Adana’da kayda geçen görüntüler hiçte ülkemize yakışan görüntüler değildi.
Yere çökmüş, hareketsiz bir insana defalarca vurulan sopalar, bir balkonda çökmüş halde duran kadınlara birkaç polisin birden çullanması ve coplaması, başı örtülü bir polisin yine hemcinslerine uyguladığı orantısız şiddet…
Yine bir kenarda duran ağzı, yüzü dağılmış kan içerisinde bir insan…
Karşınızdaki insanlar birer provakatör olabilir, sizi özel olarak kışkırtıyor olabilir, bunların hepsi kabul.
Ancak polisin görevi bu mudur?
Karşıdakinin tam da istediğini vermek midir?
Öfke kontrolü polisimize öğretilmez mi?
İşkenceye sıfır tolerans sözcüğü bizleri ne kadar rahatlatmış, ne kadar heyecanlandırmıştı.
Artık karakollarımız suçluyu cezalandırma ve infaz etme yeri değil, suçluları yakalayıp delilleriyle adalete teslim etme yeriydi.
Şimdi bu görüntüler neler söylüyor.
Bırakın karakolu, dışarıda herkesin gözü önünde yapılan bu işkence ve dayak görüntüleri ülkemizi kaçıncı lige taşıyor farkında mısınız?
Bilemiyorum, Adana’daki bu görüntüler birer lokal hadise mi, yoksa Emniyet içerisine yerleşmeye başlamış yeni bir paralel yapının icraatları mı?
Hükümet kanadı olayı “Orantısız güç kullanımı” olarak niteleyip kabul edilemez buldu.
Ancak ittifakın MHP kanadı ise Soylu’yu överek olayda görev alan polislerin alınlarından öptü.
Yani benimsediğini ve kabullendiğini belirtti.
Olayların muhatabı Furkan Vakfı’nı ben de tehlikeli ve provakatif davranışlar sergileyen bir kuruluş olarak görüyorum.
Ne yazık ki ülkemizdeki ve dışındaki bazı güçler birtakım böyle radikal kuruluşlar eliyle kendi emellerine ulaşmanın yollarını her zaman ararlar ve buna uygun yapılar oluştururlar.
Geçmişte Aczimendiler denilen gurup aynı zamanda 28 Şubat’ın temellerini atmış ve 28 Şubat darbesinden sonra yok olmuştu.
Fetö’de farklı bir işlev görmüyordu. Devletin en kılcal damarlarına yıllar içerisinde sızarak bir taraftan inançlı insanları sömürüyor, diğer taraftan Dış güçlerin emelleri doğrultusunda hareket ederek darbe teşebbüsüne kadar uzanıyordu.
Ne yazık ki Ortadoğu’da da buna benzer kuruluşlar bir takım güçler tarafından sürekli kuruluyor, O coğrafyada huzur bırakmıyor. Aynı Elkaide, İŞİD’de olduğu gibi.
Furkan Vakfı’nı da bunlardan farklı görmüyorum. Saf insanları birtakım dinsel söylemlerle ağına düşürüyor, onları militanlaştırarak Esenlik dinini savaş dinine çeviriyor.
Her zaman Provakatif bir dil kullanarak insanımızın huzurunu hedef alıyor.
Onların bunu yapması doğal ve beklenen bir şey.
Ancak Güvenlik güçlerimizin bu provokasyona su taşıması kabul edilemez. Adana’daki olaylar hızla araştırılmalı, suçlu görülenler ise derhal gereği yapılmak üzere adalete taşınmalıdır.
Ülkenin yeni paralel yapılara tahammülü yok. Yetkililerden beklenen gerekenin derhal yapılmasıdır.