Benim Penceremden Bereketli Bir Ramazan Günü Hikâyesi.
En muhteşem ay gelmişti yine. Zahir bey Ramazanla beraber gelen bereketi bizzat yaşıyor olmanın hazzı ile doluydu. Öyle değil mi ya? Sahur sofrasında envai çeşit kahvaltılıklar vardı. Az biraz kaşar peynirinden aldı önce. Sonra çocukluğundan kalma bir alışkanlıkla taze karıştırılmış tahin pekmezinden aldı ekmekle. Bu tahin pekmezin taze karıştırılmış olması çok önemliydi. Zira dünden ya da akşamdan kalma olunca topak topak oluyor, mübareğin tadı kaçıyordu. Buna da hiç tahammül edemiyordu.
Sahurun vazgeçilmezi birkaç çeşit zeytinden de aldı mutlaka. Haşlanmış yumurtalar hem gezen hem de köy tavuğundan gelmişti sofraya. Rabbimin bereketi ne güzeldi. Ya şu çılbır ve menemenin güzelliğine ne demeliydi? Maşallah eşi Zahire hanım bereketli elleri ile bolca bereketli bir sofrayı donatmıştı. Küçük küçük kâselerdeki yoğurtlar da sofraya görsel bir bereket katmıştı.
Akşam hocadan duymuştu; çocukları da ramazana alıştırmak önemliydi. Onun için zahire hanım çocukların seveceği şeyleri de eksik etmemişti. Birkaç çeşit waffle, değişik içerikli krepler, bir kaçta çikolatalı ekmek hazırdı sahurun bereketli sofrasında. Çay, soda ve gazlı içecekler de hazırdı nasılsa. İsteyen istediğinden içerdi.
Maşallah ne bereketli bir aydı bu ramazan. Hep birlikte oturulan bu sahur sofrasında ezana beş dakika kala kimsenin yerinden kalkacak hali kalmamıştı. Son bir bardak daha su içelim telaşı herkesi sarmıştı. Bu esnada Zahir Bey’in aklına çocuklarına Allah’ın nimetlerine şükretmeyi öğretmesi gerektiği geldi. Yüksek sesle: “ Hamdolsun Allah’ıma bu sahurda da doyduk. Rabbim verdiğin nimetlere hamdolsun. Olmayanlara da ver Allah’ım. Sen cömertlerin en cömertisin. Amin” diye bereketli bir dua yaptı.
Evet, duyarsız olmamak lazımdı. Olmayan kardeşlerini de düşünmeliydi insan. Onlar için de dua edip Allah’tan istemeliydi. Bu rahatlatılmış gönülle kalktı yerinden Zahir bey. Ezan da bitmek üzereydi. Yarın helalinden çalışıp bereketli iftar sofrası kurmak lazımdı. Onun için hemen sabah namazını kılıverip yatacaktı.
Ayağını kaldırmakta zorlandığı için özel olarak alçalttırdığı lavabosundan abdestini aldı. Çok fazla kiloları olduğu için namazlarda secde ve oturup kalkmalarda zorlanıyordu. Namaz için özel olarak siparişle yaptırdığı pahalı koltuğunda kıbleye dönüp süratlice namazını kıldı. Hemencecik yatağa geçiverdi. Yatağa geçerken de eşi Zahire hanıma: “ Hanım akşam iftara şöyle bereketli bir sofra kurarsın inşallah. Mübarek ramazanın bereketinden mahrum olmayalım inşallah.” Diye hassasiyetini dile getirdi.
Uyanıp işe gitti. İkindi vaktine doğru iş yerindeki konuşmalar rahatsızlık vermeye başlamıştı bile. Yorulduğunu anladı. Odasından çıktı. Çalışanlara; “ fazla gürültü etmeyin yahu öfkeleniyorum. Zaten oruçluyum. Sessiz olun.” Diye çıkıştı. Ardından da söylene söylene evine doğru yola çıktı.
Ancak önce markete uğraması lazımdı. Pastırma, sucuk, et, tavuk biraz balık, irisinden hurma, birkaç çeşit peynir mutlaka alınmalıydı. Gerçi eşi Zahire hanım bol ve bereketli bir listeyi Whattsaptan çoktan göndermişti. Ancak o yetmezdi. Hem ramazanda cömert olmak lazımdı. Hanımın listesine mutlaka ilave etmeliydi. Böylece o da sevinirdi.
Eve girdiğinde iftara bir buçuk saat kalmıştı. Ortalık bereketli Ramazanın hediyesi olan mis gibi yemeklerin kokusuyla dolmuştu. Çok mutlu oldu. İkindiyi kılmamıştı. Koltuğunda oturarak onu da aradan çıkartıverdi. Şöyle iftara kadar birazcık şekerleme yapsa olacaktı. Yatak odasına geçti. Gözlerini açtığında iftara 5 dakika kalmıştı. İftarı sofrada beklemek sevaptı. Yüzünü yıkar yıkamaz sofraya oturdu.
Maşallah Zahire hanım yine Ramazanın bereketini sofraya sermişti. Birkaç çeşit çorba, birkaç çeşit salata, çeşit çeşit iftariyelikler. İki çeşit etli ve tavuklu yemek. Ama mutlaka pastırma. Öyle ince dilim değil kalın dilim elbet. Üç çeşit tatlı. Soda ve gazlı içecekler birkaç çeşit. Ama alkolsüz olan tabii. Ezan okunmaya başladıktan sonrası kendiliğinden geldi zaten.
Ancak bir şey var ki; iftar öncesinde planladığı kadar yenmiyordu sofrada. Baksana yemeklerin çoğu artmıştı. Tabi bunda Ramazan ayının bereketini göz ardı etmemek lazım. Zahir bey son lokma tatlıdan da aldıktan sonra yine yüksek sesle “ Elhamdulillaah.” Dedi. Ardından da her zamanki duyarlılığı ile “ Bu akşam da doyduk. Allah’ım sana şükürler olsun. Olmayanlara da ver Allah’ım.” Diye dua etti. Mübarek ramazan ne bereketli ay maşallah. Diye diye sofradan kalktı.
Beni taşlamadan önce;
Dostlar farkındayım kompoze ettiğim bu kurgu hikaye biraz abartılı. Ancak emin olun kimi sofralar ve duyarlılık göstergelerindeki çelişkiler bundan daha abartılı. O zaman hep birlikte soralım;
Bu işte bir yanlışlık yok mu sizce? Bereketle israf birbirine karıştırılmış olmasın? Halbuki bu ikisinin arasında ince bir çizgi değil, aksine, kalın kalın duvarlar var. Dualar; “Allah’ım olmayanlara ver diye mi? yoksa Allah’ım olmayanlara vermeye beni memur et diye mi?” yapılmalı. Ramazanın bereketi bencilliğimizi, israfımızı, cimriliğimizi, aç gözlülüğümüzü, öfkemizi ve sabırsızlığımızı yendiğimizde ortaya çıkacaktı hâlbuki ki. Ramazanın bereketi cömertliği, İsarı (diğerkamlığı), tok gözlülüğü, sabrı, paylaşmayı ve dinginliği kuşandığımızda bizi kuşatacaktı. Ne dersiniz?
Bereketi paylaşmakta arayanlardan olabilelim diye dua ile. Ramazanınız mübarek olsun. Amin
Osman Hazır
31.03. 2022
Mersin
İmsak | 05:53 | ||
Güneş | 07:16 | ||
Öğle | 12:30 | ||
İkindi | 15:10 | ||
Akşam | 17:33 | ||
Yatsı | 18:51 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|