Beyzade Haber
2020-03-28 07:30:47

'TÖVBELERİMİZE BİLE TÖVBE GEREK'

Mehmet Harputluoğlu

mharputluoglu@yandex.com 28 Mart 2020, 07:30

Son günlerde dünya zor günler geçiriyor. Bütün insanlığı bu denli tehdit eden, aynı anda aynı düşmana karşı aynı tedbirler alarak aynı mücadelenin verildiği başka bir dönemi tarih yazmamıştır. İnsanlık belki birçok felaketi ortak yaşamıştır ama tek bir insanın sağlığının ve güvenliğinin bütün insanlığın sağlığı ve güvenliği olduğu hissi hiç bu kadar ağır basmamıştır. İnsanlık; ortak kaygıların, ortak korkuların ve ortak acıların ortak hisdaşı olarak belki de ilk defa yeryüzü yurttaşı oldu. Her inanç, ırk, renk, dil, mezhep ve meşrepten insanı diğer her bir insanla eşitleyen bu zor günlerin bir an önce geçmesi en büyük temennimizdir. Fakat bu sorunun ortaya çıkış nedenlerini düşünmemiz; aynı soruna aynı kaygı ve korkulara insanlığı bir kez daha maruz bırakmamak adına çok önemlidir. Çünkü kaygılar doğrularla ters orantılıdır..

Tam bu noktada aklıma ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’in "Ey rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz!" itirafı, pişmanlığı ve tövbesi geliyor. Bu inanılmaz an, beşerlikten insanlığa evirilişin en önemli safhasını oluşturuyor. Bizim de önce itirafa sonra pişmanlığa ve en sonunda nasuh bir tövbeye ihtiyacımız var. Biz ise bunların hepsinden uzak bir şekilde her zaman olduğu gibi müthiş bir kolaycılıkla Coronavirüs günlerine ‘özel dua seansları’ ile Rabbimizin bütün sorunları bir çırpıda halletmesini bekliyoruz. Hâlbuki bizden bir şey sâdır olmadıkça bu olmayacak. Tövbe etmek aklımızın ucundan bile geçmiyor. Kalplerimiz pişmanlığa, vicdanlarımız ise itiraflara kapalı ! Biz bir adım atmadan Rabbimiz de atmayacak. “Bir toplum kendine özgü tutum ve davranışlarını değiştirip dönüştürmez ise Allah da durduk yere olumlu veya olumsuz o toplumu değiştirip dönüştürmez.”

Bizler tıpkı Hz. Âdem’in sınırları aştığı ve yasağı çiğnediği gibi yasakları çiğnedik, günahkârlardan olduk ve kendimize zulmettik. Rabbimiz nasıl ki Hz. Âdem'e çiğnedikleri yasak ve başkaldırı neticesinde “Gözüm sizi görmesin” diyor ise aynı şekilde bizler de her çiğnediğimiz yasak ve her aştığımız sınır sonrası gözden düşüyoruz.
İnsan, bugün yaşadığı dünyanın en temel sorunu hâline gelmiş bir varlıktır. Bu sorun, ancak insanın sorun olduğunu farketmesiyle çözülebilir. Başımıza gelen her felaketin temelinde bizlerin oluşturduğu sorunlar yatmaktadır. Allah'ın kusursuz olarak yarattığı ekolojik dengeyi, biyolojik çeşitliliği, hayatı kaim kılan canlılığı, insanı ve insanî olan her şeyi ifsad ederek bozduk. Haktan yüz çevirdik ve zulmedenlerden olduk..

Yeryüzünün imar ve ıslahı, ancak yeryüzünde yaşayan bütün canlıların ortak mülkü olduğunun bilincine sahip insanların elleriyle mümkün olur. Bizler ise bu bilincin, imar ve ıslahın değil, ifsad ve ilganın peşinden giderek yeryüzünün imhasına çalıştık. Toprağın, suyun, tohumun, enerjinin.. gıdanın kontrolünü ve güvenliğini kaybettik. Kaybettiklerimiz muhtaçlığımızı, muhtaçlığımız da köleliğimizi artırdı.

Sorarım size:
“bir köle insanlığı nasıl özgür kılabilir?”

Her birimiz kendi zindanımızla birlikte yaşıyoruz. Kendi zindan ve karanlığımızdan çıkmalıyız. Işık olan yerde zindan olmaz, esaret olmaz. Aydınlık gelecek olur, özgürlük olur ve iyilik güzellik olur.

Işık Hz. Âdem’in itirafı, pişmanlığı ve tövbesi; dua ise Rabbi ile yüzleşmesidir. Dua sınırlı, sonlu ve âciz olan varlığın sınırsız ve sonsuz kudret sahibi Allah ile kurduğu bir köprüdür. Bu köprü, Allah'ın ahlâkı ile ahlaklanmamız ile kurulur. Ancak pişmanlığımız ve mahcubiyetimizle kurulur. Bu köprü kurulmadan da Allah'ın yardımı gelmez..

Önce tövbe gerek !

Hatta tövbelerimize bile tövbe gerek..

Dönüş o'nadır..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.