Çoğulculuk mu, çoğunlukçuluk mu?
Siyasetin temel gayesi adaleti sağlamaktır. Adaleti temin edemeyen siyaset, yumurtası olmayan omlet gibidir.
İyi bir yönetimin nihai amacı, insan yaşamının ve mutluluğunun temeli olan adaletin yok edilmesi değil, gözetilmesidir.
Halk, seçimde iradesini kullanırken, evvela bu konularda yönetime talip olanların karnesine bakmalıdır.
İnsan hayatı, ekseriyetle iş başında geçer. O halde en makul sorgulama, ben emeğimin karşılığını alabiliyormuyum? şeklinde olmalıdır.
Emeğinin karşılığını alamadıklarına inanan insanların, idari değişim talebinin olamaması sağlıklı düşünebime kabiliyeti olan toplulukların yapabileceği bir şey değildir.
Ekseriyetle demokratik zaafı olan idareler, menfi propaganda yaparak, kitlelerin güvenlik duygularını istismar etme yoluyla, yığınların siyasi iradelerini ipotek altına alırlar.
Toplumda en hayati kurum ailedir. Bireylerin, ailelerinin ikbaline yönelik kaygıları vardır. Bir kimse, hayatı boyunca çalışıp çabaladığı halde, ailesinin gıda ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa veya zorlanıyorsa bu noktada şikayetini izhar etmesi ve bunu sandığa yansıtması gerekir. Hatta bunu sadece kendisi için değil yaşadığı cemiyetin muhtaç başka bireyleri için de yapması gekekir. İnsan olmak, erdemli olmak bunu gerektirmez mi?
Bir kimsenin inandığı gibi yaşaması ve özgürce doğru bildiğini ifade etmesi temel bir haktır. Hatta kişi, ekmeksiz yaşamayı göze alır ama özgürlüğünün bloke edilmesini kaldıramaz. İdeolojisi ne olursa olsun hayatın her sahasında insanların yaşama hakları vardır.
Siyasi irademizi sandığa yansıtırken, en fazla dikkat etmemiz gereken bu çoğulculuğun olup olmadığına dikkat etmek olmalı değilmidir?
Çoğu kez demokrasiyi çoğunlukçuluk zannederiz. Oysa ki, çoğunlukçuluk ile çoğulculuk arasında fark vardır. Çoğunluklcu siyasi algı, bizimkiler kazandı o halde bizim borumuz ötecek diyerek kendinden olmayan diğer siyasi iradeyi yok sayar hatta ayrımcılık yapmayı dahi meşru görür. Mesela işe alımlarda liyakati değil sadakati esas alır. Oysa ki, adalet mülkün temelidir.
Oysa ki, adalet mülkün temelidir. O sarsılınca her şey sarsılır. Bireylerin, yaşadığı cemiyete güveni kalmaz. Kendilerini o topluma ait hissetmemeye başlarlar. Öyle olunca, ne kaliteli iş üretmeleri mümkün olur ne de huzur ve esenlik içinde yaşamaları.
Çoğunlukcu yönetim anlayışı, ideal demokratik tasavvura değil cemaatçi veya çeteci çarpık algısına sahip olunca olur. İdeolojik tasassup, parti fanatizmi hat safhada gözlemlenir.
Çoğulcu demokrasilerde ise her birey değerlidir. Onların niceliksel olarak az olmasının önemi yoktur. İdeolojik veya dini açıdan mevcut toplumun genel anlayışından farklı bir inanca veya ideolojiye sahip olsalar da, o toplum içinde kendilerini temsil etme, inandıkları gibi yaşama ve doğru bildiklerini söyleyebilme hakları vardır.
Çoğulculuk adaletin gereğidir. Medeni olmanın muktezasıdır. Çoğunlukculuk ise demokrasi patentli despotizme sebebiyet verir.
Evet, adalet maksadı olmayan her siyasi eylem adeta ruhu olmayan ceset gibidir.
“Kim zerre ağırlığınca iyilik yapmışsa onun karşılığını görür. Ve kim zerre ağırlığınca kötülük yapmışsa onun karşılığını görür” (Zilzal: 99:7-8)
İmsak | 05:53 | ||
Güneş | 07:16 | ||
Öğle | 12:30 | ||
İkindi | 15:10 | ||
Akşam | 17:33 | ||
Yatsı | 18:51 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|