Flaş Haber
Ümmetin Habibullah Hasreti
Cihat Yaycı Milli Gazete'ye konuştu: Ekümeniklik sıfatının kullanılması devletleşmeye gider
Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, son günlerde Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılacağına ilişkin tartışmaları ve Güney Kıbrıs’ın silah anlaşmalarını konuştuk.
GÜNDEM
08.01.2025, 09:30
Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, gazetemize çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İşte Cihat Yaycı ile yapılan röportajın tamamı :
-Özellikle ABD, Ruhban Okulu’nun açılması için daha öncede Ankara’dan taleplerde bulunmuş, hatta ABD eski Başkanlarından Bill Clinton'ın Türkiye'yi ziyaretinde, Ruhban Okulu'nu ziyaret ederek, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'den okulun açılmasını istemişti. ABD, Ruhban Okulu’nun açılmasına ve Patriğin ‘ekümenik’ sıfatını kullanmasına destek veriyor. ABD ve Rum lobilerinin örtüştüğü bir politik hattın, Türkiye’nin faydasına olduğunu söylemek ne kadar mantıklı?
ABD bu işin arkasında. Nedenine gelince, orada müthiş bir Yunan ve Rum lobisi var. ABD Yunan ve Rumları değil aslında Yunan ve Rumlar ABD ve Avrupa’yı kullanıyorlar. Bugün AB ilerleme raporlarının Türkiye kısmını yazanlar ağırlıklı olarak Rum ve Yunanlı diplomatlardır. O yüzden tamamen Yunan ve Rum ağzıyla yazılır bu raporlar. Şu ters algıdan kurtulmak lazım, ABD ve AB Yunan Rumları kullanıyor, hayır tam aksine onlar ABD ve Avrupa’yı kullanıyorlar.
Ekümeniklik sıfatının kullanılması devletleşmeye gider. Türkiye’nin kontrolünden çıkar, ayrı bir sorun olur. Bugüne kadar biz buna müsaade etmedik bundan sonra niye müsaade edelim, anlaşılır gibi değil. Bu mesele Türkiye’deki iç dengeleri bozmak, Türkiye’nin otoritesini zayıflatmak için kullanılan bir araç.
-Türkiye’de bunlar yaşanırken, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hızla silahlanarak, askeri alanda ABD ile işbirliklerini artırıyorlar. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi İsrail’den ‘Demir Kubbe’ savunma sistemi bile aldı. Hali hazırda Adalar Denizi’ndeki Adaları’ndaki işgaller de sürüyor. Ankara ise bunları çok fazla gündeme getirmek yerine, Atina’ya dostluk mesajları vermeyi tercih ediyor?
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 5. ve 10. Parselde sondaj yapmaya başlıyor. Önümüzdeki hafta başlayacak. 5. Parsel Türkiye’nin kıta sahanlığında. 10.parselde Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na verdiği ruhsat sahaları içerisinde yer alan bir alan. Yani Türkiye bugüne kadar buralarda sondaja müsaade etmemişti, ama şimdi Türkiye’den en ufak bir tepki göremiyoruz. Neden? Biz savaşta falan mı yenildik diye aklımıza geliyor, bilmediğimiz bir savaş oldu da savaşta Türkiye Cumhuriyeti devleti yenildi de bunlara bu kadar sessiz kalıyor, bunlara müsaade ediyor, sesi çıkamıyor durumuna geldik, ben anlayabilmiş değilim.
Biz bugüne kadar demiyor muyduk, kendi kıta sahamızda ve Kıbrıs adası çevresindeki sondajlarda Kuzey Kıbrıs Türk halkının da hakkı olduğu gerekçesiyle müsaade etmeyeceğiz deniliyordu. Biz de bunu memnuniyetle karşılıyorduk, ama şimdi ses çıkmıyor. Anlaşılır gibi değil, bir de kabul edilebilir değil.
Bunun yanı sıra ABD Fransa ve Yunanistan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile askeri işbirliği anlaşmaları imzaladılar. Bu aslında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 1960’daki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olmadığını gösteriyor. Neden çünkü eğer Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olmuş olsaydı mutlaka garantör ülkelerin hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından onayı alınması lazımdı, hem de bu anlaşmayı imzalayan ABD Fransa ve Yunanistan tarafından da garantör ülkelerin onayının istenmesi gerekirdi. Bunlar alınmadığına göre, aslında fiilen adada iki devlet olduğunun kabulü ve aynı zamanda da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olmadığının itirafı anlamına gelmektedir. Türkiye bunu çok net bir şekilde diplomatik alanda kullanmalıdır ve bununla birlikte ABD, Fransa Yunanistan bir NATO üyesidir bu ülkelerin NATO üyesi olmayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile savunma ve işbirliği anlaşması yapması ne anlama gelmektedir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi kime karşı savunma yapar. Türkiye’ye karşı elbette. O zaman NATO üyesi ABD ve Fransa‘nın, NATO üyesi olmayan bir devletle NATO üyesi olan bir devlete karşı, savunma ve işbirliği anlaşması yapması hasmane bir tutum değilse nasıl bir dostluk ve müttefiklik anlayışıdır. Bu cevaplanması gereken ayrı bir soru konusudur.
Biz ne zaman Yunanistan ile dostluk ilişkisine girdiysek, Yunanistan mutlaka bedenimizden bir parça koparmıştı. Her zaman bunu yapmıştır. Yunanistan sahil güvenlik botları daha geçen aylarda Bodrum’da sahilimizin elli metresine kadar gelmiş, bizimkiler maalesef seyretmiştir. Yetmemiştir, ertesi gün Datça’da sahile çıkmıştır, Yunan askeri, 9 Eylül 1922 den sonra ilk defa Yunan postalı bizim sahilimize ayak basmıştır. Sahile çıkmakla da kalmamış sahilden bir tekneyi de alıp götürmüşlerdir. Yetmemiştir ertesi gün kendi kara sularımız da avlanan balıkçılarımıza ateş açmışlardır. Ben egemenlik haklarımızın bu kadar ayaklar altına alınmasına hiç şahit olmadım. Bunlar çok üzücü şeyler, eski çözüm sürecini hatırlatıyor. Yunan sahil güvenlik botlarının ve askerinin sahilimizde cirit atarken onlara hiç ses çıkartılmaması eski çözüm süreci rezaletini anımsatıyor.
-Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılabileceği konuşuluyor. Türkiye bir ara formül olarak YÖK’e bağlı olarak açılması yönünde bir teklif sunmuştu ama Patrikhane bunu kabul etmedi. Patrikhane Ankara’dan bağımsız bir şekilde Ruhban Okulu’nun açılmasını istiyor. Patrikhane’nin talepleri doğrultusunda bir düzenlemenin yapılabileceği ifade ediliyor.
YÖK’e bağlı olmasını, bir üniversiteye bağlı olarak ilahiyat fakültesi gibi faaliyet yürütmesini kabul etmiyorlar. Neden biz özerkiz, biz sizin bir milli sisteminize bağlı değiliz, sizin milli eğitim sisteminize, yüksek öğretim sisteminize bağlı değiliz biz bağımsızız biz sizin üstündeyiz mesajını vererek, ruhban okulu açılacaksa, bana bağlı açılır ve ben sizin hiç bir sisteminize dahil olmam. Ya Allah Allah peki ben soruyorum şimdi hem bize dahil olmayacaksın, hem Türkiye de bu kadar çok Ortodoks Hristiyan var da onlar için ruhbana mı ihtiyaç var cemaatin ne kadar senin. Cemaatin yok ruhban okulu açmaya kalkıyorsun tamamen özerk statü kazanma çabaları bunlar. Dışarıdan insan getirip burada adam yetiştirerek burayı bambaşka bir duruma sokmaya çalışıyorlar. Türkiye’de İstanbul özellikle Gökçeada, Bozcaada çok kritik bir hal alıyor.
Bu ruhban okulunun kesinlikle açılması söz konusu olamaz. Önce Batı Trakya’da bizim 380 den 80 düşmüş okullarımız açılsın, camilerimiz açılsın. Türkçe ve Arapça ibadet yasaklandı Yunanca yapılacak diye, bunlar serbest kalsın seçilmiş muhdiler muhatap alınsın onları sen muhatap aldırma karşı taraf her türlü baskıyı yapsın traktör alımları bile arazi alımları bile yasaklansın Türkçe isim kullananlar üniversitelere gidemesin okuyamasın sen burada Cemaati olmayan patrikhaneye ruhban okulu aç. Olmaz. Madem ruhban okuluna ihtiyaç var o zaman Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne açtırılsın. Altınız çizerek söylüyorum, eğer illa açtırılacaksa Türk Ortodoks Patrikhane’si açtırılsın. Bu kabul edilebilir bir şey değil, Türk eğitim sistemini, Türk otoritesini tanımıyorum diyeceksin, sonra Yunan devlet uçaklarıyla oraya buraya seyahat edeceksin.
Senin Lozan’a göre sadece Gökçeada Bozcaada ve İstanbul’daki, mübadele dışı kalmış olan yerler buralara Lozan’da, oradaki Ortodoks Hristiyanların dini hizmetlerini yapmakla sadece yükümlü ve sorumlu olacaksın ama tutacaksın dünyanın her tarafına gideceksin bu Lozan’a ve anayasaya aykırı buna göz yummak normal bir iş değildir suçtur, ama maalesef ses çıkaran yok.
İşte Cihat Yaycı ile yapılan röportajın tamamı :
-Özellikle ABD, Ruhban Okulu’nun açılması için daha öncede Ankara’dan taleplerde bulunmuş, hatta ABD eski Başkanlarından Bill Clinton'ın Türkiye'yi ziyaretinde, Ruhban Okulu'nu ziyaret ederek, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'den okulun açılmasını istemişti. ABD, Ruhban Okulu’nun açılmasına ve Patriğin ‘ekümenik’ sıfatını kullanmasına destek veriyor. ABD ve Rum lobilerinin örtüştüğü bir politik hattın, Türkiye’nin faydasına olduğunu söylemek ne kadar mantıklı?
ABD bu işin arkasında. Nedenine gelince, orada müthiş bir Yunan ve Rum lobisi var. ABD Yunan ve Rumları değil aslında Yunan ve Rumlar ABD ve Avrupa’yı kullanıyorlar. Bugün AB ilerleme raporlarının Türkiye kısmını yazanlar ağırlıklı olarak Rum ve Yunanlı diplomatlardır. O yüzden tamamen Yunan ve Rum ağzıyla yazılır bu raporlar. Şu ters algıdan kurtulmak lazım, ABD ve AB Yunan Rumları kullanıyor, hayır tam aksine onlar ABD ve Avrupa’yı kullanıyorlar.
Ekümeniklik sıfatının kullanılması devletleşmeye gider. Türkiye’nin kontrolünden çıkar, ayrı bir sorun olur. Bugüne kadar biz buna müsaade etmedik bundan sonra niye müsaade edelim, anlaşılır gibi değil. Bu mesele Türkiye’deki iç dengeleri bozmak, Türkiye’nin otoritesini zayıflatmak için kullanılan bir araç.
-Türkiye’de bunlar yaşanırken, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hızla silahlanarak, askeri alanda ABD ile işbirliklerini artırıyorlar. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi İsrail’den ‘Demir Kubbe’ savunma sistemi bile aldı. Hali hazırda Adalar Denizi’ndeki Adaları’ndaki işgaller de sürüyor. Ankara ise bunları çok fazla gündeme getirmek yerine, Atina’ya dostluk mesajları vermeyi tercih ediyor?
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 5. ve 10. Parselde sondaj yapmaya başlıyor. Önümüzdeki hafta başlayacak. 5. Parsel Türkiye’nin kıta sahanlığında. 10.parselde Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na verdiği ruhsat sahaları içerisinde yer alan bir alan. Yani Türkiye bugüne kadar buralarda sondaja müsaade etmemişti, ama şimdi Türkiye’den en ufak bir tepki göremiyoruz. Neden? Biz savaşta falan mı yenildik diye aklımıza geliyor, bilmediğimiz bir savaş oldu da savaşta Türkiye Cumhuriyeti devleti yenildi de bunlara bu kadar sessiz kalıyor, bunlara müsaade ediyor, sesi çıkamıyor durumuna geldik, ben anlayabilmiş değilim.
Biz bugüne kadar demiyor muyduk, kendi kıta sahamızda ve Kıbrıs adası çevresindeki sondajlarda Kuzey Kıbrıs Türk halkının da hakkı olduğu gerekçesiyle müsaade etmeyeceğiz deniliyordu. Biz de bunu memnuniyetle karşılıyorduk, ama şimdi ses çıkmıyor. Anlaşılır gibi değil, bir de kabul edilebilir değil.
Bunun yanı sıra ABD Fransa ve Yunanistan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile askeri işbirliği anlaşmaları imzaladılar. Bu aslında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 1960’daki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olmadığını gösteriyor. Neden çünkü eğer Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olmuş olsaydı mutlaka garantör ülkelerin hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından onayı alınması lazımdı, hem de bu anlaşmayı imzalayan ABD Fransa ve Yunanistan tarafından da garantör ülkelerin onayının istenmesi gerekirdi. Bunlar alınmadığına göre, aslında fiilen adada iki devlet olduğunun kabulü ve aynı zamanda da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olmadığının itirafı anlamına gelmektedir. Türkiye bunu çok net bir şekilde diplomatik alanda kullanmalıdır ve bununla birlikte ABD, Fransa Yunanistan bir NATO üyesidir bu ülkelerin NATO üyesi olmayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile savunma ve işbirliği anlaşması yapması ne anlama gelmektedir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi kime karşı savunma yapar. Türkiye’ye karşı elbette. O zaman NATO üyesi ABD ve Fransa‘nın, NATO üyesi olmayan bir devletle NATO üyesi olan bir devlete karşı, savunma ve işbirliği anlaşması yapması hasmane bir tutum değilse nasıl bir dostluk ve müttefiklik anlayışıdır. Bu cevaplanması gereken ayrı bir soru konusudur.
Biz ne zaman Yunanistan ile dostluk ilişkisine girdiysek, Yunanistan mutlaka bedenimizden bir parça koparmıştı. Her zaman bunu yapmıştır. Yunanistan sahil güvenlik botları daha geçen aylarda Bodrum’da sahilimizin elli metresine kadar gelmiş, bizimkiler maalesef seyretmiştir. Yetmemiştir, ertesi gün Datça’da sahile çıkmıştır, Yunan askeri, 9 Eylül 1922 den sonra ilk defa Yunan postalı bizim sahilimize ayak basmıştır. Sahile çıkmakla da kalmamış sahilden bir tekneyi de alıp götürmüşlerdir. Yetmemiştir ertesi gün kendi kara sularımız da avlanan balıkçılarımıza ateş açmışlardır. Ben egemenlik haklarımızın bu kadar ayaklar altına alınmasına hiç şahit olmadım. Bunlar çok üzücü şeyler, eski çözüm sürecini hatırlatıyor. Yunan sahil güvenlik botlarının ve askerinin sahilimizde cirit atarken onlara hiç ses çıkartılmaması eski çözüm süreci rezaletini anımsatıyor.
-Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılabileceği konuşuluyor. Türkiye bir ara formül olarak YÖK’e bağlı olarak açılması yönünde bir teklif sunmuştu ama Patrikhane bunu kabul etmedi. Patrikhane Ankara’dan bağımsız bir şekilde Ruhban Okulu’nun açılmasını istiyor. Patrikhane’nin talepleri doğrultusunda bir düzenlemenin yapılabileceği ifade ediliyor.
YÖK’e bağlı olmasını, bir üniversiteye bağlı olarak ilahiyat fakültesi gibi faaliyet yürütmesini kabul etmiyorlar. Neden biz özerkiz, biz sizin bir milli sisteminize bağlı değiliz, sizin milli eğitim sisteminize, yüksek öğretim sisteminize bağlı değiliz biz bağımsızız biz sizin üstündeyiz mesajını vererek, ruhban okulu açılacaksa, bana bağlı açılır ve ben sizin hiç bir sisteminize dahil olmam. Ya Allah Allah peki ben soruyorum şimdi hem bize dahil olmayacaksın, hem Türkiye de bu kadar çok Ortodoks Hristiyan var da onlar için ruhbana mı ihtiyaç var cemaatin ne kadar senin. Cemaatin yok ruhban okulu açmaya kalkıyorsun tamamen özerk statü kazanma çabaları bunlar. Dışarıdan insan getirip burada adam yetiştirerek burayı bambaşka bir duruma sokmaya çalışıyorlar. Türkiye’de İstanbul özellikle Gökçeada, Bozcaada çok kritik bir hal alıyor.
Bu ruhban okulunun kesinlikle açılması söz konusu olamaz. Önce Batı Trakya’da bizim 380 den 80 düşmüş okullarımız açılsın, camilerimiz açılsın. Türkçe ve Arapça ibadet yasaklandı Yunanca yapılacak diye, bunlar serbest kalsın seçilmiş muhdiler muhatap alınsın onları sen muhatap aldırma karşı taraf her türlü baskıyı yapsın traktör alımları bile arazi alımları bile yasaklansın Türkçe isim kullananlar üniversitelere gidemesin okuyamasın sen burada Cemaati olmayan patrikhaneye ruhban okulu aç. Olmaz. Madem ruhban okuluna ihtiyaç var o zaman Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne açtırılsın. Altınız çizerek söylüyorum, eğer illa açtırılacaksa Türk Ortodoks Patrikhane’si açtırılsın. Bu kabul edilebilir bir şey değil, Türk eğitim sistemini, Türk otoritesini tanımıyorum diyeceksin, sonra Yunan devlet uçaklarıyla oraya buraya seyahat edeceksin.
Senin Lozan’a göre sadece Gökçeada Bozcaada ve İstanbul’daki, mübadele dışı kalmış olan yerler buralara Lozan’da, oradaki Ortodoks Hristiyanların dini hizmetlerini yapmakla sadece yükümlü ve sorumlu olacaksın ama tutacaksın dünyanın her tarafına gideceksin bu Lozan’a ve anayasaya aykırı buna göz yummak normal bir iş değildir suçtur, ama maalesef ses çıkaran yok.
10
hafif yağmur
Namaz Vakti
09 Ocak 2025
İmsak | 06:18 | ||
Güneş | 07:44 | ||
Öğle | 12:45 | ||
İkindi | 15:15 | ||
Akşam | 17:36 | ||
Yatsı | 18:57 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|