Şahit olduğumuz her kötü davranışın mutlaka arkasında bir hikayesi vardır. Zira insan, özü itibarıyla kötü değildir.
Her doğan bebek, tertemiz bir vicdanla düşer anne rahminden. Öyleyse “kötülük” insan fıtratına sonradan musallat olan bir virüs gibidir. Kötülük, insan doğasında cevher değil arazdır. Kötünün içinden iyi çıkmaz bilakis iyi bozulduğu zaman kötü olur. İyi olmasaydı, kötü tanımlanamazdı.
Her insan özünde iyi olarak gelmiştir bu hayata. Şayet kötü bir fiil irtikap edilmişse, bu kötülükten sorumlu olan sadece bireyin kendisi değil, aynı zamanda yaşadığı toplum ve hatta dünyadır. Öyleyse suçlu olan insanlara yaklaşımda onları büyük ailemizin kayıp çocukları gibi tasavvur etmek gerekir. Anne rahminden tertemiz olarak düşen insanın, kötü bir fiili işlemesinin mutlaka bir arkaplanı vardır diye düşünmek gerekir.
Reşat Nuri Güntekin’in “Acımak” isimli romanını hatırlayınız. Orda başmuallim Zehra karakteri tam olarak anlatmak istediklerimizi özetler mahiyettedir. Gayet çalışkan, disipilinli ve özverili Zehra öğretmen’in yanlış yapılmasına tahammülü yoktur. Öğrencileriyle birebir ilgilenen muallim Zehra, öğrencileri hata yaptığında ağır bir şekilde cezalandırır. Bir gün Zehra öğretmenin babasının ağır hasta ve ölüm döşeğinde olduğu haberi gelir. Haberi Zehra öğretmene ilettiklerinde umursamaz ama çevresinin ısrarı üzerine yola çıkar. Babasının evine geldiğinde ise kendisini babasının yakın dostu Vehbi Efendi karşılar. Keşke önce gelseydin, baban Zehra diye sayıkladı ve öldü derler. Zehra hiç umursamaz ve odasına çekilir. Babasından yana yaralıdır. Onun, annesinin ölümüne sebep olduğunu ve kendisinin yetimhanelerde büyümesinden babasını sorumlu tutmaktadır. Lakin babasının odasındaki bir günlük, dikkatini çeker. Şöyle bir okumaya başlar ki, meğerse şimdiye kadar bildikleri yanlışmış. Babasını o hale getiren, annesi ve onun ailesiymiş. Göz yaşları içinde nedamet duygusuyla okur ve adeta satırların arasında kaybolur. Zehra, babasının yattığı odaya gider hüngür hüngür ağlar. Kendisine değil ama cesedine yetişmiştir ancak babasının.
Bu roman bize, gördüğümüz hiç bir şey'in bizim o an gördüğümüz gibi olmadığını ve her zaman yanlış davrandığını vehmettiğimiz insanların dahi, o davranışlarının altında mutlaka bir hikayeleri olduğunu hatırlamak gerekir. İnsan iletişiminin güçlenmesinin ve cemiyet hayatının yeniden inşa olmasının tek yolu bu olsa gerektir.
Sizi üzen kim olduysa, onun aslında cevherinin temiz olduğunu ve böyle davranmasının arkasında yatan bir sebep olduğunu düşünün. Hatta hayatta karşınıza çıkan her olayla ilgili kendinize bunu telkin edin. Gece vakti arabada uzunları açmış bir insana “Ne saygısız adam” diye içinizden söylenmek yerine mutlaka kafasında bir derdi vardır onun için açık unutmuş adamcağız deyiniz.
Mahkumlar, bana karşı olumsuz bir davranış serdettiklerinde onların içinde bulundukları ahvali ve geçmişte yaşadıklarını düşündüğümde daha objektif olabiliyorum. Amerika’da zaman zaman müslüman olduğunuz için kimileri bunu hissettiriyorlar. Irak’ta orduda asker olarak görev yapmış gardiyanlar size karşı soğuk olabiliyorlar. Lakin onların İslam ile ilgili cahillikleri ve televizyonda yapılan propagandaları, yazılanları ve çizilenleri düşündüğünüzde öfkenizi yöneltmeniz gerekenin onlar değil onları o hale getiren karanlık odakların olduğunu anlamanız mümkün olacaktır.
Hayatta karşımıza çıkan tüm olumsuzluklara karşı böyle bakabilsek, mutlaka onu bu hale getiren bir saik vardır desek sanırım daha derin nefes alarak soluklanırız bu hayat yolculuğunda. Lakin bu her zaman kolay değil.
İnsan'ın özünde iyi olduğunu ve bir kötülük irtikap ediyorsa çoğunlukla onun geçmişte yaşadığı olumsuzluklardan dolayı yaptığını düşünmek hoşgörü ahlakımızı ziyadeleştirecektir.
selam ve dua ile