Allah’ın ismiyle… O’nun izin ve inayetiyle…
Selam ve hürmet ediyorum “Haykırış”ın değerli ailesine ve çok muhterem okuyucularına.
Sorumlu bir yazar, sorumluluk bilinciyle yazar yazılarını. Olay ve olguların değerini keyfince değiştiremez ve tahrif edemez! Çünkü tanıklık edilen bir olayın hakkını vererek kaleme almak; doğru, dürüst, haysiyetli ve ahlaklı olmakla eşdeğerdir. Esasen bu yaklaşım, aynı zamanda yazarın okuyucusuna karşı duyduğu saygının da bir ifadesi ve sonucu olmaktadır. Okuyucusunu doğru bilgilerle bilgilendirmek, temelde onun görevidir. Bu, kişilikli bir yazar olmanın da gereğidir. Meydana getirilen yazının çerçevesi, “ölü bir resmin etrafındaki tahta kuşak değil, eşya ve hadiselerin ruhunu vezneden bir miyar (ölçü)” (N. Fazıl Kısakürek, Çerçeve, 5.bs., İstanbul: Büyük Doğu Yay., 2010, s. 6) niteliğinde görülmektedir. Okuyucusuna karşı saygı ve sorumluluk taşıyan yazarın en büyük korkusu, kaliteli ve değer ifade eden yazıların “aşınmış, pörsümüş, ucuz ve laubali bir kalıp olan gündelik fıkra tabutunda harcanıp gitmesi…” (N. Fazıl Kısakürek, a.g.e., s.6) olarak belirtilmiştir. Hatta çalakalem ve gündelik olarak yazılan yazıların hafifliğinden ve eyyamcılık özelliği taşıdığından; kapsayıcı ve olgun nitelikli yazıların ise kalıcı olduğundan söz edilir: “eserlerimizin günübirlik sağlamlığına güvenmeyelim. Birkaç gün sonra yerlerinde yeller esebilir. Zamanı büyüleyecek sırları avlayabilirsek, velev kimsenin görmediği ve aldırmadığı bir mısra halinde olsun, ebediyete akabiliriz.” (N. Fazıl Kısakürek, a.g.e., s. 13)
Yazarın, kaleme aldığı konunun mutlaka farkı olmalı, farklı mesajlar içermeli. Farkındalık meydana getirmeyen bir yazının, yazılanların tekrarından başka ne mahiyeti ve ne manası olabilir? Düşünün, defalarca aynı minval, aynı üslup ve içerikte önümüze getirilen ve zihinlerimize zerk edilen bir yazının benimsenmesi nasıl beklenebilir? Bu şekilde meydana getirilen bir yazının ne tadı olabilir?
Peki, nasıl oluyor da bu türden yazılar, habire yazılıp önümüze servis edilebiliyor? Bunun olabilmesi için iki sebep düşünülebilir: Ya yazarın konuları algılayışı ve ufku ile ilgili bir husustur bu ve dolayısıyla bu durum yazarın, popüler konu ve kültürün çekim dünyasından kendini kurtaramamasıyla izah edilebilir. Yahut da yazarın dünya görüşü doğrultusunda, farkında olarak veya olmayarak, konu ve şahsiyetler çerçevesinde dönüp durmak mecburiyetinde kalışıyla. Sonuçta, biteviye aynı şeyleri yazmak mevzubahis olursa, artık bu yazılar, "dedikodu" kültürünü yansıtmaktan öteye de bir mana ifade etmeyecek ve tadı tuzu olmayan yavan yazılara dönüşecektir.
Ölçüyü ve değerleri kaybetmiş bir yazarın, şahsiyetler ve olaylar etrafında meydana getirdiği yazıların, daha başlangıç anında bile özgünlüğünü kaybettiği fark edilir. Esasen ipotek edilmiş bir zihnin meydana getirdiği yazılar, yazarını zor durumlara sokacağı açıktır. Bunu görmek için de aşırı gayret sarf etmeye de gerek yoktur. Sonuçta edebi ve usturuplu yazılarla, sıradan günü kurtarmaya yönelik yazılar kolayca tefrik edilebilir.
Kardeşim Necmettin Bey’in daveti üzerine, Allah’ın takdir ettiği bir zamana kadar yine O’nun izniyle birlikte olacağız. Bu davetle birlikte omuzlarımıza ağır bir yükün ve sorumluluğun bindiğinin de bilincindeyiz. Biz bu şuurla ve elverdiğince kalemimizi sizin hizmetinize sunacağız. Bunu yaparken de önemli gördüğümüz konu, olay ve olguları objektif bir çerçeveden değerlendirerek huzurlarınıza sunmaya çalışacağız.
Tahlillerimizi polemiklerden uzak, ilmi ve bilimsel dille yapmaya gayret edeceğiz. Ulusal düzeyde birçok yazarın, pek çok konuda doğru-yanlış kalem oynattığı ve oynatmaya devam ettiği hepimizin malumudur. Biz doğru bildiğimizi doğru; yanlış bildiğimizi de yanlış olduğunu ilmi müvacehede ifade edeceğiz ki, polemiklere meydan vermemiş olalım.
Bunu anlatabilmek için bazı yazarların yazılarından ve bunlara karşılık olarak bizim yazdıklarımızdan örnekler vereceğiz. Böylelikle hem duruşumuz, hem üslubumuz, hem de maksadımız daha iyi anlaşılmış olsun.
İsterseniz ilk örneği, yurt dışına firar ederek ülkemiz hakkında ileri geri konuşan Can Dündar'dan verelim.