Beyzade Haber
2020-03-21 13:48:15

MEMLEKET MAZBUT!

Mehmet Sılay

mehmsetsilay@hotmail.com 21 Mart 2020, 13:48

Hafız Esad döneminde iki taraf için de Türkiye’den Suriye’ye gidip gelmek çok zordu. Masallarımızda, türkülerimizde, tekerlemelerimizde her gün Halep’den bahsederdik. Halep rüyalarımıza girerdi ama kırk kilometre yanımızda yaşayan hısım-akrabalarımızı ancak kurban ve ramazan bayramlarında görür kucaklaşır birbirimizle gözyaşları içinde haberleşirdik. Geçen sene ölenlerimiz için ağlar ve hatimler indirir, yeni doğan torunlarımız için de birlikte sevinir ve hedik dökerdik.

Suriyeye, Babul Havada, Muhaberatın sorgulamasından geçmeden girdiğimi hatırlamıyorum.

Halep çarşılarında ve kavşaklarda silahlı siviller görürdük. Kolundan tutup götürdükleri gençler kaybolur, bir daha evine dönemezdi. Oğlunu aramak için polis merkezine başvuran yakını, eğer nasipliyse ağız-burun kan-revan içinde kalana kadar dayak yer ve evine döner, maazallah itiraz eder, direnir, ısrar ederse

O da kayıplara karışırdı.

Her yıl Halebin geniş bir meydanında, Abdulhamit Hanın yaptırdığı Babulfaraş saat kulesinin altında İhvandan birkaç genç, rejim muhaliflerini yıldırmak için halkın gözü önünde idam edilirdi.

Halepte çok kültürlü-mültikültürel sosyal yapı barış içinde bir arada yaşarken Rifat Esadın yönettiği Arap milliyetçisi Baas rejimi sade vatandaşları canından bezdirirdi.

Sorduğumuzda Halepliler seslerini kısarak ve Hafız Esad ve kardeşi Rifadın adını anmadan:

“ Ulek, Vallahulazim memleket mazbut lakin Baasçılar Buşt!” derlerdi.

Arapçada P harfi yoktu. İskenderun gençleri de bu vurguyu değişik versiyonlarda kullanır ve gülüşürlerdi.

İşte bildiğiniz gibi Suriye mazbut bir memleket, diyasporası da böyle.

Suriye bir Orta doğu ülkesi ama günümüzde dünya siyaset merkezi olmaya devam ediyor. Neredeyse bütün büyük şehirlerinde mültikültürel sosyal yapı gözleniyor. Etnik zenginlik ve kültürel açıdan renkli yapı iç barışın güvencesi olabiliyor Suriyede.

Tarih boyunca Suriye, Mısır Firavunlarının, Etilerin, Kölemenlerin veya Osmanlının bir vilayetidir.

Taberi Tarihine göre 638 ‘de bölgeye gelen sahabe orduları komutanı Ubeyd ibni Cerrah, Arap göremiyor. Müslüman Turanilerin obalarıyla Bizans bakiyesi Hırıstıyan Rum topluluklarıyla karşılaşıyor.

Birinci cihan savaşından sonra Şam aydınları İstanbuldan kopmak istemiyor ve çok direniyorlar. Kardeş halkların çaresiz bakışları altında içerdeki işbirlikçilerin onayıyla Fransızlar hudutları çiziyor, İngilizler de mayınları döşeyince, yakın akrabalar birbirlerine ayrı düşüyorlar.

Ancak 1944 yılında ilk defa bir Suriye Devleti ortaya çıkıyor. Çevresindeki bütün ülkeler gibi, sınırları Avrupalı sömürgeciler tarafından çiziliyor. Yönetime kullanışlı işbirlikçiler getirilip, ikili anlaşmalar yapılıyor.

Dünya İslam Birliğinin son paradigması olan koca Osmanlıdan on yedi adet kolay sömürülen ve kolay tokatlanabilen devletçikler icat ediliyor.

Suriye üzerinde çizdiğimiz tarihi ufuk turu buraya kadar olsun...



Suriyede başlangıçta erken uyanan darbe yapardı. Altı ayda bir ihtilal olur, hükümet değişirdi.

Haşa min huzur: Dinsizin hakkından imansız gelir demişler.

1969 Şubatında bir hava generali olan Hafız Esad daha kanlı bir darbeyle ülkeye el koydu. Kısa zamanda Hasan Sabbahta gördüğümüz şii-batıni terör metoduyla muhaliflerini kısa zamanda imha etti. Arkasından bir şii azınlık diktatoryası kurdu. Silahlı kuvvetleri takatinin üstünde güçlendirdi. Mişel Eflak, el üstünde tutulurken Şam’da İhvan teorisyeni Mervan Hadid şehid edildi, Hama’da yüzyılın katliamı ve Kadirilere karşı hava kuvvetleri eşliğinde saldırı gerçekleşti. Sünni çoğunluğun zulme ve baskılara karşı münferit direnişleri akıllara durgunluk verecek kadar kanlı bastırıldı.

Bütün şirketler devletleştirildi. Antiemperyalist İslami uyanışlar kaynağında boğuldu. Hafız Esad varlığını komşu ülkelerle gerilim ve İsrail tehdidine borçlu olarak sürdürebildi. Ermeni ASALA ve PKK kamplarına izin verdi, hatta Öcalan Muhaberatın güvenliği altına alındı.

Ancak gün oldu devran döndü. Lehulhamd, o günler gerilerde kaldı. Beşşar Esad gibi bizlerin de takdir ettiği, barış taraftarı bir devlet başkanıyla Suriye daha aydınlık ufuklara doğru açılıyor.

Halep Üniversitesinde açılan Türk Dili Ve Edebiyatı bölümüne büyük rağbet başladı. Biz Arap kardeşlerimizi seviyoruz ve Arap milletinin de bizi sevdiğine şahit oluyoruz.

Seyahatlerimiz karşılıklı gece-gündüz güvenlik içinde yaşanıyor. Antakya çarşıları Pazar günleri bile Halepli ziyaretçilerle şenleniyor. Suriyeli kardeşlerimiz bizi daha çok özlemişler. İskenderun sahillerinde denize karşı toplu fotoğraflar çektiriyorlar.

Suriyenin kendine yeten petrolü var. Fırat üzerinde kurduğu barajlardan geniş bir alanda sulu tarım yapıyor. Kişi başına Gayrisafi milli geliri Türkiyeden daha yüksek. Yirmi milyon nüfusunun yüzde doksanı Müslüman. Geriye kalanı da Ermeniler, Latin Ortodokslar, Aramiler, Yunanlılar yani Arapça konuşan Rumlar. Birkaç kabile hariç Suriye halkının büyük çoğunluğu Arab-i Müsta’rebdir. Yani aslen Arap olmadığı halde güçlü Arap kültürüyle Araplaşan ve kendilerini Arap kabul eden topluluklardır. Yüzde doksan Müslümanlar içinde yeşilin her tonu var. Devlet yönetiminde eğemen olan iki milyon Şii-Alevi-Nusayri, Dörtyüz bin Dürzi, İkiyüzbin Şii-İsmaili mavcut. Geriye kalan takriben onbeş milyon büyük çoğunluk, Sünnidir ve ekseriyeti de Şafidir. Halep Kürtleri ile Bayır-Bucak Türkmenleri ise Hanifidir. Çoğunun da yönü Türkiye’ye dönüktür. Yani ülkemize ve halkımıza karşı muhabbet ve özlem içindedirler. Türkiye de ortak düşman İsraile karşı sonuna kadar Suriyeli kardeşlerinin yanında olacaktır.

Arapça dil olarak harikulade zengin bir lisan.

Yani biz de bugün Türkiye için, Halepli Arap gibi diyebiliriz:

“Vallahil azim Memleket Mazbut, velakin ABD buşt! ”

Not: “Bu yazı bizim müteahhitlerimiz tarafından yapılan Halep stadyumunda Fenerbahçe ile İttihatspor arasında yapılan ve devlet başkanlarının da eşleriyle beraber izledikleri maçtan sonra yazılmıştı. Ancak Amerika ile İsrailin İngiliz Entelijansıyasıyla birlikte bizim siyasilerimizi de figuran olarak kullandıkları Suriye İç Savaşında Georg Busch’u hatırlıyoruz. Müslüman ülkelerin haritasının değişeceğini söylemiş ve ardından bizlere müdahale için kendileri İkiz kuleleri yıkmışlardı. Suriye üçgeninde Türkiye bir kere daha oyuna getirildi. Hariciyemize madalya...”





Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.