Beyzade Haber

Esad sonrası dönem: Bölünme ve radikalleşme korkusu arasındaki Suriye’nin Türkiye ilişkileri

GÜNDEM

14 yılı aşkın bir kanlı çatışmalar ve iç savaşın ardından, Suriye’de Beşar Esad rejimi yıkıldı. Ancak bu olayın, yaşanan acıları sonlandırıp sonlarndırmayacağı veya, yeni bir kaos ve hak ihlalleri dönemine kapı aralayıp aralamayacağı şimdiden tartışma konusu.

Aşırıcı radikal grupların başkent Şam'ı neredeyse hiçbir direniş olmadan ele geçirmesiyle Suriye, iç savaş ve dış müdahalalerle darmadağı olduğu için merkezi bir hükümetten ya da ülkeyi yönetecek geçici bir otoriteden yoksun durumda. Bu belirsizlik, ülkeyi belirsiz bir geleceğe sürüklüyor ve tam bir çöküş riskini de beraberinde getiriyor.
Mezhepçi şiddet ve etnik çatışmaların yeniden alevlenme riskleri ufukta görünürken , sahadan gelen bilgilere göre aşırıcı grupların artan etkinliği, intikamcı ve provokatif eylemlerle birleşince Esad sonrası yaşanmasi beklenen huzurlu havanın da erkende dağılma korkusu mevcut.
Çoğunlukla Alevilerin yaşadığı El-Kerdaha bölgesinde, eski Beşar Esad’ın babası ve önceki Cumhurbaşkanı Hafız Esad’ın mezarına yapılan saldırılar bu intikam duygularının somut bir örneği sayılabilir. Çoğunluğu Alevi olan binlerce aile, Lübnan sınırına doğru ilerlerken, Lübnan’ın kapıları açmama riski bu göç akınını Türkiye’ye yöneltebilir. Türkiye’nin 14 yıldır süregelen Suriye göçmen krizine yeni bir mülteci akının eklenmesi çok da uzak bir ihtimal değil.
Suriye içinden gelen görüntüler, geleceğe dair pek de umut vaat etmiyor. Ülkede eski yetkililer ve subaylara yönelik infazlar meydanlarda yargılamadan yapılıyor. Örneğin, Merkez Bankası'na yapılan baskınlar ve bazı kamu binalarındasın yağmalanma görüntüleri , başkent Şam sokaklarında IŞİD bayrağı taşıyan militanların görünür olması halkta korku yaratmaya başladı bile. Tek başına bu durum bile Suriye ve komşu ülkeler açısından karanlık bir dönemin habercisi gibi. Eğer bu korkunç senaryo önlenmezse, bölge ve uluslararası toplum, Suriye’ye ,sivil halkın korunması için bir kez daha müdahale etmek zorunda kalabilir.
Şu an Suriye’deki hâkim güç, Türkiye ve ABD tarafından terörist olarak tanımlanan Heyet Tahrir el-Şam örgütü (HTŞ). Özellikle HTŞ liderinin daha ilk günlerde yaptığı ‘Ahlak Polisi’ burgusu, Suriye'nin yeni bir aşırılık merkezi olma ihtimalini artırıyor. Önceden Esad’a karşı birleştikleri görülen grupların varlıklarını sürdürebilme mücadelesi verme ihtimali ise durumu daha da kötüleştirebilir. Ülkede silahların kontrolsüz olması, bu silahlarlar daha önce sayısız çatışmalara girmiş hatta birbirleri ile savaşmış gruplar arasında iç çatışmaların patlak verme ihtimalini yüksek görünüyor.
Bütün bu senaryolardan ilk olarak etkilenecek ülke olan Türkiye’nin, abartılı ‘Mülteciler Geri Dönüyor’ haberlerini bir kenara koyarsak, aksine yeni bir mülteci dalgası ve sınırlarında yaşanacak kaos ile karşı karşıya kalması muhtemel. Kendi içinde pek çok sorunla boğuşan, eko
nomik ve siyasi zorluklar yaşayan Türkiye’nin en son isteyeceği şey sınırlarında yaşanacak olası kargaşaya göğüs germek olabilir.
Şam sokaklarında IŞİD bayrağı taşıyan militanların görüntüsü, herkese 2014 yılında Musul’da yaşanan kabusu tekrar hatırlattı ve bölgedeki terörizmin yeniden hortlaması endişelerini de güçlendirdi. Sınırları içinde ve Suriye içinde IŞİD ile çok mücadele etmiş, sivil ve askeri kayıplar vermiş olan Türkiye’nin güvenliğini ve istikrarını doğrudan tehdit eden IŞİD’in yeniden canlanması tehlikesi karşımızda duruyor. Bu durum Türkiye'nin sınırlarına olan baskıyı artırabilir, son yıllarda demografisi değişen bölgede Aleviler ve Kürtler gibi dini ve etnik azınlıkların bulunduğu alanlarda çatışma riski doğurabilir.
Esad’ın devrilmesinin üzerinden günler geçmemişken, Bugün Suriye’nin görünen tabloso birleşik bir ülke olmaktan ziyade daha fazla iç çatışma ve bölünmeyi emareleri taşıyor. Ülkenin bilinmeyen bir sona doğru sürüklendiği bu dönemde, uluslararası toplumun yardımları sayesinde, Suriye’yi felaketten kurtarabilir. Türkiye’nin yeni Suriye ile olan ilişkilerinde uluslararası toplum ile birlikte hareket etmesi durumunda riskler Türkiye için azalabilir. Aksi durumda bölgedeki yeni kaosun tam ortasında, net bir uluslararası çözüm olmadan bu karmaşık tabloyu tek başına yönetmek Türkiye için oldukça zor ve zahmetli olacaktır. Görünen o ki önümüzdeki günler Türkiye’yi ulusal güvenlik ile bölgesel rolü arasında denge kurma konusunda ciddi bir teste tabi tutacak.
Kaynak: İnternet Haber Merkezi
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.