Birkaç gün önce gelen 3.çeyrek büyüme verileri Türkiye’nin bu zorlu dönemde % 6,7 büyüdüğünü gösterdi. Büyümeyi destekleyen öncü verilere baktığımızda ilk sırada finans sektörünün olduğunu görüyoruz. Finans ve sigorta sektörü beraber % 41 oranında muazzam bir büyüme gerçekleştirdi. Bu sektörün büyümesinde , 2.çeyrekte kampanya olarak hatta bir yardım paketi olarak sunularak açılan kredi muslukları etkili oldu. Gsyh’yi oluşturan faaliyetlerden, sanayi % 8 inşaat % 6,4 tarım % 6,2 oranlarında kısıtlı artış gösterdi.
Mal ve hizmet ihracatı bu dönemde % 22 azalım, ithalat % 15,8 artış göstermiştir. Bu tabloya baktığımızda büyümenin üretim odaklı değil tüketim odaklı gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Ülkemiz, tasarruf ve üretim eksiği olan bir ülke. Üretim olmazsa büyüme sürdürülebilir olmaktan çıkar ve sürekli ekonomik krizlerle boğuşmak zorunda kalırız. Ürettiğimizden fazla tüketim bizi enflasyon, faiz ve kur sarmalıyla boğuşmak zorunda bırakır.Dolayısıyla da hayalini kurduğumuz, dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına giremeyiz. Tüketmek; kullanarak, harcayarak yok etmek, sonunu getirmek, hiç kalmamasını sağlamak anlamına gelmektedir. Peki neyi yok edeceğiz ? Neyi harcayacağız? Kendimizi mi yoksa ürettiğimizi mi? Neden bunu söylüyorum. Çünkü, içerde artış gösteren tüketimi karşılamak için ithalatınız artıyorsa ve bunun karşılığında ihracat kaleminizde düşüş görünüyorsa cari açığınız artıyor demektir. Bu da enflasyonun artmasına akabinde döviz kuru üzerinde baskının artmasına ve ekonomin topyekün bozulmasına sebep olur.
Hatırlarsınız 2008 krizinde küresel daralma yaşanmış takip eden yılda etkileri sürmüştür. O tarihlerde ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı Ali Babacan önderliğinde iç tüketimi canlandırmak ve tüketerek büyümek için ‘’alın verin ekonomiye can verin’’ kampanyası başlatılmıştı. Müthiş bir reklam kampanyası oluşturuldu. Ünlü isimler reklamlarda boy gösterdiler. Kimi çiçekçi kılığına, kimi oyuncakçı kılığına girdi. Kampanya reklamlarında oynayanların aldığı ve kampanyaya yatırılan paralar vatandaşa dağıtılsaydı inanın daha hayırlı olurdu. Nihayetinde kampanya başarısız oldu. Neden? Çünkü, vatandaşın alım gücü zayıflamış durumdaydı. Öncelikle vatandaşın alım gücünü yukarı çekmeli istihdam yaratılmalı ve refah düzeyi iyileştirilmelidir. Bunun için de nitelikli üretime odaklanılmalıdır. Tarımda, teknolojide, sanayide, tekstilde ve dahi her alanda, küresel platformda rekabet edecek mal ve hizmet üretilmeli. Bunu yapacak gücümüz var. Bunun için inancımızı ve var olan kaynaklarımızı harekete geçirmeliyiz.
Pandeminin etkisiyle ve kış ayının gelmesiyle tekrar yavaşlayacak olan ekonomi, vatandaşın alım gücünü bir kez daha ve biraz daha düşürecek ve bu defa yüksek faiz düşük kur ve sıkı para politikası izleneceği için de vatandaşa verilecek kredi de olmayacak. Bu veriler ışığında 4.çeyrekte ekonomide bu denli büyüme göremeyebilir ve hatta daralma yaşayabiliriz. Tekrar etmekte fayda var üretim üretim üretim…Yoksa, tüketerek tükeneceğiz.