Beyzade Haber
2020-02-21 07:30:24

'Aldanmak Öldürür!'

Mehmet Harputluoğlu

mharputluoglu@yandex.com 21 Şubat 2020, 07:30

Zaman geçiyor ve insan, saatlerle kontrol altında tuttuğuna inandığı takvimi yakalamaya gücü yetmiyor. Geçen her gün tıpkı bir takvim yaprağı gibi ömrümüzden düşüyor..

“İnsanız elbette aldanırız, beşeriz şaşarız” dediğimiz nice anları bu ömür yapraklarına da bir bir sarıyoruz. Belki bunun belli bir noktaya kadar kabulü de telafisi de olabilir. Fakat bu sürekli hale dönüştüğünde aldatılan /aldanan insan hikmetle arasını açar. Hikmet, insanı iyi, güzel, doğru, adil ve faydalı olana yönlendirir. Kötü, çirkin, yanlış, zulüm ve zararlı olandan da alıkoyar. Hikmet, insana zihni kabiliyet ve ustalık vererek mânâyı idrak ettirir. Aynı zamanda Hikmetli insan, Kelâm-ı Kadim'in ‘akıl sahipleri’ hitabına da mazhar olandır. Müslümanlar ise Mübarek Kelâm’ın bu hitabını gözardı ederek Hikmetin yitik, aldanılmışlığın ise kök saldığı zamanları yaşıyor. Bu aldanma, pişmanlık ve tövbe kapısını açsa da maalesef Yusuf'un (a.s) kardeşlerinin nasip olmayan tövbesinde olduğu gibi her aldanma bir aldatma sürecini de birlikte getiriyor. Böyle olduğunda İnsan, aldanmışlığını aldatmakla telafi ederek daha büyük bir zülüm yolculuğunu da başlatmış oluyor. Bu yolculuğun ise ağır bedelleri var..

Tam bu noktada merhum Cemil Meriç’in “Aldanmak Öldürür" uyarısı akla geliyor. Üstad Cemil Meriç bunu bize şöyle anlatır:

Yahuda Kralı Herod, Vaftizci Yahya’yı getirmelerini emrettiğinde gözlerindeki yorgunluk ve alnındaki gelgit gün kadar aşikârdı. Kaşları çatılmış, çenesi sarkmış, yüzü kararmıştı. Zihni bir meseleyle meşgul olduğunda aynen böyle kararırdı çehresi.

Gardiyanlar Vaftizci Yahya’yı zindandan alıp huzura çıkardığında vakit gece yarısını çoktan geçmişti.

-“Uzun zamandır zihnimi kurcalayan, uykularımı kaçıran bir mesele var” dedi Herod.

-“Bilginlerle de konuştum, bilgelerle de konuştum ama tatmin edici bir cevap alamadım hiç birinden. Bilirim Sen peygamber soyundan gelen aziz bir adamsın...” diye de ekledi.

(Herod burada bir an durdu, bir süre süzdü muhatabını. Yaltaklanmasının karşılığını beklermiş gibi. Vaftizci Yahya heykel katılığındaki duruşunu hiç bozmadı. Bunun üzerine Herod devam etti.)

-“Firavun’la Musa’nın hikâyesini bilirsin. Hani Firavun İsrailoğullarına musallat olmuştu da Rabbi Musa’ya kavmini alıp Mısır’ı terk etmesini emretmişti ve Musa’da kavmiyle birlikte Kızıl Deniz’in kenarına gitmişti hani. Peşlerinde Firavun ve ordusu, Musa çaresizlik içinde gözlerini göklere çevirince Rabbi; asasını denize vurmasını buyurmuştu. Musa asasını Kızıl Denize vurmuş, Kızıl Deniz’de ikiye yarılmıştı ve Musa’da kavmiyle birlikte sağ salim karşıya geçmişti. Peşlerinden gelen Firavun ve ordusu Kızıl Deniz’in bulanık sularında boğulup gitmişti. Mesele şu, her şeye kadir olan Rab niçin İsrail oğullarını su üstünde yürütmedi de Kızıl Deniz’i ikiye yarıp deniz yatağını onlara yol eyledi ?”

Bu soru üzerine Vaftizci Yahya:

-“Hikmet öyle bir lokmadır ki senin gibi aldanmışların kursağından asla geçmez” dedi ve devam etti.

-“Ama benim vazifem soran kim olursa olsun sorulan her soruya doğru cevap vermektir. Senin sualinin hikmetine gelince; bu Rabbin bir hilesidir, Firavun ‘aldansın’ diye kurulmuş bir tuzaktır.”

-“Çünkü” dedi Yahya:

-“İsrailoğulları su üstünde yürüyerek Kızıl Deniz’i geçseydi o zaman Firavun ve ordusu peşlerinden gitmezdi. Herkes bilir ki suyun üstünde yürünmez, bu bir mucizedir. Hâlbuki deniz yarılıp da deniz yatağı yani toprak ortaya çıkınca Firavun ve ordusu ‘biz toprağın üstünde yürürüz’ dediler, herkes toprağın üstünde yürüyebilir çünkü. Oysa denizin ikiye yarılması da bir mucizeydi ama Firavun ve ordusu toprağı görünce mucizeyi unuttu, aldandılar."

Ve herkes bilir ki "aldanmak öldürür..."
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.