Öğretmen
Okuldan uzak geçirdiğimiz yaklaşık iki yıl boyunca okulun ne kadar önemli olduğunu herhalde hepimiz idrak etmişizdir. Arkadaşlarıyla oynayamadan, etkileşime giremeden, yakın çevresi dışında kimseyle görüşmeden geçen zaman çocuklar için ne büyük kayıptı. Ivan Illıch, “Okulsuz Toplum”[1] adlı kitabında gereksizliğini savunduğu okul, yerini hiçbir şeyin alamayacağı önemli bir kurumdur.
Onu bu kadar önemli kılan şüphesiz öğretmenlerdir. Teknolojinin bilgiye ulaşmayı kolaylaştırdığı günümüzde, öğretmen sadece bilgiyi aktaran değil onu nasıl kullanacağı konusunda da öğrenciye yön verendir. Bu nedenle öğretmenin “iyi insan” inşa etmedeki rolü azalmamış, aksine artmıştır.
Okullar açıldığında öğrenciler kadar ben de sevinmiştim elbette. Ancak öğrencilerde bazı davranış bozuklukları gözlemlemiştim. Nerede nasıl konuşacaklarını bilemiyor, bazıları aşırı agressif, bazıları aşırı içine kapanık olmuştu. Bunun dışında teneffüslerde sık sık düşen, bir yerini yaralayan çocukları da unutmamak lazım.
Her şeye rağmen okulda olmak hepimize çok iyi geldi. Öğrencilerin gözlerindeki ışıltıya tanıklık etmek, dünyanın tüm sıkıntılarını unutturan bir andır benim için. Onların gözlerindeki ışıltıyı söndürmeyen, derslerdeki başarıya odaklı değil, hayat yolundaki “başarıya odaklı” olarak öğrencilere yol gösteren öğretmenler, yıllar geçse de onların hatıralarında ne derin izler bırakacaktır kimbilir!
Hafızamızı yoklarsak hepimizin zihninde öğretmenlerimize dair hatıraların biriktiğini görürüz. Ölünceye kadar peşimizi bırakmayacak, geçmişimizi güzel ve anlamlı yapan çoğunlukla da insanlarla yaşadıklarımız değil midir?
Örneğin ilkokula başladığım ilk günlerde bugün bile hala sebebini anlayamadığım, küçücük ellerimize acımasızca vurulan çubuğun acısını hala hissederim. Bütün sınıf ayağa kalkmış, küçücük avuçlarımız açık bir şekilde sıranın bize gelmesini beklediğimiz o korku dolu öğleden sonrayı nasıl unutabilirim. Üstelik bunu yapan bir kez bile güldüğünü görmediğim bir kadın öğretmen, bir anneydi. Yıllar sonra onu gördüğümde görmezlikten gelmeyle, karşısına çıkıp "gülümsemenin ne büyük nimet olduğunu ve bunu bizden neden esirgediğini sorma" isteği arasında kalmış, nihayetinde başımı çevirip görmezlikten gelmiştim.
Öğretmenlik kariyer veya dolgun bir ücret karşılığı yapılacak bir meslek değildir. Öğretmenleri belirli bir unvan ile hiyerarşik sıralamaya tabi tutarak yapılan her “yenilik” çocukları kendi çocuğu gibi seven, onlara emek veren öğretmenlere yapılmış bir haksızlıktır.
Yıllar sonra dost sohbetinde geçmişi yâd eden birinin:
“ Bir………………dersi öğretmenim vardı……….. Hoca. Ne çok severdim onu.” diye bir cümlelik de olsa hatırlanmak; karşılaştığı eski, belki de çok eski öğrencisiyle sıcak, samimi bir sohbetin verdiği saadet ve onur, bir öğretmen için dünyanın tüm unvanlarına değer…
[1] Ivan Illich, “Okulsuz Toplum” Çev., Mehmet Özay,(İstanbul:Şule Yayınları, 2016)
İmsak | 05:55 | ||
Güneş | 07:19 | ||
Öğle | 12:30 | ||
İkindi | 15:09 | ||
Akşam | 17:32 | ||
Yatsı | 18:50 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|