Beyzade Haber
2021-12-20 09:55:25

Nijeryalı rahip ve Hrislam 

Bilgin Erdoğan

20 Aralık 2021, 09:55

Yıllar önceydi. Nijerya asıllı bir rahip ile tanışmıştım. 

Kendisine, benim de 2003 yılından beri Amerikan hapishanelerinde, müslüman dini rehber olarak çalıştığımı söylemiştim. 

Rahip: Öyle mi? Ben de müslümanım! dedi. 

Önce şaka mı yapıyor acaba diye yüzüne baktım ama hiçte öyle bir yüz ifadesi yoktu. 

Siz rahip değilmisiniz? Nasıl yani? dediğimi hatırlıyorum. 

Evet, ama ben arada çok fark görmüyorum diye geçiştirmişti . 

Bu konuşmadan aylar sonra, kendisini evime yakın bir parkta gördüm. Bir müslüman sıcaklığıyla konuştu ama ben tekrar, hem müslüman hem Hristiyan nasıl oluyorsun diye soramadım. 

Ben senelerce, kendisinin gizli bir müslüman olduğunu düşündüm ama öyle ise bunu ulu orta ilk tanıştığı kişiye de söylememeli diye de düşünmekteydim. 

Onunla aynı hapishanede çalışan Mısır kökenli bir meslektaşıma, rahiple aramda böyle bir diyalog geçtiğini söylediğimde , kendisine de bunu söylediğini ama o da, buna anlam veremediğini söylemişti. 

Yıllar önce geçen bu diyalog, benim kafamda henüz çözülememiş bir bulmacaydı. Nitekim bir başka Nijerya asıllı rahiple konuştuğum da, onda da ayrı bir sıcaklık hissetmiştim. 

Bunu yakın zamana kadar, Nijerya’nın yarısının müslüman diğer yarısının Hristiyan olmasına ve müslümanlarla hristiyanların aynı ortamda beraber yaşama kültürünün gelişmiş olmasına bağlıyordum.

Gerçekten de Nijerya’da bir ailenin yarısı Hristiyan, yarısı müslüman olabiliyor ve onlar birlikte yaşayabiliyorlar. Ancak bu ailelerde de, müslüman kendisini müslüman olarak, hristiyan da hristiyan olarak tanımlıyor. 

Bu bahsi geçen rahibin durumu ise bunlardan farklıydı. Zira o kendisini hem Hristiyan olarak hem de müslüman olarak tanımlıyordu. Kafamdaki bu bulmaca, bundan bir kaç sene önce yaptığım bir okuma ile çözüldü. 

Okumalarımda, Nijeya’da Hrislam diye bir inanç gurubu karşıma çıktı. 

İsminden de anlaşılacağı gibi bu inançtan olanlar, hem hristiyan hem de müslüman olabiliyorlar. 

Hrislam, Nijerya'nın Lagos kentinde, 1970'lerde Müslüman ve Hristiyan dini uygulamalarını birleştiren senkretik bir dini hareket.

Bu hareket, evvela Nijerya'nın güneybatısındaki Yoruba halkları tarafından benimsendi. 

Yoruba halkları, senkretik dini hareketlere oldukça eğilimli olsa gerek ki, Katolikler içinden Santeria diye bir başka senkretik hareket yine bu coğrafya’nın ürünü. Nijerya’nın özellikle bu bölgesi, Hristiyan ve müslümanların birlikte yaşadığı bölge olarak biliniyor. 

Böyle bir hareketin çıkmasına, Nijerya koşullarında hangi siyasi, sosyal ve kültürel faktörlerin neden olduğunu irdelemek ayrı bir konu, lakin benim ilgimi çeken işin sosyal psikolojisi. 

Nijerya yakın tarihini okuduğunuzda görülüyor ki, böylesi ilginç bir hareketin oluşmasındaki sosyal-psikoloji, müslüman ve hristiyan halklar arasındaki kanlı ve sıcak çatışmalardan duyulan yorgunluk. 

Özellikle nüfusun yarısı müslüman, yarısı hristiyan olunca ve insanlar kendi teolojilerinden referansla birlikte yaşayabilme şansına sahip olamayınca, birlikte barış içinde yaşayabilme adına alternatif bir teoloji yaratmak, kavgadan yorulmuş karizmatik kimselere kalıyor. 

1976’da Tela Tella isimli Yoruba’lı bir vaiz ile başlayan bu hareket beş temele dayandırılıyor. Bunlar; sevgi, merhamet, mutluluk, iyilik ve hakikat olarak biliniyor. Bu hareket, özellikle vaazlarında İsa’nın tanrısının, Muhammed’in tanrısının tek olduğuna ve insanlığın da tek olduğuna atıf yaparak barış çağrısında bulunuyorlar. 

Bu konu üzerinde kapsamlı araştırmalar yapan Marloes Janson, Tella’nın kendisini tanrısal vahye açık özel bir kişi olarak gördüğünü ifade ediyor. Hrislam cemaatinin ayın günleri Pazar veya Cuma değil. İkisinin de ortasında olan Cumartesi günü olarak tayin edilmiş. 

Bu gurup, dini ayinlerinde hem İncil, hem de Kur’an okuyor.

Teslis konusunda ise aralarında farklı görüşler var. Kimisi teslise inanıyor kimisi ise kabul etmiyor. Lakin bu farklı bakışın birlikte olmalarına mani olmadığını ifade ediyorlar. 

Öyle görülüyor ki, kavga etmekten yorulmuş insanlar, çare olarak, yeni bir din ihdas etmeyi bulmuşlar. 

Bu aslında ortodoks mevcut öğretilerin, barışı, huzuru ve güvenliği sağlama noktasındaki yetersizliklerinden kaynaklanıyor. 

Dini öğretiler, fıkıh üretmekten yoksun mezheplerin esareti altında olmasaydı, bu ilginç dini oluşuma o coğrafyada da kimse rağbet etmezdi kanaatindeyim. 

Zira Kur'anı aklın, vicdanın ve fıtratın penceresinden okuyabilen müslümanlar, her inanç gurubuyla barış içinde yaşamayı başarabilirlerdi. Teolojik çerçevede tartışmalar ve münazaralar olsa da, kimse birilerini din adına öldürmeye yeltenmezdi. 

Dolayısıyla, iki inanç sistemini barıştırmak adına böyle bir senkretik din ortaya çıksa dahi halk nezdinde, bu kadar teveccüh görmezdi. 

Selam ve dua ile..

Yorumlar (1)

Şefika 3 Yıl Önce

Çok ilginç geldi bana bu durum.demek yaşamak savaşmadan öldürmeden birlikte farklılıklarımızla barış içinde olabilmek için yeni din ihdası.oysa islamın aslını öğrenmiş ve anlamış olsalardı diye düşündüm buralardan konuşmak kolay tabide..barış ve kardeşliğin aslının islamda olduğunu anlarlardı .işte nesilden nesile yeni bir din daha...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.