Aslında İmamoğlu’nun diplomasının sahte olup olmaması beni hiç ilgilendirmiyor. Aynı yöntemle 28 kişinin daha diplomasının sahte olduğu bu vesileyle belgeleniyor ve onlarında diplomaları iptal ediliyor.

                Yani anlayacağınız konu sadece bir kişiyle sınırlı değil, bir sistem meselesi olduğu anlaşılıyor. Biraz daha irdelense daha yüzlerce kişinin bu yöntemle sınavsız üniversitelere doluştuğu ve oralardan haksız diplomalar edinip memleketin kaymak tabakalarında yer aldığı anlaşılıyor.

                Garip gureba, kimsesi olmayan genel halkın çocukları beyin patlatıp, alınlarının damarı çatlayana kadar ders çalışarak üniversiteyi kazanmaya gayret ederken, bu beyaz Türk diye tabir edeceğimiz kaymak tabakanın çocukları hiç sınava girmeden en iyi üniversite sıralarında yer alabiliyor ve oradan mezun olabiliyorlarmış.

                Hani ismini hatırlayamadığım bir yazar şöyle demişti. “Yasalar örümcek ağı gibidir, güçlüler deler geçer, zayıflar takılıp yem olur”.

                Hazır bu konu açılmışken geçmişe dönük bir araştırma yapılmalı ve daha kaç yüz insan bu çeşit katakullilerle mezun olduğu ve şimdilerde nerelerde görev aldığı araştırılmalıdır. Türkiye’nin bu azılı kaymak tabakasının durumu gözler önüne serilmelidir.

                Peki, ortalama halkımızın durumu nasıl gelişiyor onu da bir anlatayım isterseniz.

                Hasan Çolak oğlunu yurtdışında okutmak ister. O günün YÖK başkanlığına müracaat ederek oğlunu yurt dışında kayıt yaptıracağı Tıp Fakültesi’nin denkliğini sorar. Aldığı yanıt denk olduğu ancak Türkiyede olup orada okunmayan derslerin fark derslerini vermesi gerektiği yazılı olarak bildirilir.

                Çolak, bu bildirim üzerine oğlunu götürüp kaydını yaptırır. Ancak çocuk mezun oluncaya kadar sürekli YÖK tarafından mevzuat değiştirilerek adeta deveye hendek atlatılır. Yeni mevzuata göre fark dersleri yeterli olmayıp TUS sınavı gibi bir sınava tabi tutulur, sadece pratisyen hekim olabilmesi için fark dersleri dahil önüne hiç aşılmayacak engeller konulur.

                Mezun olan çocuk zorunlu olarak tüm şartları kabul ederek bu engelli koşuya başlar. Öncelikle aslında her yıl konsolosluk tarafından onaylanan okuma belgesi için tekrar mezun olduğu okula YÖK tarafından yazı yazılacağı söylenir. Bu yazının yanıtı ancak 4 senede gelir ve sınavlara girmeye başlar. Her girdiği sınavda çok başarılı bir öğrenci olmasına rağmen yurt dışından gelen hiçbir Türk öğrenci başarılı bulunmaz. Yaptığı itiraz ise yıllarca cevabı verilmeyerek bekletilir.

                Üç ayrı üniversitede ayrı ayrı müracaatlarla sınavlara girmesine rağmen sonuç değişmez. Dışarıdaki bir takım simsarlar bu işin 20.000 dolarla hallolacağını söylemesine rağmen imkanlarının buna yetmeyeceğini söyleyerek bu olaya yanaşmaz. Nihayet 4. Üniversiteye müracaat eder ve uzun uğraşlar sonucunda diplomasını kabul ettirir.

                İşte ortalama vatandaşımızın serencamı budur. Ancak İmamoğlu gibi arkasında derin devletin danışma organı olan Encümeni Daniş üyesi Necmettin Karaduman gibi referansları bulunan kişiler bir müracaatla işlerini hallederek kendilerini istedikleri bölümün sıralarında buluverirler.

                Yüzlercesi diğer öğrencilerin hak edip te giremedikleri sıralarda oturur ve mezuniyet belgelerini alarak yine aynı referanslarla devletin üst kademelerinde görev alabilirler.

                Anlayacağınız mesele İmamoğlu meselesi değil adaletsiz kurulan devlet sistemidir. Öncelikle oralara bir neşter vurulmalıdır.

                İmamoğlu konusuna gelince ben hükümetin yerinde olsam aynen Muhittin Fahlioğulları’nın dediği gibi Cumhurbaşkanlığı için Yüksek öğrenim şartını kaldırırım, bırakın İmamoğlu’nu alnındaki sahte diploma lekesiyle halkın karşısına çıkarak dürüstlük nutukları atmasını sağlarım.

                Bir de bu olaylarda hep kör fıkrasını anımsarım. Hani iki kör karşılıklı yemek yerken biri diğerine köfteleri ağzına teker teker at demiş. Yanında oturanlar hayret nasıl anladın köfteleri çifter çifter yediğini sorduğunda. Çünkü ben öyle yiyorum diye cevap vermiş.

                Yıllardır sahte diplomayla dolaşanlar Cumhurbaşkanını sahte diploma ile suçlayınca bu fıkra birdenbire aklıma geliverdi.

                Kalın sağlıcakla.