BİRKAÇ GÜN ÖNCE BİR TARİH YENİDEN YAZILDI
Ayasofya açıldı, milletçe sevindik.
Özellikle benim gibi gençliği “Ayasofya Açılsın, zincirler kırılsın” sloganlarıyla geçmiş, düşünce dünyasını Necip Fazıl Kısakürek gibi şairlerin, yazarların, aydınların Ayasofya üzerine yazdığı şiir ve yazılarla zenginleştirmiş insanların mutluluğu daha bir başka oldu.
Ayasofya bir kuşağın kızıl elmasıydı.
Türkiye’nin bağımsızlığının adeta sembolü olarak orta yerde duruyor, yüzyıllarca cami olarak kullanılmış bu mabet içleri acıtıyordu.
Yıllar önce okuduğum yazarın biri “tam bağımsızlığımızı elde etmeden Ayasofya’nın açılması imkansız” diyordu.
Elbette beklendiği gibi Ayasofya’nın açılması içte ve dışta değişik tepkilere neden oldu ve bu bekleniyordu.
İçteki tepkilerden bir kısmı içimizdeki İrlandalılardan geldi. Onlar her İslam’ı çağrıştıran hadiseye bir Yunanlı, bir Alman gibi tepki verdiklerinden çok önemli görülmediler.
Bir kısmı ise “Öğrenilmiş Çaresizlik” sendromu gösterdiler. Aslında iyi niyetli ve memnun olmalarına rağmen “Eyvah! Şimdi başımıza neler gelecek, Döviz yine başını alıp gidecek, halkımız daha yoksullaşacak ve dünyada daha yalnızlaşacağız” diyerek tepki verdiler.
Bu düşüncede olanlar için Ayasofya’nın şimdi açılma zamanı değildi ve hiçbir zaman olmayacaktı.
Bir kısım insanlar ise asli hüviyeti olan Kilise ’ye dönüştürülmesini arzuluyorlardı. Mademki bu mabet Kilise olarak inşa edilmişti o halde 500 Yıllık Ecdat mirası cami olduğunu es geçip yeniden Kiliseye dönüştürülmeliydi.
Ancak bunlarında bilmedikleri oranın aslında bir Pagan Tapınağı olarak inşa edildiğiydi. Eğer çok eskilere gidilecekse acaba Pagan tapınağı olarak açılmasına rıza gösterirler miydi? Orası meçhul.
Dışarıda ise en büyük tepki Yunanistan’dan geldi. Gösterdikleri tepkiye bakılırsa sanırsınız kendi topraklarındaki bir mabet Camiye çevrilmişti.
Kiliseler matem çanı çaldı, bayraklar yarıya indirildi.
Hâlbuki biraz tarihlerini biliyor olsalardı oranın mabede çevrilmesinden mutlu olmaları gerekiyordu. Haçlı seferleri esnasında Katolik Hristiyanlar tarafından yağmalanan, içinde yaşayan Rahibelerin tecavüze uğradığı, harap ve bitap düşmüş bir Ayasofya’yı Fatih Sultan Mehmet hiçbir zarar vermeden onarmış, camiye çevirmiş ve kendi mülküne alarak vakfetmişti.
Bununla da kalmamış kendini Ortodoks Hristiyanların koruyucusu ilan ederek Patrikhane’yi İstanbul’da bırakmış ve yüzyıllardır konumunun muhafaza edilmesini sağlamıştır.
Ehli Kitap’ta olsa her dindar insan bir mabedin asli işlevine dönüp, içinde Allah’ın adının anılmasından mutlu olması gerekir.
Bence Kemalistlerin de Atatürk ile Ayasofya’yı karşı karşıya getirmesine gerek yoktur. O günkü yeni Cumhuriyetin bekası adına ve mevcut konjonktür icabı müze kararını alan Mustafa Kemal, diğer taraftan istese yok edeceği tapu senedini değil yok etmek aksine cami olarak tescil ettirmiş ve belki de bugünleri hazırlamıştır.
Konjonktür müsait hale gelince o tapu senedi uyarınca camiye yeniden dönüşmesi mukadderdir.
Her ne ise milletçe sevindiğimiz gelmeyiniz denmesine rağmen 350 000 insanın mahşeri bir şekilde gözyaşları içerisinde Ayasofya açıldı ve ilk Cuma Namazı 24 Temmuz 2020 gibi tarih yazılmış bir günde açıldı.
Keşke bugüne ait hiç kimseye özel bir davet çıkarılmasaydı, ezanın daveti yeterli görülebilseydi. Sadece güvenlik ihtiyacı olan Devlet adamlarımıza özel yer tahsis edilip, diğerleri için halkın arasında buldukları boş yerler yetseydi.
Keşke Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş, konuşmasını tartışmalara vesile olacak, yanlış anlamalara neden olacak bir şekilde değil de daha kucaklayıcı, daha sevecen, daha şefkatli bir dille yapsaydı ve açılış bu tartışmaların gölgesinde kalmasaydı.
Her ne ise Ayasofya Açıldı ve bizler milletçe sevindik. İç dünyamda bu sevincin gölgelenmesine asla izin vermeyeceğim. 27.07.2020
İmsak | 05:53 | ||
Güneş | 07:16 | ||
Öğle | 12:30 | ||
İkindi | 15:10 | ||
Akşam | 17:33 | ||
Yatsı | 18:51 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|