Bir Ramazan’a daha ulaşmanın buruk sevincini yaşıyoruz. Ülkemiz büyük bir felaketi yaşadı. Deyim yerindeyse tabiat insanlara, kendisiyle birlikte kurallarına göre yaşanılması gerektiğini acı bir şekilde hatırlattı.
Bu öyle bir acıydı ki bütün evlere, yüreklere kor gibi düştü. Evler ve yuvalar bir bir harap oldu. Tahribat büyük, toparlanıp yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Nerede hata yaptık diye kendi kendimize hayıflanıyoruz. Bunun altından nasıl kalkabiliriz diye düşünüyoruz. Adeta hiç geçmeyecek bir acı, bitmeyecek bir elem gibi önümüzde duruyor.
Depremin yanı sıra bazı illerimizde de sel felaketi yaşandı yine canlar gitti. Elbette aynı acıları bir daha yaşamamak için bazı şeyleri sorgulamak zorundayız. Felakete davetiye çıkarırcasına, dereleri ıslah etmeden imara izin veriyoruz. Fay hattına ev yapıyoruz. Bu evleri daha fazla kazanma hırsıyla kat kat yapıyoruz. Depremin meydana getireceği tahribatları ve yıkımları hafife alıp, yeterince tedbir almıyoruz.
Başımıza gelen birçok felaketi, gerekli tedbirleri almadan geçiştirip aynı hataları tekrarlayıp duruyoruz. Tevekkülü ise tembellik aracı olarak kullanıyoruz. Dere yatağına ev yapıyoruz. Sonra da Allah’tan bize acımasını bekliyoruz. Unutmayalım ki Sünnetullah yasalara bir atıftır, kurallara uyun demektir. Allah Sünnetullah’ta değişiklik yapmaz. Bu nedenle Allah’ın âlemle münasebetini iyi bilmek zorundayız. Yoksa yaşadığımız bu acılar tekrar eder.
Halen de ders alınmış gibi görünmüyor. Şehirleşme konusunda işi profesyonellere bırakmıyoruz. Büyük pastadan nasıl pay kaparız, ihaleleri nasıl alır paylaştırırız hesabındayız, işi ehline vermiyoruz. Bunu yapmayınca da problemler, belalar ve musibetler başımızdan eksik olmuyor.
FİZİKSEL VE RUHSAL REHABİLİTE
Ramazan ayı böyle bir kaos ortamı içerisinde sessizce kapımıza geldi. Bir ay boyunca oruç ve diğer ibadetleri yerine getirmeye çalışacağız. Ramazan fiziksel ve ruhsal olarak rehabilite olmamızı sağlayacak bir aydır.
Sadece deprem bölgesinde değil, tüm ülkede bu manevi atmosfere ihtiyacımız var. Özellikle de depremde maddi-manevi büyük kayıplar yaşayan insanların acılarını dindirecekleri, yaralarını rehabilite edebilecekleri bir havayı teneffüs edip, Allah’ın muhabbetiyle, rahmetiyle doldurulacak bir ay olur.
Bu Ramazan diğer Ramazan’lardan biraz daha farklı olarak kardeşliği daha fazla düşünme vakti olacak. Bu Ramazan’da halen çadırlarda kıt kanaat geçimini sağlayan, yakınlarını kaybetmiş, serveti yok olmuş insanlar var. Bunlara yardımcı olacağız. Paylaşımı, kardeşliği daha bir hayatımızda önceleyeceğiz.
İbadetlerimizi büyük bir huşu ve samimiyetle yapmak durumundayız. Nefis muhasebesi yaparak, kendimizi hesaba çekeceğiz. Nerede hata yaptık? Bir daha tekrarlamamak, ciddi bir nefis terbiyesi yaparak kendimizi hesaba çekmek durumundayız.
Son dönemde yaşadığımız felaketlerde insanın emeği çok fazla. Çünkü Allah insana zulmetmez. Kur’an’ın birçok yerinde Allah insanın doğaya, tabiata zarar vermemesi gerektiğini hatırlatıyor.
Evet, buruk ama geleceği inşa edecek bir oruç mevsimine giriyoruz. Temenni ederiz ki bu Ramazan yaralarımızı saran, bizi tekrar hayata bağlayan bir dönem olur. Rahmetiyle, bereketiyle, inayetiyle, sonsuzluk gücünü keşfetmemizi ve anlamamızı sağlar. Allah’a olan bağlılığımız biraz daha pekişir/perçinleşir.
BENLİĞİMİZİ İNŞA ETME VAKTİ
Bu deprem ve felaketler aslında Allah’ın sonsuz güç ve kudreti, azameti karşısında ne kadar zayıf, güçsüz ve çaresiz olduğumuzu, Allah’ın inayetine, rahmetine ne kadar çok muhtaç olduğumuzu gösteren önemli derslerden birisi olsa gerek. Ramazan’ı bu dersi almanın da bir parçası olarak idrak edeceğiz.
Allah’a iman etmenin aslında onun bize verdiği kuralları, uyarıları dikkate almak, kaderi doğru anlamak, âlemle ilişkilere düzgün yön vermek gibi hususları algılamamız, anlamamız ve bunu sıkça tefekkür etmemiz için önemli bir not olarak karşımızda duruyor.
Evet, Ramazan’da yeme içme ve bedeni arzu ve isteklerden uzak kalırsak farz ibadetimizi yerine getirmiş olur ama onun rahmetinden yeterince faydalanmış olmayız. Ramazan’ın feyzi, bereketi ancak orucu bütün benliğimizle tuttuğumuz takdirde gerçekleşir.
Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi Allah’ın kötülükleri terk etmeyenin aç ve susuz kalmasına (oruç tutmasına) ihtiyacı yoktur.
Bu nedenle; Ramazan Kur’an ayıdır, infak ayıdır, zekât ayıdır, kardeşlik ayıdır. Ramazan’ın manevi ruhu bütün benliğimize işlemeli; iftarıyla, sahuruyla, teravihiyle, infakıyla, mukabelesiyle ayrı ayrı yaşanıp, hissedilmelidir.