Bir toplumu ayakta tutan, huzur ve düzeni hâkim kılan en önemli unsurlardan biri adalettir. Fert her daim kendini güvende hissetmek ister, güven duygusunu yitirdiğinde, haksızlığa uğradığında, başı derde girdiğinde kendisinin yanında olduğuna emin olduğu bir idarenin varlığına ihtiyaç duyar. Sığındığı, destek istediği, hakkını alıp kendisine teslim edeceğine inandığı bir düzen yoksa başka yollar aramaya başlar. Adalet boşluk kabul etmez o boşluk hemen farklı şeklilerde doluverir…
Son zamanlarda insanların adalete güvenlerini kaybetmeleri sebebiyle haklarını kendilerinin almaya çalıştıklarını, polis-hâkim-savcı rollerinin hepsini kendilerinin üstlendiğini hatta kimi zaman cellat olarak karşımıza çıktıklarını üzülerek görmekteyiz.
“İhkak-ı Hak” yani kişinin kuvvet kullanarak kendi hakkını alması eski Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmişti. Yeni TCK’da ise suç olarak düzenlenmemekle birlikte tam tersine birçok suçta cezada indirim yapılmasını sağlayan bir sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. (Hırsızlık, dolandırıcılık, yağma, evrakta sahtecilik…)
Toplumsal olarak kuvvet kullanarak suç işlediğine inanılan kişi ya da kişilerin cezalandırılması yani “Linç” de TCK’da düzenlenmiş bir suç değildir. Her ne kadar linç esnasında işlenen suçlar, failler tespit edilirse cezalandırılmakta olsa da çoğu zaman “Kim vurduya giden” olaylarla karşılaşmaktayız. Zaten linçin temelinde de bu vardır. En zayıf ve güçsüz insanlar bile toplu şiddet olaylarında diğerlerinden güç alır ve arada kaynar giderim düşüncesiyle her türlü eylemi gerçekleştirme cesaretini kendinde bulur. En acı yönü ise linç edilen kişinin hiçbir yargılama yapılmadan, suçu sabit olmadan çoğu zaman bir söylenti ile böylesine ağır bir şiddet olayı ile karşı karşıya kalmasıdır. Bir topluluğun hiçbir sınır ve kural olmaksızın yargısız infaz yapması korkunç bir durumdur. Linç edilen suçlu dahi olsa böylesi bir cezalandırma şekli ya adaletin tesis edileceğine inanılmayan ya da ilkel topluluklarda olabilir.
Bunların yanı sıra adli mekanizma yerine mafyalardan, çetelerden medet umanlar da mevcut. Arz talep dengesi misali, bu medet arayışı her mahallede bu tür illegal yapıların oluşmasına ve büyümesine sebep olmakta. Hatta bir kısım aile/akraba üyelerinin bir araya gelip çete gibi hareket etmeye başladıklarını da görmekteyiz. Bu oluşumlar her nasılsa elini kolunu sallayarak pompalı tüfeklerle gezip eşkıyalık yapmaya devam ediyorlar.
Adaletin tesisi hava kadar su kadar elzem. Bunu tesis edecek adli mekanizmaya ve bu mekanizmaya tesir edenlere güven daha da azalırsa toplumda daha sık ve daha büyük kaoslarla karşılaşabiliriz.