İç huzursuzluk ve Tevekkül
İnsanı huzursuz eden temel sebeplerden biri de, dünyayı değiştirme arzuzu ve ekseriyetle bu konudaki başarısızlığıdır.
İnsan hayatındaki öfke, sevinç, üzüntü, coşku, keder, huzursuzluk ve endişe gibi duyguların ve depresyon, mutsuzluk gibi hallerin çok sık görüldüğü yerlerden biri de hapishanelerdir.
Zira zikredilen bu haller, normal hayatın seyri içinde bizlere mahsus olarak ta isteklerimizin engellenmesinden kaynaklanır. Mahkumlar ise bu engellenmişlik halini daha da derinden yaşarlar duvarların ardında..
Ego sahibi insanoğlu, hep bir şeyleri kontrol etme ve onlara hükmetme peşindedir. Lakin bunu yapmaya çoğu zaman muktedir olamaz. Dünya’nın bir başka ucunda veya yanı başında gördüğü bir haksızlık için endişelenir, öfkelenir, kederlenir ama onu durdurmak için elinden gelen bir şey yoktur.
O halde insanın hem yaşadığı dünya için, hem de içinde yaşattığı dünya için formül ne olmalıdır ki iç dinginliğini kaybetmesin?
İşte ben, bunun biricik cevabının, Kur’an termimolojisiyle konuşacak olursak “tevekkül” oduğunu düşünüyorum. Tevekkül, işimizde Allah’ı vekil kılmaktır. Terimsel anlamıyla; “Kişinin elinden geleni yaptıktan sonra gerisini Allah’a bırakmasıdır” Aksi takdirde insan, iç dinginliğini kaybeder ve içindeki dünyası kararan insanın, dışındaki dünyaya da ışık olması mümkün olmaz.
Suç işleme psikolojisine baktığımız zaman, bu gerçeği tüm çıplaklığıyla görüyoruz. Mahkumlar, hangi suç olursa olsun, tecavüz, cinayet, soygun veya hırsızlık, muhataplarına hükmetme duygularından dolayı veya yaşadıkları hayata dair kaygılarından dolayı bu menfur fiilleri irtikap etmişlerdir.
Gerek adi suçlarda veya ulusal çatışmalarda gerekse beynelminel savaşlarda, insan egosundaki hükmetme duygusunun bu kaosa sebebiyet verdiği gayet net bir gerçektir.
Din diliyle konuşacak olursak tüm bunlar insanlardaki tevekkül eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Nursi “Hayatın ağır tekalifini düşünüp zahmet çekme, hayatın fenasını düşünüp hüzne düşme, sen o gemide bir dümenci neferisin, vazifeni gör ücretini al” diyerek tevekkül dediğimiz dini değerin insan ruhunu rahatlatan yanını gayez veciz bir şekilde dillendirmiştir. Kur’an’ın bir çok yerinde de tevekkül emredilmiştir. “.. Eğer mü'minlerdenseniz, yalnızca Allah'a tevekkül edin." (Maide: 5:23)
John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” isimli eseri insanın iliklerine kadar giren mülk ihtirasını dile getirme noktasında muhteşem bir eserdir. Eserde de ifade edildiği gibi herkes kendinden daha güçsüz olanı tahakkümü altında tutmaya çalışır. Tıpkı farelerin, bir hanede hoşnutsuzlukla karşılandıkları gibi mülkiyet sahipleri de daha güçsüz olanları mülklerine ortak yapmak istemezler. İşte bu ortak etmek istemeyiş, tüm çatışmaların da temel kaynağıdır.
Hapsihanede mahkumların zaman zaman idareye hükmetme eğilimleri olur. Bu sosyo- psikolojik tavır, kanımca, insanın içindeki hükmetme duygusundan ve ezilmişlik duygusundan kaynaklanır. Oysa ki böyle bir psikoloji, onları daha da derin bir öfkeye ve huzursuzluğa gark etmektedir.
Çoğu zaman içindeki dünyaya hükmedemeyen kimselerin, dışlarındaki dünyaya hükmetme eğilimleri gözlemlenir. Sigara gibi amiyane bir alışkanlığa dahi kendi bireysel hayatında hükmedemeyenlerin, dünyaya hükmetmeye çalışmaları tutarlı değildir. Oysa ki Kur’anın’da dediği gibi kendi nefsini değiştirmeyen toplulukların değişme ihtimali yoktur. (bknz. Rad: 13:11)
Dünyadaki sorunların sebebi evvela iç dünyamızdaki sorunlardan kaynaklanmaktadır. Dışımızdaki dünyaya olan öfkemiz ve hüznümüz içimizdeki dünyadan bağımsız değildir. Değiştirmeye çalıştığımız dünyayı değiştirememekten ve aciz kalmaktan kaynaklanmaktadır bizim iç huzursuzluğumuz.
Belki dışımızdaki dünyayı değiştiremeyiz ama iç dünyamızı değiştirmeye hepimizin arzu edersek, gücü yetecektir.
Selam ve dua ile
İmsak | 06:03 | ||
Güneş | 07:28 | ||
Öğle | 12:33 | ||
İkindi | 15:07 | ||
Akşam | 17:29 | ||
Yatsı | 18:49 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|