrail’in işlediği suçlara karşı adalet arayışını sekteye uğratıyor. Filistin halkının haklarını koruma amacıyla yapılan çağrılara ve sunulan delillere rağmen, Birleşmiş Milletler (BM) ve UCM’nin gerekli adımları atmaması dünya kamuoyunun tepkisini çekiyor. İstanbul 2 Nolu Baro Üyesi Avukat Kemal Kaya, Filistin’de yapılan soykırımın uluslararası hukuktaki yansımalarını ve uluslararası hukukun bu konudaki yükümlülüklerini Millî Gazete’ye anlattı.

Siyonistlerin Filistin’e yönelik soykırım operasyonları, hukuki ve insani boyutlarıyla dünya gündeminde. Milli Gazete’ye özel değerlendirmelerde bulunan İstanbul 2 Nolu Baro Üyesi Avukat Kemal Kaya, Filistin’de yaşanan insan hakları ihlalleri, işgal ve şiddet eylemlerinin soykırım olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Kaya, “İsrail’in Filistin’de yürüttüğü operasyonlar uluslararası hukukun ihlaline açık bir örnektir. Buna karşın BM ve UCM etkin müdahalelerde bulunmuyor. Bu kurumlar Filistin’de yaşananlara karşı hukuki adımlar atarak İsrail’e karşı sorumluluklarını ortaya koymalıdır” şeklinde konuştu.

Terörist İsrail’in Filistin’e yönelik soykırımının uluslararası hukuktaki karşılığını anlatan Kaya, “Uluslararası toplum koruma sorumluluğu kapsamında İsrail’e müdahale edebilir. İsrail’in Filistin’deki insan hakları ihlallerini, BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları çerçevesinde “koruma sorumluluğu” ilkesiyle değerlendirilebiliriz. BMGK, Filistin konusunda 1973 sayılı kararıyla, 41 ve 42. maddeler uyarınca İsrail’e karşı koruma sorumluğu ilkesi gereği müdahale kararı alabilir. Bu maddelere göre, güvenlik ihlalleri karşısında uluslararası barışın korunması için askeri güç kullanılabilir. Dolayısıyla İsrail’in eylemleri, müdahaleye açık hukuki bir zemin hazırlıyor” ifadeleriyle uluslararası hukukun bağlayıcı sözleşmelerine dikkat çekti.

İsrail’in Roma Statüsü’ne taraf olmaması nedeniyle UCM’nin yargı yetkisini tam anlamıyla kullanamadığını vurgulayan Kaya, “2015’te başlatılan bir soruşturma var, ancak sürecin çok yavaş ilerlediğini görüyoruz. UCM, Roma Statüsü’ne taraf olan bir ülkenin topraklarında işlenen suçları yargılayabiliyor. Ancak İsrail taraf olmadığı için süreç sınırlı ilerliyor ve BM Güvenlik Konseyi’nin konuyu UCM’ye taşıması da 5 daimi üyenin veto yetkisi nedeniyle mümkün görünmüyor” dedi. Kaya, BM’nin müdahalesinin sağlanamaması durumunda UCM’nin yalnızca Filistin topraklarındaki suçlarla ilgili karar alabileceğini, bu nedenle Filistin halkının korunmasında hukuki boşlukların bulunduğunu ifade etti.

Hollanda’nın Lahey vilayetinde bulunan UCM’ye giderek İsrail’e yönelik suç duyurusunda bulunduklarını söyleyen Kaya, “Lahey’de 8 klasör delil sunduk. Deliller arasında, Gazze’den alınan ifadeler, uluslararası medya kanıtları ve görseller yer aldı. Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Galant hakkında dava açılması talebimizi de sunduk. Savcı, sürecin yavaş ilerlediğini kabul etti, fakat delil toplama sürecinin hızlandırılmasına yönelik bir adım atılmadı. Gazze’deki insanlık dramı devam ederken soruşturmanın yavaş ilerlemesi ciddi bir sorun. İsrail’in sivil halka yönelik saldırılarının belgeleri gözler önünde. Ancak UCM’nin soruşturmayı sonuçlandıramaması, Filistin halkının korunmasında ciddi bir zafiyet oluşturuyor” dedi.

Kaya, Filistin halkının işgal altındaki topraklarında meşru müdafaa hakkını kullanma yetkisine sahip olduğunu belirtti. 1977 tarihli Cenevre Sözleşmeleri Ek Protokolü’ne değinerek, “İşgal altındaki halklar, uluslararası hukukta kendilerini savunma hakkına sahiptir. Bu çerçevede Filistinlilerin direnişi meşru kabul edilir” dedi. BM’nin aldığı kararların, sömürgeci egemenliğe ve yabancı işgale karşı halkların savunma hakkını tanıdığını belirten Kaya, “Bu hak doğrultusunda komşu ülkeler Filistin’in yanında yer almalı ve gereken destek sağlanmalı,” diye ekledi.

Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacmi son yıllarda istikrarlı bir şekilde artış gösteriyor. Hükümet, ticaretin bittiğini söylemiş olsa da ticaretin dolaylı yollarla devam ettiği görülüyor. Türkiye’nin Filistin davasına olan desteğini sürdürebilmesi adına, ticari ilişkilerin hukuk ve insan hakları bağlamında yeniden değerlendirilmesi gerektiği görüşü öne çıkıyor. Kaya, bu süreçte Türkiye’nin İsrail’e karşı hukuki sorumluluğunu gözden geçirmesi ve uluslararası hukuk mekanizmaları aracılığıyla İsrail’e karşı tavrını güçlendirmesi gerektiğini vurguladı.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.