İletişim üzerine
İletişim, işteş bir kavramdır. Çoğunlukla iletişim ile iletim kavramlarını karıştırırız.
İletim; tek taraflı bir aktarım iken, iletişim karşılıklı alışveriş şeklinde tezahür eder. Nitetim, İngilizce ve Fransızca “communication” olarak bilinen iletişim kavramının semantik kökeni, Latince de “communis” yani “ortak” kelimesidir. Demek ki iletim tek taraflı iken, iletişim ortak bir davranış çeşitidir.
Arapça, insan kelimesi ile iletişim anlamına gelen “ünsiyet” kelimesinin aynı etimolojik kökten gelmesi manidardır. Zira insan, iletişime geçebilen bir varlıktır. Bu sebeple iletişim bozukluğu, beşerin insan olma sürecinde önemli bir sorundur.
Bakara suresinin 31. âyetinde geçen ve genel olarak meallerde “Ve (Allah) Âdem’e bütün isimleri öğretti” şeklinde bildiğimiz, Adem’in isim verebilme kabiliyetinden dolayı üstün kabul edilmesi, onun iletişim kabiliyeti ile ilgilidir. Zaten meleklerin de, daha önceki ayette insanın bozgunculuk ve kan döken tarafının olduğuna atıf yapmaları insanoğlu’nun iletişim bozukluğuna dikkat çekilmesidir.
Evet insan, bir tarafıyla eşya’ya isim verebilme yani onu anlayabilme, onunla iletişime geçebilme kabiliyetine sahip iletişim özelliği olan müstesna bir varlık lakin diğer taraftan yeryüzünde bozgunculuk yaparak kan dökebilecek derecede, varlıkla olan iletişimi bozulduğunda son derece tehlikeli olabilen bir canlıdır.
Demek ki, işin özünde iletişim vardır. İletişim ile insan, insani özelliklere haiz nahif bir varlık olabilirken, bu kabiliyetini yitirdiğinde tehlikeli bir canlı haline dönüşmektedir. Demek ki, insanı insan yapan pozitif iletişimden başka bir şey değildir.
Zaten vahiy, Allah’tan kula gelen pozitif iletişim vesilesi iken, kulluk, insandan Allah’a giden pozitif iletişim şekli değilmidir?
Zariyat suresinde 56. ayette vurgulanan “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” ifadesindeki kulluk vurgusu da insanın yaradılış gayesinin iletişim olduğunu en net şekilde belirtmektedir. Evet, insan bu alemde Yaratıcısı ile iletişimde olmak için vardır. Zaten “Eğer duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?" (Furkan, 25/77) ayetini başka türlü nasıl anlayabiliriz?
Dua bir iletişimdir ve insan ancak bu iletişim kabiliyeti sayesinde anlam bulur. Zira Allah ile Ben-Sen ilişkimiz ancak dua ile mümkün olur. Zaten gerçek ilişki de, Ben-O ilişkisi değil Ben-Sen ilişkisidir.
Martin Buber’den iktibasla konuşacak olursak, Ben-O ilişkisi ölü bir ilişki iken Ben-Sen ilişkisi diri bir ilişkidir. Zira iki özne arasındaki ilişki ancak Ben-Sen ilişkisi ile mümkün olur. Zira Ben-O ilişkisi bir özne ile nesne arasındaki ilişki şeklidir ki buna iletişim denemez. Zaten orada, muhatabın ötekileşmesi söz konusudur. Bu olsa olsa tek taraflı bir iletimdir.
İşte kulluk ve dua, insanın evvela Yaratıcı ile olan iletişimini tanzim ederken, kulluğumuzun diğer sorumlulukları bizim insanla ve tabiatla olan ilişkimizi düzene koyar. Ben-Sen ilişkisinin olması gereken alanı sadece Yaratıcı ile olan iletişimde değil aynı zamanda yaratılan ile olan ilişkide de gereklidir.
İnsani ilişkilerde de muhatabına “O” değil “Sen” nazarıyla bakabilen statik olan bir ilişkiyi dinamik bir iletişime çevirebilir. Eşiyle, arkadaşıyla, dostuyla veya çocuklarıyla senli benli dinamik ve diri ilişki geliştirebilenle, onlara nesne muamelesi yapan arasında fark vardır. Zira iletişimin var olabilmesi için iki özne arasındaki bir ilişkiden bahsetmemiz gerekiyor. Ben-Sen ilişkisinde hakiki ünsiyet ve muhabbet varken, Ben-o ilişkisi yapmacık olduğundan soğuk ve donuk bir ilişki şeklidir.
Ben-Sen ilişkisi, sadece insani ilişkilerde değil tüm yaratılmışlar ile ilişkilerde de geçerli bir prensiptir. Bunun pratik örneğini Allah resulu’nda da görüyoruz. Nitekim Enes bin Malik’ten gelen bir rivayette Allah resulu “Uhud bir dağdır ki, biz onu severiz, o da bizi. O cennet dağlarındandır” demektedir. Demek ki dağ ile olan ilişkide, Ben-O ilikisi değil Ben-Sen ilişkisi kuran, Allah resulu imiş. Nitekim Yunus Emre’nin şiirlerinden de aşina olduğumuz “Sordum sarı çiçeğe” ifadesi çiçekle olan ilişkiyi iletişime çeviren bir örnektir. Anadolu’da yağmur yağdığı zaman “Rahmet yağıyor” şeklindeki tasavvur da yağmuru sadece H2O dan ibaret görmeyen müthiş bir bakış açısıdır.
Netice-i kelam, iletişim, Ben-O şeklindeki soğuk ve ölü ilişkiden kurtulduğu ve senli-benli iletişim gerçekleştiği zaman mümkün olur. Bunun için de, insani ilikilerde, muhatabı özne olarak görmek önemlidir. Tüm despot rejimlerin sorunu da, halkı hafife alarak onlara nesne muamelesi yapmalarıdır. Despot tasavvur, halkı koyun gibi görür. Oysa ki Kur’an, bize hayvanlarla olan iletişimde dahi onları nesne değil özne gibi görmemiz gerektiğine dair misaller sunar bize ..
Selam ve dua ile
İmsak | 06:03 | ||
Güneş | 07:28 | ||
Öğle | 12:33 | ||
İkindi | 15:07 | ||
Akşam | 17:29 | ||
Yatsı | 18:49 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|