ATANMA, MESLEK VE HAYAT ÜÇGENİNDE ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ
Uzun yıllar alnının damarı çatlarcasına çalışan, yarış atı gibi bir oraya bir buraya koşuşturan, denemeden denemeye giren, gecesini gündüzüne katan öğrenciler ve ailelerinin çok büyük umutlarla beklediği bir dönem daha geldi. Kuşaklar değişse de heyecanlar, dertler ve endişeler değişmiyor.
Üniversite sınavına giren milyonlarca gencimizin beklediği sonuçlar açıklandı. Bu kadar hummalı çalışmadan sonra şimdi sıra tercihlerde.
Şurada müsellem bir tespit olarak; İlk bine de girseniz nihayetinde başarı sıralaması olarak sizden çok geri 20 bine bile ulaşamayan öğrenciyle aynı diplomaya sahip olacaksınız. Sizin puanınızın fazla olmasının, diploma üzerinde bir etkisi olmayacak. Diploma puanınız kaç olursa olsun durumunuz değişmeyecek; Türkiye’nin en ünlü tıp fakültesiyle Anadolu’daki herhangi bir tıp fakültesi mezunu aynı kategoride değerlendirilecek. Sınav maratonunuz bitmeyip son tahlilde KPSS sınavlarıyla tekrar kaldığınız yerden devam edeceksiniz. Bu aslında ülkenin eğitim kalitesinin gelmiş olduğu trajik durumu da göstermesi açısından kayda değerdir.
İŞ YAPABİLECEK DİPLOMAYI SEÇ-MEK
Öğrenci koçluğu yapmaktan ziyade gözlem ve tecrübeden ibaret, sivil, sosyal ve akademik alandaki yılların bir sonucu olarak bazı hususları tecrübe aktarımı kabilinden paylaşmak isteriz.
Seçeceğiniz bölümler, mezuniyet sonrasını düşünerek “diplomasıyla iş yapacağınız alanlar” olmalıdır. Tabii ki uluslararası statüye sahip üniversite ile sıradan bir üniversitenin diplomasının geçerliliği belli dallar için önemli ama geneli için diplomaların hiçbir farkı yoktur.
Burada okumayla geçirilen beş yıllık sürenin “hayattan eksildiği” hesap edilmelidir. Yani beş yıl sonucunda mezun olup kendi diplomanızla iş yapmayacaksanız şunu unutmayın ki sıradan hayata atılan bir “lise mezunundan daha geri durumda” ve kayıplarla hayata başlamış olacaksınız.
Bugün ülkemizde özel sektörde diploma gerektiren işler hariç, lise ve üniversite mezunu iki genç iş başvurusunda bulunduğunda lise mezunu tercih sebebidir. Çünkü üniversite mezununun beklentileri yüksektir, en verimli yıllarını kaybetmiştir, meslek öğrenme kabiliyeti daha da azalmıştır. Bu arayı mesleki tecrübe artırımı ile geçirmiş diğer eleman, sektörler açısından daha değerli olacaktır. Ayrıca ekonomik olarak mezuniyete kadar geçen süre de ciddi masraflı bir süreçtir. Fakülte eğitimi boyunca hem aileler borçlanmış hem de hayatın en verimli çağı boşa harcanmış oluyor. Bir yandan da geçen bu süreyle evlilik de dahil olmak üzere her alanda sosyal hayat, beş yıl daha ötelenmiş oluyor.
İŞSİZLİĞİN ÇAĞDAŞ ADI: ÜNİVERSİTE MEZUNU
Bütün bunlar itibara alınarak bilinmeli ki üniversite eğitimi işsizliği beş yıl daha ötelemenin çağdaş adıdır. Bu konuda kamu yöneticileri çok büyük vebal ve sorumluluk altında. Yüz binlerce mezun boşta beklediği halde fakülteler her yıl binlerce yeni mezun vermeye devam ediyor ama mezunların yüzde biri bile atanamıyor. İstihdam üretmek gibi bir çabanın olmadığı da maalesef ortada.
Hayatını kurgulamak ve geleceğini planlamak isteyen başarılı ve zeki gençlerimizi “atanamama korkusu ve gelecekteki hayatın kötü sürprizlerle dolu olduğu fikri” kara kara düşündürüyor.
Gençlerimiz üniversite tercihinden önce bir, mezun olduktan sonra iki kez düşünüyor. Yetersiz atamalar ve ihtiyaç fazlası mezunlarla oluşan işsizlikle; “okumak demek, işsizlik demek!” türünden geriye sadece heba edilen yıllar kalıyor.
Örnek olarak bir fakülte, yılda 30 bin mezun veriyor, kamu da bin alım yapıyor ise diploma da sivil hayatta bir işe yaramıyorsa burada eğitim almak başlı başına hayatı heba etmekten başka bir anlam ifade etmiyor. Yani tezgahtar, şoför ya da kasiyer olmak için boşuna beş yıl uğraşıp onca masraf ve emek vererek üniversite diploması almaya gerek yok. Zaten diğer alanlarda iş öğrenme fırsatı ve yaşı da kaçırılmış oluyor.
Avrupa Birliği uyum sürecinde üniversite açmak ülkenin istatiksel puanlarını yükseltmekten başka hiçbir anlam ifade etmiyor. Bu kadar üniversitenin açılması eğitimde kalitenin düşmesine de sebep oldu. Hedefin, sadece rakamsal düzlemde şampiyonluk peşinde koşmak olduğu, bundan başka bir hedef olmadığı da ortada.
TERCİHLER VE YER SEÇİMİ
Üniversite ortamıyla, eğitim alınan şehirlerin kişiye kazandıracağı kültür önemlidir. Klasik olarak derler ki “Anadolu'da üniversite okuyuncaya kadar İstanbul'da dükkanların tabelalarını oku! daha iyi”
Yer seçiminde ayrıntı sayılabilecek; üniversitenin konumu, ulaşım imkanları ve yurt gibi barınma durumları da göz önünde bulundurulmalıdır. Bazen yurt ile eğitim alınan yer arasında ciddi problemler olabiliyor.
Özellikle bazı illerde yerel politikacıların popülist yaklaşımla ilçelere meslek yüksek okulu açması “kasabadaki liseden daha kıt imkanlarla eğitim alan üniversite öğrencisi” pozisyonunu doğuruyor.
Üniversite bir insanı kendiliğinden mükemmel yetişme imkânı sağlamaz. Öğrencinin öğrenmeye açık olması ekstra kurslar ve deneyimler edinme yolunda gayret göstermesi gerekir.
Tabii ki dil öğrenimi, bilgisayar gibi ekstralar bir yana bırakılırsa, aranan niteliklere sahip olmak önemli artık normal çapta yetenekler de yeterli değil.
Üniversite tercihleri, bireylerin yönünü belirlemesi gerektiği için tercih yapmasını zorunlu kılıyor. Evet meslek edinebileceğiniz hayatınızın en önemli çağını çok iyi değerlendirmelisiniz.
Ülkemizde başta ekonomi ve eğitim olmak üzere her şey yerli yerine oturursa, doğru planlanırsa, hak adalet yönetimi merkeze alınırsa geleceğimizin teminatı gençlerimiz ve milli kaynaklarımız heba edilmemiş olur. İnsanı yaşat ki geleceğin ve yarınların yaşasın ve yaşatsın. Üniversite tercihleri atanma, meslek ve hayat üçgeninde refahın yükseltilmesi doğrultusunda iyi planlanmalıdır.
Eskiden üniversite askerliği kısaltmak için okunurdu. Şimdi meslek sahibi olmak için okunuyor. Peki mezun olunca atama yapılmayacak ve diploma bir anlam ifade etmeyecekse fakültelere niye gidilir ki?
İmsak | 05:53 | ||
Güneş | 07:16 | ||
Öğle | 12:30 | ||
İkindi | 15:10 | ||
Akşam | 17:33 | ||
Yatsı | 18:51 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|