05.12.2020, 10:21 133

Özgürlük düşüncede başlar

Özgürlük önce düşüncede başlar. Zira düşünsel özgürlüğün olmadığı yerde insani değerler üretilemez. Düşünce, varoluşun en temel özelliğidir.

Descartes’ın “Düşünüyorum o halde varım” sözü insan varlığının teminatının düşünmek olduğunu ifade eder. Bu sözü Kur’an’ın, Adem’e eşya’ya isim verebilme yeteneğinin bahşedilmiş olmasıyla birlikte anlamak gerekir.

Kur’an’a göre Adem, beşer olmaktan insan olmaya düşünebilme kabiliyeti ile sıçramıştır.  Öyleyse düşünce, varlığımızın teminatıdır. Düşünceyi frenlemeye kalkmak, insanın varoluş gerçeğini tahfif etmektir. Zira irade’nin tecelli ettiği ilk yer, insan aklıdır.

Madem ki düşünce, insan olmanın özelliğidir öyleyse farklılık insani bir niteliktir. Zaten vahiy şöyle der:

Ey insanlar! Bakın, Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki birbirinizi tanıyabilesiniz. Şüphesiz, Allah katında en üstün olanınız, O'na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır.” (Hucurat:49:13)

Medinede nazil olan Hucurat suresi’nin bu ayeti, tüm çeşitliliğine ve farklılığına rağmen insanlığın aynı özden geldiğine atıf yapmakta olup farklılıkların bir üstünlük gerekçesi değil bir tanışma vesilesi olduğu gerçeğinin altını çizmektedir. Zira farklılık, eşyanın tabiatında olan bir gerçektir O halde farklılık, bir rahmet, güzellik ve hatta ni’mettir

Mustafa Öztürk'ün, İlahi hitabın mahiyetiyle ilgili yaptığı konuşmayı cımbızlayarak sosyal medya’da linç operasyonu başlatanları kınıyorum. Özgür bir ülkede tarihselcilik, en az tasavvufi ekoller kadar serbest olabilmelidir. Sözün tamamını dinlemek ve en güzeline uymak bir Kur'an ahlakıdır.

Voltaire’in diliye ifadelendirecek olursak diyebiliriz ki : “Söylediklerinin hiçbirini kabul etmiyor olabilirim; ama düşündüğünü söyleme hakkını ölene dek savunacağım

İnsanlar tıpkı spor müsabakalarında  rakipleriyle kıyasıyla mücadele ettikleri gibi fikirsel düzlemde de tartışabilirler. Lakin erdem, sonunda insan olduğumuzu hatırlamak ve kucaklaşmaktır. Zira bireylerin düşüncelerini söyleme özgürlüğü yoksa, orda herhangi bir özgürlükten bahsetmek abestir.

Bu gayri medeni davranış tipi tıpkı İran'da Şia mollaların Abdülkerim Süruş'a olan tepkilerine benzemektedir.Oysa ki hangi mezhep ve meşrep tarafından olursa olsun bu tarz holiganlıklar asla kabul edilemez.

Bu mevzuda Nursi güzel bir perspektif sunar. O der ki: "Sen mesleğini ve efkarını hak bilirsen, benim mesleğim (yolum) ve efkarım (fikirlerim) hak diyebilirsin ama hak sadece benim yolum ve fikirlerim diyemezsin. Kanımca bu bakış açısı  fanatizme engel olacak niteliktedir.

Tabiatta ki bitkileri, dağları,ovaları, tepeleri, inişleri, çıkışları veya yokuşları yok etmek nasıl uygun değilse toplumdaki çeşitliliği de yok etmek ve toplumu tek-tipçi hale getirmek öyle uygun olamaz. Dolayısıyla tıpkı alemde olduğu gibi toplumda da kesret muhafaza edilmesi gereken bir zenginliktir.

İslam, ne Suud ulemasının tavsiye listesindeki kişilerin hegemonyasında, ne İran'ın softa     mollaları'nın  tekelinde, ne Türkiyedeki Bizantinist kurumların kontrolünde ne de Mısırdaki müftülerin tasarrufundadır. Zira İslam tüm zamanların ve mekânların ortak çağrısının adıdır.

Farklılık insan tabiatında olan bir gerçektir . O halde bu fitneyi engellemek için ne yapılmalıdır ? Bunun tek yolu, farklılıkların bir rahmet veislesi olarak görülmesidir.

Bu mevzuyla ilgili olarak Nasrettin hocanın bir fıkrasını paylaşmak isterim. Bir gün iki kişi kavga eder ve biri gelir Nasrettin hocaya olayı uzun uzun anlatır. Nasrettin hoca soluksuz dinledikten sonra ona “Sen haklısın” der. Sonra ikinci kişi gelir ve anlatır hoca onu da dinler dikkatlice ve sonunda ona da “ Haklısın” der. Hocanın hanımı ise iki kişiyi de dinleyen hocaya şahit olduğundan “Hoca bu nasıl iş? Hem ona haklısın dedin hem diğerine” değince Nasrettin hoca “Vallahi hanım sende haklısın” der.

Keşke Nasreddin Hoca  gibi " Sen de haklısın" diyebilseydik ve kırılmasaydı  gönüller ve çatırdamasaydı saflar .

Unutmamak gerek ki, insan türünü saldırganlaştıran ekseriyetle üst perdeden dile gelen totoliter konuşmalardır. Oysa ki düşünceye tahammülsüzlük insana tahammülsüzlüktür. Zira insan düşündüğü için insandır.

Düşünüre saldırmak düşünme melekesi gelişmemiş yobaz kimselerde görülür. Yobazlığın ise ideolojisi yoktur. Beyazların yaşadığı mahallede siyahlara yaşam hakkı tanımayan ırkçı kimselerin tepkiseine benzer fikri ve duruşu farklı olanlara saldırmak.

Bu fikir hazımsızlığı, düşünsel asabiyete yani ırkçılıga sebep olur.

Düşünüre saldırmak, düşünceye saldırmak, düşünceye saldırmak ise insanın varoluşuna saldırmak demektir. Bir canlı türünü yok etmek gibidir bir düşünceyi yok etmeye kalkışmak. Neresinden bakarsanız bakın bu zulümdür. Zulüm ise tek düşmanımız.

Yorumlar (1)
Saliha Bakıcı 4 yıl önce
Yüreğinize sağlık.
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 25 Kasım 2024
İmsak 05:56
Güneş 07:21
Öğle 12:31
İkindi 15:09
Akşam 17:31
Yatsı 18:50
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı