Başbakanlık konutunda, üstelik resmi mesai saati dışında ülkemizin sevilen kanaat önderleri, geniş halk kitleleri nezdinde itibarı olan ilim adamları, halk filozofları Ramazan ayında iftara davet edildiler. Sonra da bu misafirler, Başbakan Erbakan'ı saygıyla dinlediler, sohbet ettiler, namaz kıldılar ve çaylarını içip ayrıldılar. Başka bir gün davetliler arasında bulunan Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven ERKAYA' nın içecekler arasında, özellikle rakı isteği karşılanamamıştı.
Bunlardan başka kusurları olmadı mı Başbakan Erbakan' ın? Oldu. Şimdi bir de bunları sayalım!
Erbakan'ın Hataları Erbakan, bürokraside kadrolaşmaya gitmedi. Yargıya adam yerleştirmeyi denemedi. Bugüne kadar genelde iktidara gelenler, kendi hırsızını da beraberinde getiriyordu. Erbakan kendi zengini, kendi medyası ve kendi burjuvazisini oluşturmaya teşebbüs dahi etmedi, tenezzül etmedi. Başörtülü eşi Nermin Hanım, hiçbir zaman Devlet protokolüne katılmadı. Temel stratejik kurumlar özelleştirilme kapsamında yabancılara satılmadı. Kıbrıs'ta ödün vermedi. Kuzey Irak' ta belirlenen kırmızı çizgileri çiğnetmedi. Korudu ve vazgeçmedi. İç ve Dış politikada Avrupa Birliği, Amerika ve israil'e teslimiyet göstermedi. Erbakan yönetiminde milletimiz ekonomide son otuz yılın en huzurlu dönemini yaşadı. Ekonomide kurulan Habuz sistemiyle yasalar çerçevesinde yapılan vurgun kaçaklar önlendi. IMF devre dışı kaldı. D-8'lerin kuruluşu ve Çırağan deklarasyonuyla Erbakan, ancak Selahaddin EYYUBİ'nin düşünce ufkuna yakışan uluslararası bir atılım yaptı. Ancak D-8, Amerika ve İsrail'in oluşturduğu tek kutuplu dünya projesine ve onların çıkarlarına aykırı idi, tersti. Erbakan milli ve yerli olmanın, emperyalizme ve vahşi kapitalizme karşı yeni bir alternatif oluşturmanın bedelini ödedi. Dışardan Amerika ve MOSSAD, içerden de onların işbirlikçileri tarafından 28 şubat operasyonuyla siyaseten infaz edildi.
Yeniçeri Ağaları
Postmodern darbenin kısa vadeli yaptırımlarını birebir yaşadık. Mecliste yaptığımız ”Yeniçeri Ağalarının” baskılarına karşı gündem dışı konuşmadan sonra akşam Oran'daki evlerimize telefonla tehdit, taciz ve küfürler ediliyordu. Telefondaki şahıs kim ve neci olduğunu söylemeden hızla telefonu da yüzümüze kapatıyordu.
İllegal Batı Çalışma Gurubu ve JİTEM, milleti inançlarına, düşüncelerine, partilerine, mezheplerine, etnik alt yapılarına, Atatürkçü ve Laik olup-olmadığına ve geçmişte katıldığı eylemlerine göre FİŞLENİYORDU. Telefonlarımız dinleniyordu. Bir Kur'an kursuna makbuzla para yardımı yapan esnaf, fırıncı ve kebapçılar fişleniyordu. Bu psikolojik savaşın bir versiyonuydu.
Suçlananlar siyasallaşan yargı önünde hapis cezalarına çarpıldılar.
En çok ifade özgürlüğünü kullanarak, sistemin kritiğini yapan ve eleştiren yazarlar bu dönemde hapsedildiler ve yine en çok kitap 28 Şubat sürecinde toplatıldı.
Bizim de “Parlamentodan Haber” adlı çalışmamız DGM- Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Nuh Mete YÜKSEL' in emriyle yayınevlerinden toplatılan kitaplar arasına katıldı. Kitap, meclis kürsüsünden yapılan gündem dışı konuşmalar, kanun teklifleri ve araştırma önergelerinden ibaretti. Ancak önsözünden cımbızla çekilen iki cümle Fazilet' in kapanmasına gerekçe olarak kabul edilince, beş yıl siyaset yasağı kapsamına girmiş olduk.
Siyasi bir kadroyu tasfiye, kısa zamanda İslam'ı tasfiyeye dönüştü. Bu çok tehlikeli bir girişimdi. Bireysel ve toplumsal sağlığımızı şüphesiz İslami hayatı yaşamaya borçluyduk. Resmiyet bunu doğru olarak görmeli ve değerlendirmeli. İslami hayat milletimizin hayat enerjisidir.
Başka bir görüş: Amerika, Refah Partisi'ni ve Milli Görüş' ü, Türkiye' yi dünyada farklı bir stratejik mecraya yönelttiği için düşman kabul etti ve iktidardan düşürdü. İmam-hatip okullarının da sadece dindar iyi ahlaklı dindar gençler yetiştirdiği için değil, Türkiye'nin dünyadaki konumunu değiştirme ideali taşıyan gençler yetiştirdiği için budandı ve kapanma sürecine alındı.
Hatırlatmaya çalışalım, 28 Şubat Post Modern Darbe Niçin Yapıldı?
Paylaş