Milattan önce ikinci yüzyılda Aquae Saravenas adı ile anıldığı düşünülen şehir daha sonra Makissos ve Jüstinianopolis adları ile anılmıştır. Bölgedeki Türk hakimiyetinden sonra ise bölgedeki bitki örtüsünden dolayı ‘Kır Şehir’ adını almıştır. Kentte; Hititler, Persler, Kapadokya Krallığı, Roma ve Bizanslılar hakimiyet kurmuştur. Bundan dolayı kentte çok sayıda tarihi eser ve mekan yer alır.

Cacabey Medresesi, Kırşehir’in merkezinde yer alır. Medrese, Selçuklu Dönemi’nde devlete büyük hizmetlerde bulunmuş, valilik de yapmış olan Cacabey ismi ile anılan Cacaoğlu Nureddin Cebrail tarafından 1272 yılında inşa ettirilmiştir. Yapı inşası, Kılıçarslan oğlu III. Keyhüsrev Dönemi’nde gerçekleşmiştir.

Osmanlı Dönemi’ne ait olan tarihi eserlerden biri olan Çarşı Camii, 1864 yılında inşa edilmiştir. Cami, Hüseyin Bey tarafında yaptırılmıştır. Minaresiz bir şekilde inşa edilen caminin yapımı sırasında kırlangıç tavan tekniği kullanılmıştır. Caminin son cemaat yer ise yakın tarihte eklenmiştir.

Yenice Mahallesi’nde yer alan Lale Camii’nin inşasında moloz ve kesme taş kullanılmıştır. Bu caminin tam olarak hangi yılda yapıldığı bilinmese de yine de on üçüncü yüzyıl eserlerinden biri olduğu düşünülmektedir. Geçmişte darphane olarak değerlendirilen bu yapının, Mengücük Hanedanı lalalarından biri tarafından kervansaray olarak da yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir.

İlk olarak 1910 yılında inşa edilmiş olan bu yapı, bakımsızlıktan dolayı harabeye dönmüştür. Azerbaycanlı bir mimar tarafından yeniden tasarlana camide, Bakara Suresi’nin 22. Ayetinde yer alan betimlemeler dikkate alınmış ve camini duvarları buna göre cenneti andıracak şekilde tasarlanmıştır. Aynı zamanda caminin dış duvarlarında bulunan ‘Allah’ yazısı da dikkat çeken tasarımlar arasında yer alır.

Kapucu Camii, Cacabey Medresesi’nin yüz metre yakınında yer alır. Kapıcı Camii olarak da bilinen bu caminin Osmanlı Dönemi’nde inşa edildiği ancak tam olarak kaç yılında inşa edildiği bilinmemektedir. Yapımının Kapucu Mehmet Ağa tarafından gerçekleştirildiği ve isminin de yaptıran kişiden geldiği bilinmektedir.

Kentin merkezinde yer alan bu yapı, Ahilik teşkilatının kurulmasına önayak olan Ahi Evran adına yaptırılmıştır. Külliye ve camii, Ahi Evran’ın vefatından sonra inşa edilmiştir ve 1482 yılından bu yana yaklaşık altı asırdır tarihi önemini korumaktadır.

Bizans zamanında, onuncu ya da on birinci yüzyılda inşa edildiği düşünülen Tarihi Üçayak Kilisesi, 1938 yılında gerçekleşen depremde üst kısımda bulunan kubbesini kaybetmiştir. Kilisenin, Bizans Dönemi’nde imparatorlar tarafından adakta bulunmak üzere kullanılmış olduğu tahmin edilmektedir.

Mucur Yeraltı Şehri; bölgenin volkanik olaylar sonucu sahip olduğu, oyulması kolay tüflü yapısı sayesinde oluşturulan ve Hıristiyanların yaşamış olduğu bir bölgedir. Kayseri – Kırşehir karayoluna beş yüz metre mesafede bulunan bu bölgenin, milattan sona üçüncü ya da dördüncü yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Zeminden yedi ila sekiz metre aşağıya kadar uzanan bu yeraltı şehrinin bazı kısımları iki ve üç katlı olacak şekilde tasarlanmıştır. Şehirde, kırk iki oda ile birlikte farklı barınaklarda yer almaktadır.

Kırşehir merkeze elli sekiz kilometre mesafede yer alan Dulkadirli Yeraltı Şehri, Selçuklu Dönemi’ndeki kervansarayların mimarisini andırmaktadır. Yirmi iki metrelik bir tünelle başlayan yeraltı şehrindeki bu tünelin sonunda ise duvarların yirmi metre yüksekliğinde olduğu görülür. Duvarların ortasında bir avlu yer alır. İki katlı olacak şekilde tasarlanan bu yeraltı şehri, beş salon ve sekiz odadan oluşur.

Gıyaseddin Keyhüsrev’in emri ile yapılan köprünün 1248 yılında tamamlandığı ve dönemin önemli ulaşım yollarından biri olduğu bilinmektedir. Günümüzde ise köprü trafiğe kapalıdır.