Geçmişimizle barışmak
Ruhsal bunalımlar, takıntılar, mutsuzluklar, psikolojik bozukluklar gibi sorunların temelinde insan geçmişindeki yaralar, travmalar ve yaşanılan olumsuzluklar yatar. İncinmişliklerin, kırgınlıkların, üzüntülerin temelinde hep mazide yaşanan olumsuz tecrübeler vardır. Oysa ki bizler, bunların sebebini hep bugünde ararız.
Bugün, dünden bağımsız değildir. Şimdi dediğimiz şeyi anlamlı kılan geçmişimizdir. Hayatında ilk defa kalem gören birisi, tıpkı çocuklar gibi o kalemin ne işe yaradığını bilemez. Bir nesnenin dahi farkına varabilmek için onu ilk gördüğümüz ana gideriz. Tıpkı bu misal gibi, bir olayla karşı karşıya geldiğimizde, şayet o olaya benzer bir olumsuz tecrübe yaşadıysak, o ana gider ve mazide yaşadığımız olumsuzlukları yeniden yaşarız.
Mazide yaşanılan olumlu veya olumsuz duygular, hafızamızı sık sık ziyaret eder ve biz onlarla mutlu veya mutsuz oluruz. Oysa ki, bizi üzen bizzat o olaylar değil, bizim o olaylarla ilgili algımıza yüklediklerimizdir.
Bunları geçici unutmak adına yapılan, kendini uyuşturma veya sarhoş etme gibi çabalar belki sorunları o an unutturur ama tedavi etmez. Zira insanın bizzat o döneme giderek yeniden kendisiyle hesaplaşması ve o sorunlara yönelik algısını değiştirmesi gerekir.
Pişmanlık, mahkumlarda gözlemlediğim en baskın duygudur. Bunu yapmasaydım böyle olmazdı, buraya gitmeseydim başıma bunlar gelmezdi veya başkalarını suçlayarak filancayla takılmasaydım başıma bu gelmezdi gibi duygularla kendilerini yiyip bitirenler vardır. Hatta dönem dönem bunalıma girip intihar teşebbüsünde bulunanlar olur.
Bazen yetişkin insanlar dahi ben yanlış mesleği seçtim, yanlış kişiyle evlendim, yanlış çevrelere takıldım gibi düşüncelerle kendilerini suçlayarak günlerini ve hatta aylarını zayi ederler.
Tüm bunların sebebi insanın yaşadığı anın güzelliğini, sıcaklığını ve içinde bulunduğu şartların ne kadar büyük nimet olduğunu görememektir. Oysa ki hayat madem ki sahip olmak için değil şahit olmak içindir öyleyse yaşanılan her tecrübe bizim için bir nimet olarak telakki edilmelidir.
Bir mahkuma kendisi için hayatta en mühim şeyin ne olduğunu sormuştum. Kendisi cevaben inandığı dinin kendisi için en büyük değer olduğunu söyledi. Kendisine nerde iman ettiğiğini sordum. Hapishaneye ilk geldiği yıllar olduğunu söyledi. Müebbet mahkum oluşunu kafasına takıyordu. Kendisine, "Hapishaneye gelmeden evvel olumlu veya olumsuz yaşadığın her olayın seni hakikate yaklaştıran bir basamak olduğunu düşündün mü? Böyle düşünmeyi kendine telkin et" dedim. Kendisi bir kaç hafta sonra o şekilde düşünmek bana ziyadesiyle iyi geldi demişti.
Bazen insan hasta olur. Bu arzu edilen bir şey değildir. Lakin geçmişte yaşadığı o hastalık, kendisini ve Rabbini düşünmeye sevkeder ve bu kişi ne kadar boş yaşamışım diyerek kendine gelir. Bazen de o hastalık yıllardır affedemediği aile bireylerini affetmesine ve barışmasına sebep olur.
Bazen mazide yaşadığı ve maddeten zararını gördüğü doğal bir afet veya kaza insanı kendine getirir. Lakin insan yine de bunları görmezde; ben şöyle yapsaydım hasta olmazdım, o gün yola çıkmasaydım kaza yapmazdım, o bölgede oturmasaydım evimi kaybetmezdim derse kendi kendini yemiş olur.
Unutmamak gerekir ki, nasıl düşünürsek duygu dünyamızda ona göre şekillenir. İnsanın nasıl düşüneceği kendi elindedir. Madem ki nasıl düşüneceğini insan kendi belirler, nasıl hissedeceği de çoğu zaman elindedir.
Geçmişte yaşananları rasyonel olarak anlamaya çalıştıktan sonra mazide yaşadığımız hoşumuza gitmemiş şeyler bugün dahi neticesi itibarıyla güzeldir. Zaten Kur’an da bu konuda şöyle der “ .. Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki, Sevdiğiniz şey de sizin için serdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Bakara/216.
Geçmişimizi belki unutamayız ama onunla istersek barışabiliriz.
İmsak | 06:03 | ||
Güneş | 07:28 | ||
Öğle | 12:33 | ||
İkindi | 15:07 | ||
Akşam | 17:29 | ||
Yatsı | 18:49 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|