Beyzade Haber
2020-12-23 09:28:09

HALKIN HUKUKU

Mehmet Sılay

mehmsetsilay@hotmail.com 23 Aralık 2020, 09:28

Dünya-Ahiret ödenemeyen ana-baba hakkı ve çocuklardan oluşan çekirdek aile içindeki her bir ferdin diğerine karşı beşeri ve manevi değeri, saygınlığı ve hukuku vardır.

Karşılıklı sevgi ise hem bireylere hem de halkın-toplumun ünitesi olan ‘aile’ kurumuna hayat suyu verir. Birlikte yaşamaktan eşsiz bir tat alan insanlarda yaşama sevinci gelişir.

Mutlu insan verimli olur, üretken olur. Mesleğine göre toplum yararına üretmeye başlar. Fikir üretir. Hizmet üretir. Yükselen hayat standartları içinde, yaşamayı kolaylaştıran, sevdiren ve yaşanır hale getiren nesneler üretir. Sonra da emek ve gayretlerinin karşılığı olan hakkını alır.

ÖNCE KUL HAKKI

Temel kültürümüzde mutlaka karşılanması gereken bir ‘kul hakkı’ kavramı vardır. Şirk ve kul hakkı hariç Gafur ve Rahim olan Allah insanoğlunun bütün kusurlarını affediyor. Kul Hakkı ödenmeden Cennet’e giremiyoruz.

Yine temek kültürümüzde ve inanç sistemimizde “çalışanın-işçinin hakkını teri kurumadan ödeyin!” emri ile sarsılırız. Neredeyse miras hakkının düşebileceği komşuya karşı hakları ayrı bir konu teşkil eder.

Fakirin, mazlumun, yetimin hakkı. Ana-babanın hakları. Uğruna YOYAV’ın kurulduğu toplumda bizimle birlikte yaşayan Yoksulların varsıllar üzerindeki hakları tartışılmayacak kadar çok ve ağırdır.

İnsan, hayvan ve yeşillikler içinde yaşadığımız ve mutlaka korunması gereken çevre hukukuna riayet şarttır.

Batının latince “Existansiyalizm” dediği varoluşun, yaratılışın kurallarına aykırı davranmayı deneyen toplumlar, Halilullahın kardeşi oğlu- yeğeni olan Hazreti Lut peygamberin Halkı gibi yaşadıkları Sodom ve Gomore şehirleri de Deniz seviyesinden 420 metre derinlikteki Bahri Meyyit-Ölü Denizin dibine gömülmüştür. Gassaniler ve Nebatilerden geriye sadece Petre ve Palmiradaki kaya mezarları kalmış.

Yaşarken karşılıklı olarak birbirlerinin hukukuna riayet edenler geride bıraktıkları eserlerle yaşamaya devam ediyorlar.

Hammurabi’den beri halkın hukuku kanunlarla ve değişmez kurallarla korunmuştur.

Halkın hukukunun daha birinci maddesinde şahısların hayat hakkı yani yaşama özgürlüğü gelir. Sonra da eğitim ve sağlığa öncelik veren teşebbüs, mülk edinme, ticaret ve seyahat özgürlükleriyle halkın temel hak ve hürriyetleri gözetilmiş ve teminat altına alınmış olur.

Kültür seviyesi yüksek fertlerden oluşan, ilme ve ilim adamlarına değer veren, inançlı ve özgüven sahibi milletler kendi evlatları arasından yüzyılın liderlerini yetiştirirler.

Bu liderler de İnsanlık tarihinin yıldızları ve Müslüman nesillere rol model olurlar

Bir asırdır Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığımızın bizlere yeterince tanıtmadığı Nureddin Mahmut Zengi, Selahaddin Eyyubi ve Kılıçaslanlar yeterince tanıtılmadı ve öğretilmedi.

Abdulkerim Satuk Buğra han, Emir Timur, Muhammed Alpaslan!

Osman Gazi'den başlayarak gaza döneminin bütün padişahları, Resulullah'ın “Le Tuftehannel Konstantiniyye…” hadisiyle, Onun sevgi ve övgüsüne mazhar olan Fatih Sultam Mehmet, daima gençliğin gündeminde olmalı.

Yavuz Selim’den itibaren Osmanlı hükümdarlarının hakettikleri HİLAFET onuruyla Dünya Müslümanlarının önderlik ve sorumluluklarını yüklenmeleri onlara Allah’ın ikramıdır.

Sorumluluk bireyleri de liderleri de halkın ve Hakk’ın gözünde ve gönlünde yüceltiyor.

MENZİLİMİZ DİN-İ HUDA!

Liyakatli yöneticiler ve toplumları yönlendiren aydınlar halkın gündemini belirler. Nesillerin güvenle yaşadıkları güncel hayatları ve istikballeri onlardan sorulurdu. Halkı peşinden sürüklemeyi başaran liderlerin halka karşı sorumlulukları da büyüktür. Ancak O önderler halkın duası, sevgisi ve desteklerine mazhar olurlar.

O mübarek halk önderlerinin ufukları geniş olur. Büyük düşünürler ve hayatta halk yararına emin adımlar atarlar.

Osman Gazinin oğlu Orhan’a tavsiyesi, ülke aydınları için vasiyet niteliğindedir.

“ Maksadımız Din-i Hudadır bizim.

Menzilimiz Rıh-i Hudadır bizim.

Yoksa kuru mihnet-i kavga değil,

Şah-ı Cihan olmağı Dava değil!

Onlar,Edebali, Akşemseddin ve Molla Guranilerin aydınlattığı yolda yürüdüler.

Halkımızın ekseriyeti bugün kurtlar sofrasına dönen dünyamızda emperyalistlere karşı uzak ve yakın çevremizdeki ülke halklarına insani ve askeri yardımları cömertçe sunan Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a İttihadı İslam’ın mimarı Selahaddin Eyyubi’nin günümüzdeki tekrarı gözüyle bakıyorlar. Balkanların “Sultanı”, Filistin, Kudüs ve Gazze mazlumlarının tek “umudu” olan Erdoğan’a bu nedenle yüreğimizde özel bir yer ayırıyoruz.

PANDEMİ SINAVI 

Pandemi kıvılcımı kısa zamanda dünyaya yaymaya başladığında, Güçlü ve zengin bilinen zulmünden korkulan ülkeler birer bire sınıfta çaktılar. ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, ispanya, İran ve Çin sapır sapır döküldüler.

Elhamdulillah Türkiye dimdik ayakta kalmakla yetinmeyip önce memleketimize Şehir Hastaneleriyle, yetenekli sağlık otoriteleri ve sağlık malzemeleriyle sektörü güçlendirdi. Sonra da dünyada yüz elli ülkeye maske, dezenfektan ve hijyen malzemelerini özel kargo uçağımızla aylarca taşıdı. Dünyanın takdirini kazandı ve yoksulların umudu olmayı sürdürdü.

Ulusal basında ve televizyonlarda gördüğümüz ve yaşadığımız gibi öncelikle Sağlık gereksinimleri, maske ve dezenfektan ücretsiz halka dağıtılıyor. Viral enfeksiyonu önlemek için maske ve hijyene riayet edilmesi hem televizyonlardan hem de minarelerde ezandan sonra, hutbelerde, vaazlarda halka ısrarla duyuruluyor.

Sokaklarda sigarayı savurarak dolaşan, maske takmayan, koruyucu hekimliğin disiplinine uymayan bununla da halkın hayat hakkını ihlal ve tehdit eden kendi hayatını ve çevresinde yaşayanların hayatını risk altına atan cahilleri önce uyaran sonra yasak ve cezalarla hizaya getiren zabıta görevlilerine saygı duyuyoruz.

Toplu yaşama alanlarında ve caddelerde maskeyle gezenler hem kendilerini korur hem de diğer vatandaşları korurlar.

Halkın sağlığını yani hayat hakkını korumak için maskeli olmak, mesafeye riayet etmek ve tıbbi hijyene yani temizliğe riayet etmek zorundayız.

Toplumsal bir tehlike olduğu için pandemi konusunda kendimizi ve halkın hayat hakkını teminat altına alabilmek için önce eğitim ve uyarılarla sonra da doğal olarak yasak ve cezalarla yaptırımlar gündeme oturuyor.

HALK İÇİNDE MUTEBER BİR NESNE…

Bildiğiniz gibi Kanuni Sultan Süleyman dönemi Osmanlı cihan devletinin en kudretli, zengin ve en güçlü dönemidir.

Kanuni 1500’lü yıllara Medrese, Şifahane, Kervansaray, Kapalı Çarşı ve merkezinde cami olan külliyelerden oluşan eserleriyle çağa damgasını vurmuştur.

Kerim Devlet yapısıyla Osmanlı, Müslim-Gayrı Müslim bütün vatandaşlarının eğitim, sağlık ve can güvenliğini teminat altına alıyordu.

Köyden Kente bütün meskun alanlarda özgür ve kardeşçe birlikte yaşamalarını sağlıyordu.

Avni mahlasıyla yazdığı şiirlerle Divan sahibi olan Kanuni Sultan Süleyman bir şiirinde halkın sıhhat ve vahdetine vurgu yapıyordu:

“Halk içinde Mu’teber bir nesne yok DEVLET gibi,

Olmaya Devlet Cihanda bir nefes SIHHAT gibi,

Saltanat dedikleri bir Cihan Kavgasıdır.

Olmaya Bahtu Saadet dünyada VAHDET gibi!”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.