Günlerdir küresel bir krizle karşı karşıyayız. Topyekûn mücadele içerisinde olmalıyız. Halkımızda gerektiğinden fazla panik havası var. Tüm ülke kendiliğinden karantina altına alındı. Olağanüstü sözcüğünün bile yetersiz kaldığı bir dönemdeyiz. Herkes herkesten, her şeyden şüphe eder bir halet-i ruhiyede...
Bu süreçte güzel şeyler de oldu. Mesela Bilim Kurulu kuruldu, Bakanlıklar arası koordinasyon sağlandı, vatandaşlara uyarılar yapıldı. Sokağa çıkmayın, toplanmayın, tokalaşmayın.
Ama süreç yönetimi bunlardan ibaret değildir. Gün sonu “Z Raporu” açıklar gibi gece yarısı vaka sayısı, bilanço rakamları açıklamakla hiçbir sorun çözülmez. Köklü, kuşatıcı çözümler gereklidir.
Hangi şehirlerde ne kadar vaka var bunun açıklanmaması da ilginç, halk aydınlatılmalı. Böylece oluşabilecek provakatif algı operasyonlarının önüne geçilebilir.
Süreç daha iyi yönetilebilirdi. Neler mi yapılabilirdi? Göstere göstere gelen bu felakete karşı çevre ülkelerde vaka görüldüğü andan itibaren çeşitli tedbirler alınabilirdi. Karantina hastanesi kurulabilir, kamuya açık yerlerde maske, dezenfeksiyon malzemeleri dağıtılabilir, tanı kitleri hazırlanabilirdi. Halkın tedirgin olması engellenebilir ve marketlerde kuyrukların oluşması önlenebilirdi. Evler tıka basa yiyeceklerle dolduruldu. Gıda stoku yapılması halktaki güvensizliğin de işaretidir.
Bu süreçte sosyal medyanın gazına gelindi. Kamuoyu baskısıyla öğrenciler gece yarısı yurtlarından karga tulumba dışarı çıkarılıp yerlerine Umreciler yerleştirildi. Kamuoyunda Umreciler günah keçisi yapılmamalıydı. “Umreciler karantinaya! Çin’den, Avrupa’dan gelenler evlerine, eğlence yerlerine!” gibi bir durum oluştu. Yurt dışından gelen yüzbinlerce insana ayrım yapılmadan karantina uygulanabilseydi belki tablo daha farklı olabilirdi. Uygulamalarda ortaya çıkan tutarsızlıklar, insanları endişeye sevk ediyor.
Bu süreçte küresel bir kriz olarak korona virüsün tarihi bir kırılmaya neden olacağı öngörülmektedir. Doğuracağı muhtemel sonuçları üç ana başlıkta değerlendirmek mümkündür.
Birincisi; kişisel açıdan, temizlik bundan sonra daha çok gündemde olacak. İnsan, varlığını sorgulayacak, doğallıklar ön plana çıkacak. Hijyen, temizlik, biyoloji ve genetik gibi alanlara ilişkin kelimeleri daha sık duyacağız.
İkincisi; egemen güçler açısından dengelerde sapmalar meydana gelecek. Deyim yerinde ise küresel sistem, Patronlar arasında el değiştirecek. Süper güç Çin’in tahtı sarsılacak ve özellikle AB içerisinde ciddi etkileri oluşacak gibi duruyor.
Üçüncüsü; devletler/ülkemiz açısından ise dijitalleşme. Eğitimden-Emniyete, Spordan-Sağlığa, Tapudan-Tarıma tüm kurumlar elektronik ortama geçiş yapacak. Nitekim kriz bu açıdan fırsata çevriliyor. Dijital-sanal dünyaya bir adım daha yaklaşılacak. Hatta sanal paraya geçiş hızlanacak.
Uzaktan eğitim yaygınlaşacak. Dijitalleşmeyle birlikte işsizlik artacak. Artık daha sanal, daha dijital, daha kontrollü bir dünyada yaşayacağız. Tabi bu durum küresel emperyal güçlerin dayatmasıysa ki -öyle görünüyor- o zaman mesele çok daha farklı sonuçlar doğuracak demektir.
Olayın sağlık boyutu, herkesin gündeminde ama esas mesele başka. Kriz “sağlıkla ilgili olmaktan çok, finansal ve güvenlik operasyonu” olarak kalacaktır.
Sağlık boyutu kısa sürede aşılır, ancak finansal sonuçları uzun vadede insanlığı tehdit edecek. Güvenlik açısından daha da kuşatılmış bir dünya bizi bekliyor.
Doç. Dr. Necmettin ÇALIŞKAN
KÜRESEL KRİZ OLARAK KORONA VİRÜS VE MUHTEMEL SONUÇLARI
Paylaş