Beyzade Haber
2022-01-24 15:00:10

BANA ESKİ BİR DÜNYA VER!

İsmail Aslan

birkalemdostu@outlook.com 24 Ocak 2022, 15:00

Ben her şeyin bir ruhu olduğuna inananlardanım arkadaşım. Canlı-cansız fark etmez benim nazarımda. Bilaistisna her varlık, her mevcut bir ruh taşır benim dünyamda. Bu öyle bir ruh ki benimle bütün mevcudat arasında bir ünsiyet meydana getirir. Onlarla kardeş eyler beni. Bu yüzden bir taş parçası sadece "taş" değildir; havada pervaz eden bir küçük serçe sadece "serçe" değildir bende. Yerde biten bir bitki de bir bitkiden daha fazladır şu küçük dünyamda. İnce bir sır vardır aramızda. Kimselere diyemediğim ince bir sır...

Söyleşirim bu yüzden ben arkadaşım; gecelerle söyleşirim, hecelerle konuşurum. Haddi hesabı yoktur yıldızlarla hasbihalimin. Dere kenarlarında, bozkırların ortasında ne kadar dert ortağım var bilemezsin. Dağ zirvelerinde, uçsuz bucaksız ufuklarda kaç tane sırdaşım, kaç tane yoldaşım var bilemezsin. Şu hayat yolu üzerinde ne hayaller kurdum; kelimesiz, sözsüz ne öyküler, ne hikâyeler yazdım inan anlatamam.

Evet, bundan çok evvel zamanlarda çok hayaller kurdum arkadaşım. Gecelerin sükût, şafakların sökün vaktinde çok hayaller büyütmeye çalıştım gönül evimde. Her doğuş bir hayalimin doğuşuna şahitlik ederdi adeta. Ama ne yazık ki kahir ekseriyeti yarı yolda kaldı; daha büyüyemeden silinip gitti hayal dünyamdan. Her biri daha bir gonca iken esir düştü zemheriye. Bu zemherinin adına kimileri “dijital dünya”; kimileri “yeni dünya”; kimileri de başka bir şey dedi. Ama ben buna hep “ruhsuz dünya”, “kalpsiz dünya” dedim.

Kopardı bütün hassas bağları bu “yeni dünya” denen zemheri arkadaşım. Baksana, buz kesilmek üzere heybemizdeki bütün güneşler. Üşüyor yürekleri ısıtan sıcacık şiirler. Üşüyor damarlarda akan kan. Üşüyor her tende atan her can. Üşüyor vefalı dostlar, üşüyor kadim heceler. Üşüyor karanfiller, üşüyor evler, pencereler ve hatta kadim kelimeler. Ne sevgi kaldı ne de aşk. Ne saygı geziniyor sokaklarda ne de vefa. Hepsi el ele vermiş de terk ediyor sanki bu illeri. Terk ediyor şehirleri, kasabaları, köyleri. Yâr kelimesi, ar kelimesi ve daha nice kardeşleri satır aralarında elleri zincirli artık. Hepsi mahkûm, hepsi ağır yaralı. Harf parmaklıklarını aşıp hayatın içine akacak bir yol bulamıyor. Kitaplar, gönül limanının yerini aldı; sığınılacak belki de tek liman oldular altı cihetten vuran şu fırtınalara karşı.

Hülasa arkadaşım, sadede gelelim ve diyeceğimizi diyelim artık: Şu Fakir’e göre, bize yaramadı bu “yeni dünya” denilen muamma. Hem de hiç yaramadı. Belki tabağımıza bir üzüm tanesi kattı ama buna mukabil bin tane bombayı bin defa attı gönül yurdumuza. Yerle yeksan eyledi onu. Bunu aslında biliyoruz, şu gözlerle de görüyoruz. Lakin onu bir dert saymıyoruz. Hatta bir derttir bile diyemiyoruz. Çünkü hissedemiyoruz arkadaşım, hissedemiyoruz. Zira o aldatan cazibesi bizi bizden öyle bir almış ki onun haricinde her şeyi görüyoruz (?), her şeyi biliyoruz (?). Yani, öyle zannediyoruz.


Yeni bir dünya mı? Yok, hayır arkadaşım. Varsa eski bir dünya ver bana. Şöyle en kadim olanından. İçinde bir Ömer, bir Yunus, bir Hüdayî, bir Bediüzzaman olanından. Her ne olursa olsun, kim ne derse desin benim sözüm sabittir, değişmez arkadaşım: “Bu ‘yeni dünya’ sende kalsın, eski bir dünya ver bana…” Ver ki artık Gül’e doğru bir yol alayım; ver ki bir nebze de olsa artık bir gül rayihası alayım. Ver ki şu tek-ü tenhalığımın ve suskunluğumun içerisinde sırlanmış haykırışımı (*) duyayım / duyurayım. Yoksa bu gidişim /gidişimiz inan gidiş değil…

" (*) Bu haykırışımı nice vakittir duyurmama vesile olan HAYKIRIŞ GAZETESİ'ne ve bütün ailesine çok teşekkür ediyorum..."

Yorumlar (2)

Isimsiz 3 Yıl Önce

Yüreğinize sağlık

İSMAİL ASLAN 3 Yıl Önce

Teşekkür ederim.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.