Filistin meselesi günümüzdeki hak-batıl mücadelesinin temel sac ayağını oluşturuyor. Siyonistler ve peşlerine taktıkları Evangelistler, Filistin topraklarının tamamını işgal etmek için ellerinden geleni yapıyor. Günümüzün Batıl zihniyeti, Filistin’in yanı sıra tüm dünyada bir ifsat düzeni kurmak için çaba sarf ederken biz vicdan sahibi insanların Filistin davasını daha iyi bilmesi büyük önem arz ediyor. “Her Müslüman’ın Ortak Davası Filistin” başlıklı yazı dizisi de Filistin meselesini daha iyi idrak edilmesi amacına hizmet ediyor.
Filistin topraklarının önemi kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de sıkça bahsediliyor. Filistin topraklarının bereketinden ve kutsallığından bahseden birçok ayet-i kerime bulunurken Allah-u Teala bizatihi kendi ifadesiyle şöyle buyuruyor:
“Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. O gerçekten işitendir, görendir. (İsra, 1)
Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa’nın lisanıyla şöyle buyuruyor:
“Ey kavmim! Allah’ın size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanıza dönmeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz.” (Maide, 21)
Allah Teala, diğer bir ayette de şöyle buyuruyor:
“Süleyman’ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emri ile içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz her şeyi biliriz.” (Enbiya, 81)
Filistin topraklarının bereketinden bahseden başka ayetler de bulunduğu gibi Resulullah’ın (S.A.V.) hadislerinde de Filistin’in önemimden sıkça bahsedilir. Hz. Peygamber’in zikrettiği çeşitli hadiselerde Filistin topraklarına ait pek çok faziletten bahsedilir.
Mescid-i Aksa, Medine döneminde 16-17 ay boyunca Müslümanların ilk kıblesi konumundaydı. Müslümanlar daha sonra gelen ilahi emir ile Mekke’de bulunan Kabe’ye yönelmeye başlamıştı.
Ebu Zer el- Gıfari’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (S.A.V.), yeryüzünde inşa edilen ilk mescidin Mescid-i Haram olduğunu belirtmiş, ikinci mescidin ise Mescid-i Aksa olduğunu dile getirmiştir. Hz. Peygamber, “Aralarındaki zaman ne kadardır?” sorusuna ise “Kırk yıl” cevabını vermiştir.
Ebu Hureyre’den rivayet olunan ve Buhari ile Müslim’de geçen hadis-i şerife göre Resulullah, “İbadet için ancak üç mescide yolculuk yapılabilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve benim mescidim (Mescid-i Nebevi)” demiştir.
Ebu Zer’den rivayet olunan bir hadise göre Resulullah’a Mescid-i Nebevi’nin mi yoksa Mescid-i Aksa’nın mı daha faziletli olduğu sorulmuş ve bunun üzerine Resulallah şöyle buyurmuştur:
“Benim mescidimde kılınan bir vakit namaz, orada kılınan dört vakit namazdan daha faziletlidir. Orası ne güzel mescittir. Sizden birinin atını Mescid-i Aksa’yı gören bir yere bağlaması, onun için dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır.”
Resulullah (S.A.V.) bir hadis-i şerifinde Filistin topraklarının muzaffer bir taifenin karargâhı olduğunu belirtmiştir. Hz. Peygamber bu bağlamda, “Şam ehli fesada uğradığı vakit sizde (ümmetimde) hiçbir hayır yoktur. Ümmetimden bir taifeye kıyamet kopuncaya kadar (düşmanlarına karşı) yardım edilmeye devam edilecektir. Onları yardımsız bırakanlar onlara zarar veremezler” buyurmuştur.
Hz. Peygamber’in azatlısı Meymune’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Beytü’l Makdis’in mahşer ve menşer yeri olduğu belirtilir. Mahşer, insanların dirildikleri yer anlamına gelirken menşer ise dirildikten sonra insanların dağılacakları yer manasındadır.