Cumhur İttifakını oluşturan AKP, MHP ve esamesi okunmayan küçük ortak BBP gelecek seçimler için son derece kaygılı. Kaygılı olmakta da sonuna kadar haklılar. Çünkü yerel seçimler genel seçimlerin ayak sesidir. Bunu da en çok Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi siyasi tecrübesi ile bilmektedir.
Seçim ile ilgili birçok soru işareti ve zorluk da kendilerini beklemektedir. Cumhurbaşkanının en fazla iki defa seçilebileceğine yönelik anayasal düzenlemeye rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan üçüncü defa seçilmek için aday olmuştur. Bunun ayan beyan ortada olmasına rağmen maalesef hep Batı toplumlarında Müslüman dünyaya karşı gördüğümüz iki yüzlü hukuk anlayışını burada da görmekteyiz. Bu hukuki engele rağmen artık herkes tek otoriteye karşı seçim öncesi bir şey yapamayacağının ön kabulü ile Erdoğan’ın adaylığını şimdiden kanıksamış durumda. Ancak bunun hukuk dışı olduğu bilinmelidir. Zaten bu sebeple Bahçeli “En az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız.” diyerek Erdoğan’ın adaylığının önünü açacak anayasa değişikliğini yapabileceklerini beyan etmiştir. Bu değişiklik süreci soru işaretlerini kuvvetlendireceği için de rafa kaldırılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile getirilen 50+1’de Cumhur İttifakının en büyük sorunlarından biridir. Bu konudaki sıkıntılarını açıkça dile getirir hale gelmişlerdir. Bu oranı yakalamaları artık hayalden öte bir şey değildir. Bu sebeple oylarını kavgadan devşiren ittifak saldırganlığın dozunu her defasında arttırmaktadır. Ancak bilinmelidir ki şifa olan bir ilacın bile fazla dozu zehirdir. Bu saldırganlık artık kendi tabanında da rahatsızlığa sebep olmaktadır. Ayrıca iki uçlu bıçak gibi olan bu saldırganlıklar artık kendi aralarında bile baş göstermektedir.
2002’den beri AKP’nin ve 2018’den beri de Cumhur İttifakının iktidarda olup her defasında muhalefeti suçlaması da artık parodilere konu olmaktadır. 20 senedir devlet yönetiminde dahi olmayan muhalefet her türlü iktidar icraatındaki hatanın, aksaklığın sorumlusu olarak görülmekte günah keçisi ilan edilmektedir.
Muhalefetteki dört parti ise Millet İttifakı olarak güçlü bir blok oluşturmuş ve yerel seçimlerde tabiri caiz ise iktidarı tüm devlet imkanlarını kendisi için seferber etmesine rağmen ezip geçmiştir. Şu anda da altı siyasi parti Millet İttifakı olarak bir mutabakat metni hazırlamış ve siyasi nezaket örneği teşkil edecek tavırları ile imza altına almışlardır. Bu güçlü birlikteliğin karşısında Cumhur İttifakı seçmenini tutabilmek için saldırganlık eğilimini devam ettirerek HDP söyleminden öteye geçen bir çıkış yapamamıştır. Tabii bir de onların şiarı haline gelen aşağılamalar ve hakaretler… Ancak tüm bunlara rağmen kendi seçmenini tutamamakta dağılmanın önüne geçememektedirler. Kalanların büyük bir kısmı da menfaat devşirmek için kalanlardır ve bu insanları bu hale getiren ve bağımlı kılan da iktidarın planlı icraatlarıdır. Özellikle yardım adı altında her aileye bir miktar para dağıtmakta ve bu sayı 6,5 milyon aileyi/haneyi bulmaktadır. Bu insanlar “Niçin ülke bu halde, ben niçin yardıma muhtaç hale geldim?” diye düşünemez hale getirilmiştir.
Özellikle HDP söylemiyle vatan millet aşığı insanımız ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaktadırlar. Saçma olduğunu bilseler de her hareketten, her sözden bir sonuç çıkarmaya çalışmaktalar. Mutabakat metninin imzalanması ile ilgili “Masanın gizli ayağı HDP’dir” demekte, deklare edilenlere kulak dahi asmamaktadırlar. Halbuki aynı Cumhur İttifakı HDP “Şu anda sizi destekleyeceğiz” dese hiç düşünmeden ittifaklarına alırlar. Her seçim HDP’nin oylarına talip olduklarını söyleyip sonrasında yine saldırmaları da maalesef kendi tabanındakileri halen düşünmeye sevk etmiyor. Tabanları nerede ise tüm medyanın sahibi olan tek otorite tarafından beyin yıkama operasyonunun mağduru konumunda. En son yerel seçimlerde İstanbul adaylarının açıkça HDP’lilerin oyunu istemesi dahi onların zihinlerinden anında siliniyor.
Cumhur İttifakı seçmeninin artık akıl terazilerini bir kenara bıraktığını gördüğümüz için vicdan terazilerini harekete geçirmelerini istiyoruz. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Türkiye’ye geliyor, hem de TRT’nin haberinden alıntı ile söyleyelim ki -belki inanırlar- “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetine icabetle”. HDP’ye oy veren kendi vatandaşlarımızı yani toplumun %13’ünü bile terörist ilan eden Cumhur İttifakı dünyayı terörizm ile kasıp kavuran, Filistinlilere kan kusturan terör devletinin başına kucak açıyor. Artık Filistin ile ilgili haberleri medyada nerede ise hiç göremez olduk. İnternet olmasa her şey güllük gülistanlık diyeceğiz. Daha yeni 12 yaşındaki Filistinli bir kız çocuğunu İsrailli polisler çok kötü bir şekilde darp etti.
Herzog ziyareti iktidarın teröristlerle ilk kucaklaşması değil, 2007’de de terörist İsrail devletinin Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i Gazi Meclis’te konuşturmuşlar, ağırlamışlardı.
Ne ilginç! PKK’ya her türlü desteği veren ABD ile müttefik olan, yine PKK’nın hamisi AB ile her daim dost olduğunu ilan eden, ekonomisi sıkıştığında terör devleti İsrail için Filistinlileri görmezden gelen, Çin ile ilişkileri için Doğu Türkistan’a sahip çıkmayan, Hindistan ile ilişkileri için kesintisiz Hint dizileri yayınlayıp Keşmir’e sahip çıkmayan, FETÖ’nün %99 büyümesini kendi döneminde gerçekleştiren ve her türlü yapısı ortaya çıkarılmasına rağmen siyasi ayağını ortaya çıkarmayan Cumhur İttifakı yine muhalefeti teröristlerle bir arada olmak ile suçluyor.
Bu arada Cumhurbaşkanımızın "Edirne’deki (Demirtaş) en büyük hesabı İmralı’dakine (Öcalan) verecek." sözlerini de umarız Cumhur İttifakı tabanı iyi düşünür. Bu zıtlaşmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ve Cumhur İttifakına olan desteği ifade ettiğini herkes anlamıştır. Çünkü Öcalan “Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz.” demişti. Demirtaş ise bu sisteme ve Cumhur İttifakına destek vermiyor. Yine Cumhur İttifakı tabanını Demirtaş’ın niçin 2016’dan beri tutuklu olduğunu, yargılamasının tamamlanmadığını da düşünmeye davet ediyoruz. Daha önce hapse giren çıktığında ise iktidarın tartışılmaz destekçisi olanları hatırlayalım.