Tarihe tanıklık edeceğimiz günler yaşıyoruz.
Hayatıma sığdırdığım ikinci halk devrimine tanıklık ediyorum.
Bunlardan birincisi 1979 yılında yaşadığım İran Halk devrimiydi.
Şah Pehlevi gibi zalim bir diktatöre başkaldıran İran halkı diktatörü devirmiş ve tüm uluslara örnek olacak bir devrimi başarmışlardı. Bu devrimi de heyecanla medya araçlarından dakika dakika izlemiş ve dünya yeni bir güne uyanıyor diye düşünmüştüm.
İkincisi ise bugünlerde tanıklık ettiğimiz Suriye Halk devrimi. Tüm basın 64 yıllık Baas rejimi 12 günde yıkıldı dese de ben buna katılmıyorum.
13 Yıllık bir ayaklanmada çok büyük bedeller ödenerek, çok kayıplar verilerek yapılmış şanlı bir devrim bu. Bu bir mezhep devrimi değil, bu mazlumlarla bir zalimin savaşı ve mazlum insanların kazandığı bir devrimdir.
Zulmün görünür yüzünde sadece Sünniler var gibi görünse de tüm Suriye halkının acı çektiği sadece küçük bir azınlığın mutlu yaşadığı bir devrin bitirilmesidir.
Bunun en iyi örneğini Suriye'nin Lazkiye kentinde görüyoruz. Alevi bir nüfusa sahip olan Lazkiye'de henüz muhalif orduları gelmeden halk tarafından Esad'ın heykelleri yıkılmış, yeni Suriye'ye katılım sağlanmıştır.
Şimdi bir takım aykırı sesleri duymuyor değiliz. Yok muhaliflerin arkasında ABD ve İsrail var, yok yeni rejim Suriye'nin parçalanmasına yol açacak türden içine sindiremeyenlerin konuşmaları havada uçuşuyor.
Öncelikle Sednaya hapishanelerindeki manzaralar ne kadar zalim bir diktatörün hakim olduğunu tüm dünyaya gösteriyor.
150 bin insanın içeriye tıkıldığı, her gün elli idamın gerçekleştiği , pres makinalarından geçirilip cesetlerinin doğrandığı ve yakıldığı, binlerce
kadının sistematik tecavüz ve işkencelerden geçirildiği, insanların ölmeyi isteyip te ölmediği, akıl sağlıklarını kaybettiği bir yerden bahsediyoruz.
İnsanın ekranlardan izlerken bile dayanamadığı, yaşayanlar anlattığı zaman gözyaşlarına boğulduğumuz bir mekandan bahsediyoruz. Dünyada bu kadar büyük bir zulmün İsrail hapishanelerinde bile yaşanmadığı, dünyanın en büyük kötülük merkezinden bahsediyoruz.
Sadece orası için bile Esad'ın devrilmesi değerdi. İçeride doğan ve babaları belli olmayan çocuklar için, toplu işkence ve tecavüze uğrayan kadınlar için, vücutları preslerden geçirilip, parçalanan insanlar için Esad'ın devrilmesi değerdi.
Kaçarken 40 milyar dolarını Suriye halkından çalan, uçağının düşürülmemesi karşılığında İsrail'e Suriye'nin silah ve mühimmat depolarının koordinatlarını veren Esad'ın devrilmesine değerdi.
Şimdi Suriye'de yeni bir dönem başlıyor. Zor ve engebeli bir dönem. Ancak halk memnun zira bundan daha kötüsünün olamayacağına inanıyor ve özgürlük havasını doyasıya solumaya gayret ediyor.
Yeni idareciler elini kana bulamamış tüm askerler için af ilan etti. Tüm inanç ve mezheplere kesinlikle dokunulmayacağını, her kesimin can ve mal emniyetinin sağlanacağını beyan etti. Bunlar duymaktan mutluluk duyduğumuz yeni rejimin ayak sesleri olarak algılandı.
Bu olaylarla Türkiye bir miktar güç kazanırken yeni riskleri de hesap etmeye başladı. RusyA ve ABD'den gelen homurtuları, tehditleri duyuyor ona göre dış politikasını yeniden dizayn etmeye çalışıyor. Terörü sona erdirme isteğiyle birlikte Suriye'nin birliğine vurgu yapıyor.
Önümüzde sıcak gündemler ve günler var. Kartlar yeniden karılıyor. Ben inanıyorum ki hem bizi hem de Suriye'yi daha güzel günler bekliyor.