Trump sonrası Türkiye’nin ekonomik programı değişecek mi? Türk ekonomisine bir dert daha mı açılıyor?
Trump sonrası Türkiye’nin ekonomik programı değişecek mi? Türk ekonomisine bir dert daha mı açılıyor?
Donald Trump’ın 2’nci başkanlığı döneminin Türkiye’ye olası etkilerini anlatan Nasıl Bir Ekonomi TV’de Ekonomi Masası’nnda anlatan Hakan Akbaş, “Trump'ın zaferi kesinleştikten sonra, Ankara'da da kabinede Trump 2.0’a hazırlık olarak değişiklikler yapılacağını düşünüyorum. Trump’ın seçilmesiyle birlikte hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek'in programı da sekteye uğrayabilir” dedi.
Son dönemde ‘Merkez Bankası’na fazla yüklenilmemesi gerekiyor’ mesajlarının iş ve finans dünyasının taktik değiştirdiğine işaret ettiğini ifade eden Prof. Dr. Emre Alkin, “Merkez Bankası ne kadar doğru iş yaptı da ona fazla yüklenildiği söyleniyor. Yanlış bir faiz politikası izledi. Yüzde 8,5’ten yüzde 15’e çıkardığında alkışladılar. Ama faizin çıkarılması gereken nokta yüzde 40’tı. Onu yapmadı. İş dünyası da çıktı alkışladı çünkü onları fazla etkilemedi. Ama enflasyon yükseldi. Şimdi umdukları parayı Türkiye’ye getiremeyen, umdukları işleri yapmayan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i işaret ediyorlar” dedi.
Merkez Bankası’nın yalnız bırakıldığının aslında doğru olduğunu söyleyen Alkin, “Ama oradakiler de çok iyi işler yapmıyorlar. Bu illüzyondan da kendimizi kurtaralım. Enflasyon hedefi önce 33, sonra 36, ardından 38, daha sonra da 38-42 bandında belirlendi. Yıl sonu için yüzde 45’e doğru giden enflasyonu görünce bu sefer faiz politikasını da değiştirdiler. Ben iş ve finans dünyasının Merkez Bankası’nı kollayan, Bakan Mehmet Şimşek’i işaret eden söylemlerini uygun bulmuyorum” şeklinde konuştu.
Merkez Bankası’nın gerçekçi hedef koyması gerektiğinin altını çizen Emre Alkin, şöyle devam etti:
Merkez Bankası enflasyon yüzde 38 olacak dediğini, ancak örneğin yüzde 48 olursa bunun korkunç bir durum olacağını dile getiren Alkin, “Bu hem vergi tahsilatı. hem fiyatlama hem de para politikası açısından farklı bir yeri gösteriyor. Sonra da suçu dar gelirli insanlara atıyorsunuz. Sayın Bakan Şimşek, ‘Geriye dönük fiyatlamanın en sert olduğu kira ve eğitim yüzünden enflasyon düşmüyor’ diyor. Sayın Bakanım konu bu değil. Ne olur insanların içinde yaşayın. Fiyatlama davranışlarında bozulma var. Vatandaş, ticaret erbabı ekonomi yönetimine hiç güvenmiyor. Sanayiden de ses geldi. Sanayi de güvenmiyor reçeteye. Dolayısıyla fiyatlamasını buna göre yapıyor. Vatandaş da güvenmediği için bugünden satın alarak gelecek için tasarruf ettiğini zannediyor. İnsanlara güven vermediğiniz için geçmişe dönük fiyatlama yapıyor. Bunun da sebebi ne söylediyse ekonomi yönetimi, tersi çıktı” diye konuştu.
Donald Trump’ın 2’nci başkanlığı döneminin Türkiye’ye olası etkilerini anlatan Hakan Akbaş da ekonomik ilişkiler konusunda Türkiye’nin, Boeing’ler veya F-35, Patriot gibi ABD savunma araçlarına ne kadar çok para harcarsa o kadar makbul ülke olacağını yorumunda bulundu.
Akbaş, “Türkiye'de, benim anlayamadığım şekilde halk içerisinde Trump'a bir sempati var. Ben bu duruma ‘Azrail’ine aşık olan millet’ diyorum. Çünkü ilk Trump döneminde başımıza gelmeyen kalmadı. Şimdi daha güçlü bir Trump olacak. Daha dengelenemeyen bir Trump olacak. Bu aşamada neler yapabileceğini öngörmek zor. Yani şahsi diplomasisinin bizi ileriye götürüp götürmeyeceğini temaslardan sonra göreceğiz. Ben, Trump'ın zaferi kesinleştikten sonra, Ankara'da da kabinede Trump 2.0’a hazırlık olarak değişiklikler yapılacağını düşünüyorum. Trump’ın seçilmesiyle birlikte hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek'in programı da sekteye uğrayabilir. Trump'ın getireceğini söylediği ve sözünü verdiği tarifeler Türkiye'yi de vuracak” açıklamasını yaptı.
Türkiye ve ABD’nin bugün itibariyle 31 milyar dolara varan ikili ticaret hacmi olduğunu kaydeden Akbaş, “Ticaret hacmi, Biden zamanında yüzde 50-55 büyüdü. Türkiye'nin, alüminyum ve çelik başta olmak üzere ABD’ye önemli ihracatı var. Trump, yüzde 2000’e varan tarifelerden bahsediyor. Böyle bir durumda Türkiye bunun karşılığında ne yapacak? Ama bütün bunları bir kenara koyarsak, Çin’e veya diğer ülkelere yaptırım getirdiğinde, bu ülkeler de karşılık verecekler. Trump 1.0 döneminde ticaret savaşlarını gördük. Bunun Amerikan tüketicisine enflasyonist etkisi olacak. Fed, 50 baz puan indirim yapmıştı. Enflasyonist etkiyle Fed’in bu sene içerisinde tekrar faiz artışına dönebilme endişesini taşıyorum. Dolayısıyla bu, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalara akacak risk iştahı yüksek dolarların evde kalması anlamına gelir” görüşünü dile getirdi.
Öte yandan özellikle enerji ve savunma sanayi tarafında ilişkilerin devam edeceğini belirten Hakan Akbaş, “Baktığımız zaman özellikle kaya petrolü ve LNG tarafında Türkiye’nin önemli bir ithalatı var. Buna savunma sanayisi de eklenebilir. F-16’ları Türkiye almıştı. Eğer kongreyi Cumhuriyetçiler alırsa çok rahat bir şekilde geçer. Ben Trump'ın Türkiye'yi S 400’lere rağmen F-35 müşterisi yapacağını düşünüyorum. Biz kurucu üyelerinden biriydik F-35 Platformu’nun. Buna katılan küçük ve orta ölçekli Türkiye savunma sanayi şirketleri, 12 milyar dolara yakın para bekliyordu buradan. Trump 2.0’da Türkiye’nin F-35 Platformu’na geri alınacağını düşünüyorum. Yani Trump açısından hiç farketmez S 400’ler. Bu açıdan baktığımızda Türkiye ile olan ilişkilerde demokratik değerler değil, tam anlamıyla paranın, ticari alışverişin konuşulduğu, transaksiyonel pragmatik bir ilişki olacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.
İsrail’i en fazla ve en yüksek sesle eleştiren tek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Akbaş, “Trump, çifte devletli bir çözümü desteklemiyor. Yani ben Gazze’nin şu andan itibaren İsrail toprağı sayıldığını düşünüyorum ve bunun karşısında hiçbir güç yok bundan sonra” dedi.
Piyasaların, Trump'ın kazanacağı tepkisini çok net şekilde verdiğini belirten Dr. Nuri Sevgen ise özellikle kripto paralarda bunun görüldüğünü söyledi. Trump’ın seçilmesinin savunma sanayisini desteklediğini vurgulayan Sevgen, “Savunma sanayisi hisselerinde önemli bir hareketlilik gözlemleniyor. Temiz enerji şirketlerinde genelde satışlar hakim. Bankacılık sektöründe negatif hareketlilik olduğunu gözlemliyoruz çünkü özellikle bankalarla ilgili regülasyonlar, düzenlemelerin sektörü olumsuz etkileyeceği endişesi söz konusu. Ama genel olarak piyasalar olumlu” diye konuştu.
Tüm piyasalar olumlu olduğu için Borsa İstanbul’un da olumlu etkileneceğini ifade eden Sevgen, “Ama ben şu anda ABD’nin Türkiye ile ilgili karar mekanizmasının çok geri planda olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin çok daha fazla önemli sorunları var. Kamala Harris gelseydi, mevcut sıkıntıların devam edeceği anlamını taşırdı. Trump dönemiyle birlikte yeni bir durum, en azından Amerika ile biraz daha yakınlaşma söz konusu olabilir. Bu da piyasaları olumlu etkileyebilir. Ama bu geçici olur. Çünkü Trump'ın geçmişte yaptıklarını da biliyoruz. Türkiye piyasalarına en büyük darbeyi asıl Trump vurdu. Sağı solu belli olmayan başkanlığa yakın bir aday” görüşünü dile getirdi.
Borsa İstanbul’un şu andaki sıkıntısının bilançolar olduğunu söyleyen Sevgen, şöyle devam etti:
Kripto para uzmanı Helin Çelik de ABD seçimlerinin kripto para piyasasına etkisini yorumladı. Trump’ın, seçim sürecinde elindeki bütün kozlarını kullandığını ifade eden Çelik, “Dolayısıyla Bitcoin'in stratejik rezerv olarak ilan edilmesi, yasallaştırılarak ödemelerin yapılması, bankalar arası transferlerde ya da bankalara alternatif olarak yaratılabilecek transfer ağlarında kriptoların ön plana çıkartılması, regülasyon kapsamında neredeyse doların kullanıldığı kadar kullanılması anlamına geliyor. Bunun ne kadarı yapılabilir? Bir soru işareti olarak kalacak” dedi.
Bundan sonra piyasanın beklentisinin Trump’ın seçim vaatlerini yerine getirmesi, Fed’in faiz kararı ve Çin’in teşvik paketi üzerine olacağını belirten Çelik, “Bitcoin, ilk heyecanla 75.000 seviyelerini test etti. Sert bir kâr realizasyonu gelebilir bu arada. Hâlâ risk almak istemeyen yatırımcı pozisyonunu bozabilir. Bu rekor sadece Trump'ın gelme heyecanıyla fiyatın yükselmesiyle aldığımız ilk reaksiyon. Bunun devam etmesi için 74.000 dolarlarda kalıcı bir fiyatlama görmemiz gerekir. Sonraki aşamada Trump'ın resmen başkan ilan edilmesiyle 80.000 dolara doğru bir yolculuk başlayabilir” diye konuştu.
Kaynak: Ekonomim
“Merkez bankaları iddialı değil, gerçekçi ol. İnsanları gerçeklerle yönetir, hayallerle değil. OVP’de de yüzde 41,5 hedefi kondu. 2 ay kaldı yılın bitmesine. Son 2 ay, yüzde 0 çıksa bile enflasyon yüzde 40 oluyor. Aylık yüzde 1,5 gelse yıl sonu yüzde 44, yüzde 2,5 gelse 45 oluyor. Sonuçta söylediği çıkmayan bir Merkez Bankası var. Ben yüklenirim Merkez Bankası’na. Herkes Merkez Bankası’nın söylediğine göre pozisyon alıyor. Ona göre mali tablo düzenliyor. Herkes TÜİK’e değil Merkez Bankası’na güveniyordu. Onu da güvenilmeyecek hale getirdiler.”
“Kârlılıklar, borsa tarafındaki ekonomik veriler çok kötü geliyor. Rezervlerimiz kuvvetleniyor ama dolar/TL sabit tutulduğu için dolar bazında bizim borsamız hâlâ değerli duruyor. Bunlar doğal olarak borsanın yükselmesini engelleyen sebepler. Faizler yüksek olduğu için kredili taşınan maliyetler hâlâ borsada her çıkışta bir satış fırsatı getiriyor. Yabancı yatırımcı gelmiyor; gelmesi için gerekli şartlar henüz tam olarak oluşturulmuş değil. Borsa İstanbul, dibe çok yakınız diyebileceğimiz noktada. Uzun vadede iyi, ama kısa vadede Trump coşkusu olumlu yansısa bile uzun dönemde ekonomik verilere bağlı. Çünkü bilançoların kötü gelmesinin ana sebeplerinden bir tanesi enflasyon muhasebesi. Bu da ciddi sıkıntı yaratıyor.”