Merhum Recai Kutan ağabeyimizin 31 Mart 2023’te vermiş olduğu röportaj

Millî Görüş Hareketinin öncülerinden, Erbakan Hoca’mızın yol arkadaşı, muhterem büyüğümüz, Mehmet Recai kutan ile Ramazan hasbihâli...

GÜNDEM 08.10.2024, 04:35
Merhum Recai Kutan ağabeyimizin 31 Mart 2023’te vermiş olduğu röportaj
Milli Görüş hareketinin öncü isimlerinden Mehmet Recai Kutan’la, mübarek Ramazan ayı münasebetiyle kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Ramazan ayının bereketinden, yardımlaşmanın öneminden söz eden Kutan, İstanbul’da üniversite öğrencisi iken yaşadığı manevi atmosferi de okuyucularımızla paylaştı. Abdülaziz Bekkine ve Mehmet Zahid Kotku hocaefendiler ile tanışmalarını anlatan Kutan, genç bir üniversite öğrencisi olarak hocaların yaşamlarından, söylemlerinden etkilendiğini de aktardı.

Ramazan ayının Müslümanlar için öneminden söz eden Kutan, “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da kurtuluş olan Ramazan ayının bütün İslâm âlemine huzur, barış ve saadet getirmesini niyaz ediyorum. Ramazan ayının Müslümanlar açısından birçok önemi vardır. Bunlardan en önemlisi Kur’an-ı Kerim’in Ramazan ayında nazil olmasıdır. Diğer taraftan Ramazan sadece oruç tutmak değildir. Aynı zamanda nefis terbiyesidir. Açın, yoksulun halinden anlamaktır. Mazluma, muhtaca el uzatmaktır. Ramazan ayında oruç tutmak suretiyle aslında öncelikle kendimizi sigaya çekiyor, kendimize çeki düzen veriyor ve Allah’a hakkıyla kulluk etmek için Allah’ın rızasına uygun bir insan olmak için bir çabanın içerisine giriyoruz. Yine Ramazan ayında fitre veriyoruz, hikmetine binaen bu mübarek aya denk gelecek şekilde zekât veriyoruz. Bu ibadet olduğu kadar, toplumun sosyal dengesi açısından da önemli bir fırsat ve imkândır” dedi.

“Ramazan sadece oruç tutmak değildir. Aynı zamanda nefis terbiyesidir. Açın, yoksulun halinden anlamaktır. Mazluma, muhtaca el uzatmaktır” diyen Kutan çocukluğunda yaşadığı mahalleden örnekler verdi; “Bizim çocukluğumuzda mahallemizin önemli özelliği komşular arasındaki dayanışma idi. Bir evde pişen yemekten mutlaka, ‘kokusu gitmiştir ve canları çeker’ diye komşulara da ikram edilirdi. Özellikle geliri daha düşük, imkânı daha kısıtlı olan ailelere özel bir hassasiyet gösterilirdi. Bu yardımlaşma Ramazan’ın manevi ikliminde çok daha yoğun bir şekilde kendisini gösterirdi. Babam İsmail Kutan Bey, başöğretmendi. Çok sevilen, sayılan bir isimdi. Babamın öğrencilerinden bazıları Türkiye siyasetinde önemli görevlerde bulunmuşlardır. İlk aklıma gelen isimler şunlardır; Hasan Celal Güzel, Yusuf Özal, Metin Emiroğlu, Temel Karamollaoğlu. Babam, Allah rahmet eylesin, çok yardımsever bir insandı. Eski öğrencileri olan işadamlarını organize eder, okuldaki yoksul çocukların elbise ve ayakkabılarını sağlardı. Yine varlıklı ailelerden temin ettiği yemeklerle, bu yoksul çocuklara mükellef yemekler verdirirdi.”

Kutan, açıklamalarında ülkemizin manevi kalkınmasında önemli yeri olan Abdülaziz Bekkine ve Mehmet Zahid Kotku ile tanışmalarını da şu ifadelerle anlattı: Ben önce Abdülaziz Bekkine’yi sonra da Mehmet Zahid Kotku Hazretlerini tanıdım. Onlar birer mürşid-i kâmil, birer salih insan ve Allah dostu idiler. Hoca efendiler her halleriyle bizlere örnek olmuşlardır. Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi uzunca boylu, heybetli, pembe yanaklı, uzunca aksakallı, bakışları insanın içine işleyen, fevkalade etkili konuşan bu zat yüreğimi fethetti. İlk tanışıklıktan vefatına kadar da imkân nispetinde huzurunda bulundum.

Kutan, “İstanbul Zeyrek’teki mescidin arka tarafında hoca efendinin evi vardı. Yatsı namazından sonra evin zemin kattaki geniş salonuna gittik. Bu salonda her akşam sohbet yapılmakta imiş. Gayet mütevazı bu salonda hoca efendinin oturduğu bir sedir ve karşısında da yer minderleri vardı. Hoca efendinin giyimi de çok mütevazı idi. Sırtında yakasız bir gömlek, üzerinde el örgüsü bir hırka, başında bir yün takke vardı. Beni en çok etkileyen, mütebessim bir çehre ve adeta insanın içine işleyen gözleri, bakışları idi. Hoca efendi misafirlere, ‘Hoş geldiniz’ dedikten sonra kendi eliyle getirdiği çayları ikram etti ve sohbet başladı. Sohbeti can kulağıyla dinlemekteydim. Hayretle görmekteydim ki, konuşmaları arasında bizim Rahmi ağabeye yönelttiğimiz sorulara da açıklık getiriyordu. Bu durum karşısında, içine düştüğüm ruh halini anlatabilmem mümkün değil. Zaman zaman salonu dolduran ziyaretçilere de göz ucuyla bakıyordum. Gözüme ilk çarpan, dernekten tanıdığımız Nurettin Topçu hocayla Teknik Üniversitesi’nden bazı asistanlar oldu” dedi.

Manevi atmosferden uzaklaşmamak için her akşam sohbetlere katıldıklarını da söyleyen Kutan, o dönemdeki anısını şu cümlelerle paylaştı: “Sohbetten hoca efendinin elini öperek ayrıldık. Vakit neredeyse gece yarısına yaklaşıyordu. O saatte tramvay veya otobüs olmadığı için İTÜ’lü arkadaşlarla birlikte yaya olarak Gümüşsuyu’ndaki Teknik Üniversite Talebe Yurdu’na doğru yürümeye başladık. Hoca efendinin açıklamalarını karşılıklı olarak müzakere ede ede, ‘Tamam! Biz yerimizi bulduk. Bundan sonra imkân buldukça bu sohbetlere katılacağız’ kararıyla yurda vasıl olduk. Ondan sonra imkân bulduğumuz her akşam yatsı namazı ve oradan da sohbete katılmaya başladık.”

Kutan, “Kahvaltıda ağabeyim Necati, Mehmet’e takılmak için hocamıza dönerek; ‘Hocam bu Mehmet var ya! Mehmet imtihan günlerinde namaza başlıyor, ondan sonra da namazı terk ediyor’ dedi. Zavallı Mehmet kıpkırmızı oldu. Mahcubiyetinden adeta yerin dibine geçti. Hocamızın yüzünde tebessüm daha da yayıldı. Sevgiyle Mehmet’e bakarak; ‘Ya, öyle mi, maşallah. Başı sıkıştığında nereye sığınacağını biliyormuş, bu ne kadar önemli’ dedi. Mehmet hayatı boyunca hep hocamızın bu sözünü hatırlatır; ‘Oğlum sen Allah’ı mı kandırıyorsun’ diyeceğini beklerken bu güzel sözleri, ‘Hocamıza muhabbet ve bağımı kat kat arttırdı’ diyordu. Muhterem hocamız evimize şeref, huzur ve bereket bırakarak Diyarbakır’dan ayrıldı” dedi.

Kutan, “Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi fevkalade mütevazı idi. Dostlarına vefası emsalsiz derecedeydi. Çok açık elliydi. Eline geçeni bol bol dağıtırdı” diyerek, Mehmet Zahid Kotku Hocaefendinin kendisini etkileyen yönlerini de şu ifadelerle aktardı: “Kapısı her an misafirlerine açıktı. Sohbetleri hoş ve yumuşak, hutbeleri ise fevkalade celalli olurdu. Hutbe sırasında ordu önündeki bir kumandan gibi celadetle ve irticalen konuşurdu. Kerametleri zahir, şöhreti yaygın olduğu halde talebelerine bile şeyhlik tavrı takınmazdı.”

Üniversite yılları sonrasında DSİ Diyarbakır Bölge Müdürlüğü görevi sırasında yaşanan tarihi bir ziyareti de aktaran Kutanşöyle konuştu: “1963 yılında Muhterem Hocamız Mehmet Zahid Kotku, Diyarbakır’a teşrif ettiler. Ben Diyarbakır DSİ bölge müdürüydüm. Beraberinde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür Hoca vardı. Kendilerini Şanlıurfa’da karşıladık.
Şanlıurfa’da çeşitli ziyaretlerde bulunduktan sonra Diyarbakır’a geldik. Lütfedip bizim fakirhaneyi şereflendirdiler. Bu bizim için ne büyük mutluluk idi. O günlerde ortanca ağabeyim Necati’yle kayınbiraderim Mehmet de bizde idiler. Hocamız Diyarbakır’da iki gün kaldılar. DSİ’de birlikte çalıştığımız arkadaşlardan bazıları Fehim Adak Bey başta olmak üzere hoca efendiye bağlı idiler.
Hocamızın sohbetine katılmak üzere akşamları evimiz büyük kalabalıklarla şenleniyor idi. O sırada büyük oğlum İsmail 6 yaşında, küçük oğlum Murat 4 yaşında idi. Murat bahçede oynarken düşmüş kafasını yaralamıştı. Başına sarığı andıran sargı bezi bağlamıştık. Başındaki sarıkla o da sohbetlere katılıyor, orada uyuyordu. Sabahleyin kahvaltıyı yer sofrasında hocamızla birlikte yapmıştık. Ağabeyim, kayınbiraderim ve çocuklarım da sofrada idiler. Murat, hocamızdan öğrendiği bir şiiri ‘r’ harflerini telaffuz edemediği için peltek bir şekilde okuyordu: ‘İkilik yok, birlik var. Yalnız bunda dirlik var. Yalnız bundadır felah, La İlahe İllallah.’  Muhterem hocam, Murat’a şefkatle, tebessümle bakıyordu. Yaşar hoca ise, ‘Ah benim canım’ diyerek sevgisini ifade edip onu kucaklıyordu. Kayınbiraderim Mehmet de o sıralar lisede okuyordu.”

Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 08 Ekim 2024
İmsak 05:14
Güneş 06:33
Öğle 12:31
İkindi 15:46
Akşam 18:19
Yatsı 19:33
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı