İnsan, yaşadığı hayatın mağduru değil mimarıdır. Kur'an'a göre, halife-i rui zemin makamında olan insanın, evvela kendi hayatını ve sonra dışındaki dünyayı imar etme gibi bir sorumluluğu vardır.
Peki ya, benliğimizi çepeçevre saran acıların, çilelerin, ızdırapların ve menfi gibi algıladığımız tecrübelerin cenderesinden nasıl kurtarabiliriz kendimizi?
Geçmişte tecrübe edilen olumsuzlukları o gün için kabul edememek ne kadar doğruysa bugün hala onlarla efkarlanmak o kadar yanlıştır. Zira bizim bugünkü benliğimiz, o dönemde yaşadıklarımız sayesinde olgunlaştı. Biz, o acı tecrübeler sayesinde bugün varız. Elini ilk defa sıcağa değdirdiğinde temkinli davranmayı öğrenen küçük çocuklar gibi hayatı öğreniriz biz çoğu kez. Hayat, beşikten mezara kadar okuldur bize.
Bu hayatta kimileyin yenerek kazanırız, kimileyin yenilerek kazanırız diyebilmelidir insan. Zira hayat, Bedir ile Uhut arası bir yolculuk gibidir. Bu hayatın inişleri kadar yokuşları, güldürmesi kadar ağlatması çok şey katar insan benliğine. İşte insan, içini acıtan mazideki tecrübelerine böyle bakabilirse yaşadığı hayatın mağduru olmaktan kendini kurtarır. O zorluklar benim acılarımdı lakin aynı zamanda hocalarımdı der ve tevekkül eder.
Yusuf, kendisini kuyuya terkeden kardeşlerini nasıl bağışladı? Evet, acıydı başından itibaren onun hayatı. Lakin o acılar, Yusufu Rabbine yakınlaştırdı. Yusuf, kardeşlerini bağışladı. Çünkü Yusuf, kendisiyle barışıktı. Zira insan, bazen huzuru yudumlayarak bazen de acıyı yudumlayarak terbiye olur.
Aynı durum bugün, bizler için de geçerlidir. Size mazide, başörtünüzden dolayı zorluk çıkaranlar aslında sizin dini kimliğinizin güçlenmesine katkıda bulundular. Dininizden dolayı sizi tahfif edenler, sizin dindarlaşmanıza sebep oldular. Siz hiç bir zaman mağdur olmadınız.
Şu an biz ne isek, bunu acı veya tatlı olsun mazimizdeki tecrübelerimize borçluyuz. Kimileyin yalnızlaşırsınız. Kötü gibi görünen olaylar yaşanır. İnsanlar, oluk oluk üstünüze gelir. Ve o dem, hakiki dostlarla, gizli düşmanlar ortaya çıkar. Aslında kötü gibi görünen o olaylar sayesinde, çevrenizdekilerin iç yüzünü görmüş olursunuz.
Bir mahkum, ben içeri girer girmez eşim dahil herkes bazı dostlarım dışında benimle alakayı kesti diye hayıflanıyordu. Ona “Mahkum olman sayesinde dostlarının sayısını öğrenmiş oldun. Bir vefasızla ömür boyu aynı yastıkta uyuyacaktın. Bunu başka şekilde bilemezdin” dedim. Kendisi “Bu şekilde hiç düşünmedim” diye cevap vermisti.
Evet, mahkum haklıydı. Biz hep o tek taraflı düşüncelerimizin mağduruyuz. Onun için kurtulamıyoruz mazimizin zindanından.
Oysa ki insan daha geniş pencereden baktığı zaman derin nefes alacaktır. Daha derin nefes aldıkça olgunlaşacak ve özgürleşecektir.
Öyleyse mazi zindan değil belki şu an ve gelecek için güzel bir imkandır.
Selam ve dua ile