Son yıllarda internetin hayatımızı fazlasıyla işgal ettiği hususunda sanıyorum bir çoğumuz hem fikiriz.
Hayata dair ne varsa bir şekilde bütün sahteliği ve samimiyetsizliği ile bize sunuluyor. Bunların büyük çoğunluğu hayatı kolaylaştırdığı iddiasıyla savunuluyor ve toplum tarafından içselleştiriliyor. Hemen herşey internet vasıtasıyla çok kolay ve hızlı bir şekilde halledilebiliyor. Faturalarınızı ödüyor, gazetelerinizi okuyor, alış-verişinizi yapıyor, siparişler veriyor, resmî işlemlerinizi yapıyor, sohbet edebiliyor, dünyanın bir ucundaki sevdiklerinizle görüntülü konuşabiliyor ve daha milyonlarca iş yapabiliyorsunuz.
Ama hayat bu kadar kolay, hızlı ve duygusuz yaşanınca bazı hususlarda ciddi problemlerde yaşayabiliyoruz. Bunlardan bir tanesini sizinle paylaşıp birlikte düşünmek istiyorum.
Bilindiği üzere internet yaşam tarzı haline dönüşünce buna mukabil aynı paralellikte bazı uygulamalarda kullanmaya başladık. Böyle olunca bize herşey için bir uygulama sundular. Bunlardan bir tanesi de bugün ki yazımızın konusu olan ve “Çek yükle mesaj at ….. ile kolay sat” diye reklamı yapılan o meşhur uygulama ve benzerleri..
İlk anda ‘ne var ki bunda’ diyerek hemen bana kızmayın. Bu uygulama ile kullanmadığınız eşyaları veya fazlalıklarınızı satışa çıkarıp onları nakde dönüştürmenin bin tane gerekçesini bana izahta edebilirsiniz. Hatta bu uygulama üzerinden yeni ticaret alanları açıldığını ve bununla ilintili faydalarını inanarak bana anlatabilirsiniz. Bunların elbette bazılarına itiraz etmiyorum. Ama itiraz ettiğim hususu da sizinle paylaşmak istiyorum.
Bu uygulama ile birlikte onlarca farklı benzer örneklerini de inceleme şansım oldu. Gardırobunu boşaltanlar, ayakkabılık veya dolabını içindekilerle birlikte satışa çıkaranlar vs. vs.. eşya, ürün, araç, teknolojik alet, çeşitli alet/edevat, mobilya, plastik, iç çamaşır ve daha neler neler… o kadar çok şey var ki, bunlara bakınca bile insanın gözü korkuyor ve sormadan edemiyor. Bazen “İnsanların ne kadar çok satılacak şeyi var ?” diye sorduğum gibi “İnsanlar neden bu kadar tüketiyor?” “İhtiyaçları yoksa neden alıyor ihtiyaçları varsa neden satıyor?” diye kendime farklı şekilde ve zamanlarda sorduğum da oluyor.
Peki size “Bu insanlar eşyalarını veya ürünlerini bu uygulamalar ile satışa çıkarmadan önce nasıl değerlendiriyor ve bu eşyaları ne yapıyorlardı?” diye bir soru yöneltsem!
Yoksa eskiden bu kadar çok ve çabuk tüketmiyor muyduk?
Ya da yenisini alma isteğimiz bu kadar hesapsız mıydı?
Ne kadar çabuk eskitir ve ne kadar çok tüketir olduk..!?
Gerçekten bu kadar çok şeye ihtiyacımız var mı?
İhtiyaçlarımızı sınırlayacak, dizginleyecek ve bize dur diyecek şey nedir?
Bizim bu soruların cevapları hususunda bir sorgulama yapma zorunluluğumuz var. Bence bu sorulara düşünmeden hemen cevap vermemeliyiz..
Konuyla alakalı bir başka hususta bu uygulamalar olmadan önce ihtiyaç fazlası ürünleri ve eşyalarımızı ne yaptığımızdı.
Efendim biz eskiden paylaşıyorduk hatırlıyor musunuz?
Evet paylaşıyorduk..
Hani bir ağacın toprağa yaslandığı gibi birbirimize yaslandığımız zamanlar vardı. Bir ağacın ve toprağın suya ihtiyacı olduğu kadar birbirimize ihtiyacımız olduğu zamanlar..
Eğer tadını hatırlarsanız ekmeği paylaşmanın ekmekten daha lezzetli olduğu şuuruna vakıf olduğumuz bu zamanlarda bizler daha mutlu ve huzurluyduk. Biz mutluluğu ve huzuru paylaşmakla birlikte unuttuk. Bize paylaşmayı ekmeğin tadını unutturdukları gibi unutturdular. Acılarımızı, sevinçlerimizi, sevgimizi ve hayata dair birçok şeyi paylaşmayı unuttuk. Bir de ihtiyaç sahiplerini unuttuk ve bize ihtiyacı olanları..
Eskiden bizler satmayı bilmezdik. Adam satmadığımız gibi eşya satmayı da bilmezdik. En fazla takas yapardık. İhtiyacımız olmayan bir şeyi ona ihtiyaç duyan birileri ile bizim ihtiyaç duyduğumuz başka bir şeyle takas ederdik. Kullanmadığınız bir eşyayı ona ihtiyacı olan birine verirdik. Bu bazen bir elbise bir beyaz eşya bir çift ayakkabı bir bisiklet yada bir soba olabilirdi.
Bebeklerinin kıyafetlerini satmak için trend uygulama kovalayan anneler yoktu eskiden.. Yada çok özel hatırası olan bir eşyayı antika olarak satmaya çalışan babalar da yoktu.. Eskiden müşteri değil ihtiyaç sahibi arardı insanlar. Hatırladınız mı?
İşte aradığımız huzur, güven ve mutluluğun bir yolu da bu unuttuklarımızı hatırlamaktan geçiyor. Hatırlar hatırlamaz bu uygulamalara muhalif uygulamalar aramalı veya organize olarak yeni uygulamalar kurmalıyız. Bu iyilik ve güzellikleri bütün dünya ile paylaşmalıyız. Meselâ bu uygulamaların yerine paylaşmayı kolaylaştıracak uygulamaları hayatımıza aktif hale getirebiliriz. Aynı uygulamanın ücretsiz bir şekilde olduğu bir düşünün. “Çek yükle çekinme hadi yaklaş ‘infak’ ile hemen paylaş” gülmeyin ?
Ne dersiniz hoş olmaz mı?
Bence harika olur..
“ihtiyaçtan fazlasını (SATMA!) infak et..”
İhtiyaçtan fazlasını (SATMA!) infak et..
Paylaş