10.01.2020, 08:00
22
'Bu ne acı çelişkidir?' 10.01.2020
Emperyalist ABD'nin İran Devrim Muhafızları ve Kudüs gücü komutanı Kasım Süleymani ile birlikte 7 üst düzey komutanı Irak'ta bir suikast sonucu öldürmesi, dünya gündemine bomba gibi düştü. Bu suikastın her ülkedeki yansıması da farklı oldu. Takip ettiğim kadarıyla bu yansımalardan bölge ülkeleri içinde en ilginç olanı ve en kaygısız olanı Türkiye idi. Bir tarafta sevinen hastalıklı güruh diğer tarafta olaya her zaman ki gibi magazinsel bakan kaygısızlar..
Mezhepsel hastalıkların tıpkı ırkçı yaklaşımlardaki hastalıklar gibi nasılda ileri düzeye ulaştığını bu suikast sonucunda ölenlere sevinenlere şahitlik edince birkez daha görmüş olduk.
İnsan gerçekten hayret ediyor...
Kasım Süleymani'nin ölümüne ABD başkanı Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu, Suudi yöneticiler ve bir de Türkiye'deki Suriye iç savaşının ateş harlayıcısı bazı siyasal islam-cı saray sofracıları sevindi. Hamas başta olmak üzere Filistin'deki direniş cephesi, Taliban ve birçok örgüt taziye bildirerek cenaze törenine katıldı. Bu nasıl bir çelişkidir ki Filistin'in üzüntüsüyle İsrail'in/ABD'nin sevinci bu ülkede birbirlerine karışıyor. Bu nasıl bir lanet ki bir İslâm beldesindeki matem bir başka İslâm beldesinde bayram sevincine dönüşüyor ! Çok yazık..
Yazık ki Kasım Süleymani'nin ölümüne sevinenlerin, kendilerini izah ederken özellikle Süleymani'nin Suriye'de "sünni katliamı yaptığını" söylediklerini gördüm. Sevinçlerinin bu denli coşkulu olmasının sebebi de Suriye'de bu arkadaşların desteklediği irili ufaklı örgütlerin başarısızlığa uğramasına sebep olduğunu düşündükleri İran'a ve İran'ın en üst düzey komutanı olan Süleymani'ye büyük bir darbe inmiş olmasıydı. Hatta bu onlar için darbe felan değil bizatihi ilahi adaletti. O sebeple bu durumu Allah'ın bir zalime başka bir zalimi musallat ettirmesi ve başka bir zalim tarafından cezalandırması olarak okudular. Buna da hemen bir ayet yapıştırıp olmayan vicdanlarını tatmin etmeye ve vicdanı olanların vicdanlarını da ifsad etmeye çalıştılar. Bu nasıl bir okuma bu nasıl bir bakış açısıdır bilmiyorum ama Suriye konusunda gelinen noktada hâlâ bir pişmanlık yaşamayan ve vicdanî bir sorgulamaya ihtiyaç duymayan her kalbin şerrinden Allah'a sığınıyorum.
ABD füzeleriyle yüreğini serinletenlerin yine ABD füzeleriyle katledilen birinin cesedi üzerinden kendini tatmin girişimi elbette şaşırtıcı değil. Fakat gelinen noktada bu kadar yüksek sesle bunu deklare ediyor oluşları insanı derin bir tefekküre sürüklüyor. Mazluma kimlik soranların, yani mazlumun mazlumluğunun önüne önce mazlumun inancını, ırkını, mezhebini veya meşrebini koyanların yürekleri yüreklerimize ağır bir yük iken bir de cinayetleri bu karanlık dipsiz kuyularından bakarak kategorize etmeleri iyice ruhumuzu daraltıyor. Öyle kategori ki katilin kimliğine de taraf oluyorlar..
Bunların sevinçleri elbette sadece mezhepsel faşistlikle de açıklanamaz. Bunlar bildiğiniz düpe düz Amerikan uşağı !
Neden mi ?
Çünkü ABD, Irak'ı işgal ederken ve Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin'i idam ettirirken de bunlar ABD'nin tarafındaydı ! Saddam onlar için zalimdi, diktatördü ve bir başka zalim tarafından cezalandırılmayı hak ediyordu..
Ama onlar için Saddam da sünni bir faşist idi ! Bunlar aynı şekilde Kaddafi'den de taraf olmadılar. Yani bunlar için ölenin şii yada sünni olması, zalim yada mazlum olması pek birşey ifade etmiyor. Onlar için önemli olan ABD'nin hangi tarafta olduğudur. O sözde yaktıkları ABD bayrakları ve dolarlar bile sahte inançlarının, o gün ki reel politiğin, hamasetin ve konjonktürün gerektirdiği bir tutumdur. Zaten sonrasında devam eden ilişkilerinde izahını ABD ile Hudeybiye anlaşması çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini vaaz ederler. Bölge ülkeleri ile yapılanlar ise daima Bedir Gazvesidir. Hak ve Batıl en çok bu coğrafyada karşı karşıya gelir. Seçimlerde imam Şafi'nin oklarına hedef tayin ettirenlerin hedefinde birgün bile tel-aviv, washington veya bürüksel yoktur !
Onlar, kendilerine inananlara daima Tahran'ı, Şam'ı, Bağdat'ı, Kahire'yi, Mekke'yi, Diyarbekir'i ve Kudüs'ü hedef gösterirler. Aslında durdukları yer ve konum hiç değişmedi !
Kore'ye asker gönderirken de,
Irak ve Libya işgal edilirken de,
Suriye yakıp/yıkılırken de stratejik ortak ve müttefikleri ABD'nin çıkarları nerede ve hangi tarafta durulması gerektiğine işaret ediyor ise orada durdular !
ABD'nin karşısında ve ABD'ye rağmen durdukları tek yer Türkiye sınırları içerisindeki miting meydanları ve kürsüler oldu !
Geçmişten günümüze onların durduğu yer belli..
Elbette bizim durduğumuz yerde..
Biz Erbakan hocamızın durduğu ve durmamızı söylediği yerdeyiz..
Biz bu coğrafyanın huzurunun önce barış ile sonra birlik ve beraberlikle sağlanacağına inanıyoruz. Ve biliyoruz ki bu ABD füzeleriyle yürekleri serinleyenlerle değil, yüreği kardeş ateşi ile yanan antiemperyalist yüreklerle mümkün olacaktır. Biz bu coğrafyanın kor olan ateşini söndürmek için su taşımaya devam edeceğiz. Siz ister ateşi harlayın ister o ateşle parlamaya devam edin..
Sizin ateşiniz sizin ABD'niz..
Mezhepsel hastalıkların tıpkı ırkçı yaklaşımlardaki hastalıklar gibi nasılda ileri düzeye ulaştığını bu suikast sonucunda ölenlere sevinenlere şahitlik edince birkez daha görmüş olduk.
İnsan gerçekten hayret ediyor...
Kasım Süleymani'nin ölümüne ABD başkanı Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu, Suudi yöneticiler ve bir de Türkiye'deki Suriye iç savaşının ateş harlayıcısı bazı siyasal islam-cı saray sofracıları sevindi. Hamas başta olmak üzere Filistin'deki direniş cephesi, Taliban ve birçok örgüt taziye bildirerek cenaze törenine katıldı. Bu nasıl bir çelişkidir ki Filistin'in üzüntüsüyle İsrail'in/ABD'nin sevinci bu ülkede birbirlerine karışıyor. Bu nasıl bir lanet ki bir İslâm beldesindeki matem bir başka İslâm beldesinde bayram sevincine dönüşüyor ! Çok yazık..
Yazık ki Kasım Süleymani'nin ölümüne sevinenlerin, kendilerini izah ederken özellikle Süleymani'nin Suriye'de "sünni katliamı yaptığını" söylediklerini gördüm. Sevinçlerinin bu denli coşkulu olmasının sebebi de Suriye'de bu arkadaşların desteklediği irili ufaklı örgütlerin başarısızlığa uğramasına sebep olduğunu düşündükleri İran'a ve İran'ın en üst düzey komutanı olan Süleymani'ye büyük bir darbe inmiş olmasıydı. Hatta bu onlar için darbe felan değil bizatihi ilahi adaletti. O sebeple bu durumu Allah'ın bir zalime başka bir zalimi musallat ettirmesi ve başka bir zalim tarafından cezalandırması olarak okudular. Buna da hemen bir ayet yapıştırıp olmayan vicdanlarını tatmin etmeye ve vicdanı olanların vicdanlarını da ifsad etmeye çalıştılar. Bu nasıl bir okuma bu nasıl bir bakış açısıdır bilmiyorum ama Suriye konusunda gelinen noktada hâlâ bir pişmanlık yaşamayan ve vicdanî bir sorgulamaya ihtiyaç duymayan her kalbin şerrinden Allah'a sığınıyorum.
ABD füzeleriyle yüreğini serinletenlerin yine ABD füzeleriyle katledilen birinin cesedi üzerinden kendini tatmin girişimi elbette şaşırtıcı değil. Fakat gelinen noktada bu kadar yüksek sesle bunu deklare ediyor oluşları insanı derin bir tefekküre sürüklüyor. Mazluma kimlik soranların, yani mazlumun mazlumluğunun önüne önce mazlumun inancını, ırkını, mezhebini veya meşrebini koyanların yürekleri yüreklerimize ağır bir yük iken bir de cinayetleri bu karanlık dipsiz kuyularından bakarak kategorize etmeleri iyice ruhumuzu daraltıyor. Öyle kategori ki katilin kimliğine de taraf oluyorlar..
Bunların sevinçleri elbette sadece mezhepsel faşistlikle de açıklanamaz. Bunlar bildiğiniz düpe düz Amerikan uşağı !
Neden mi ?
Çünkü ABD, Irak'ı işgal ederken ve Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin'i idam ettirirken de bunlar ABD'nin tarafındaydı ! Saddam onlar için zalimdi, diktatördü ve bir başka zalim tarafından cezalandırılmayı hak ediyordu..
Ama onlar için Saddam da sünni bir faşist idi ! Bunlar aynı şekilde Kaddafi'den de taraf olmadılar. Yani bunlar için ölenin şii yada sünni olması, zalim yada mazlum olması pek birşey ifade etmiyor. Onlar için önemli olan ABD'nin hangi tarafta olduğudur. O sözde yaktıkları ABD bayrakları ve dolarlar bile sahte inançlarının, o gün ki reel politiğin, hamasetin ve konjonktürün gerektirdiği bir tutumdur. Zaten sonrasında devam eden ilişkilerinde izahını ABD ile Hudeybiye anlaşması çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini vaaz ederler. Bölge ülkeleri ile yapılanlar ise daima Bedir Gazvesidir. Hak ve Batıl en çok bu coğrafyada karşı karşıya gelir. Seçimlerde imam Şafi'nin oklarına hedef tayin ettirenlerin hedefinde birgün bile tel-aviv, washington veya bürüksel yoktur !
Onlar, kendilerine inananlara daima Tahran'ı, Şam'ı, Bağdat'ı, Kahire'yi, Mekke'yi, Diyarbekir'i ve Kudüs'ü hedef gösterirler. Aslında durdukları yer ve konum hiç değişmedi !
Kore'ye asker gönderirken de,
Irak ve Libya işgal edilirken de,
Suriye yakıp/yıkılırken de stratejik ortak ve müttefikleri ABD'nin çıkarları nerede ve hangi tarafta durulması gerektiğine işaret ediyor ise orada durdular !
ABD'nin karşısında ve ABD'ye rağmen durdukları tek yer Türkiye sınırları içerisindeki miting meydanları ve kürsüler oldu !
Geçmişten günümüze onların durduğu yer belli..
Elbette bizim durduğumuz yerde..
Biz Erbakan hocamızın durduğu ve durmamızı söylediği yerdeyiz..
Biz bu coğrafyanın huzurunun önce barış ile sonra birlik ve beraberlikle sağlanacağına inanıyoruz. Ve biliyoruz ki bu ABD füzeleriyle yürekleri serinleyenlerle değil, yüreği kardeş ateşi ile yanan antiemperyalist yüreklerle mümkün olacaktır. Biz bu coğrafyanın kor olan ateşini söndürmek için su taşımaya devam edeceğiz. Siz ister ateşi harlayın ister o ateşle parlamaya devam edin..
Sizin ateşiniz sizin ABD'niz..
18
açık
Namaz Vakti
03 Aralık 2024
İmsak | 06:03 | ||
Güneş | 07:28 | ||
Öğle | 12:33 | ||
İkindi | 15:07 | ||
Akşam | 17:29 | ||
Yatsı | 18:49 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|