Bir kısım tekaüt (Emekli) general oturmuşlar, kahvelerini yudumlarken birden eski günleri akıllarına gelivermiş.
Neydi o günler diye hayıflanmışlar. “Eskiden sadece birimiz gazetenin birine fısıldasak Ertesi gün o gazetenin manşeti bizim fısıldamamızla şekillenir, herkes hizaya gelir esas duruşa geçerdi. Özellikle CHP mesajı alır o fısıldamamız üzerine iktidara parmak sallayıp, Menderes’in akıbetini hatırlatırdı.
Şimdi prostat özürlü arkadaşlarla vakit geçiriyor boşa vakit harcıyoruz. Gelin yine eski günlerdeki gibi bir muhtıra gibi bir bildiri yayınlayıp altına da iyi bir imza toplayalım , yine eski günleri hatırlatırcasına bir gece yarısı da bu bildiriyi yayınlayalım. Yine herkesin aklına “Bak biz ölmedik daha”yı getirelim.
Ortalıkta bildiri için bahane mi yok. Montrö diyelim, sarıklı general diyelim, birazda her zamanki gibi Atatürk, laiklik sosuna bulayalım bakın siz o zaman oluşacak gümbürtüye.
Hazır Biden abimizde bize destek vermeye amade olduğunu söylemişken, arkamızda CHP gibi her zaman darbelerin arkasında durmuş bir parti varken bizler daha ne bekliyoruz.”
103 Eski Amiralin imzasını ben böyle okuyorum. Çoğu Ergenekon ve Balyoz darbe girişimlerinden yargılanmış bu insanlar yine her zamanki gibi tornadan çıkmış kafalar arzuluyorlar ve öyle bir Türkiye umut ediyorlar. Eski alışkanlıklarından da bir türlü vazgeçmek istemiyorlar.
Montrö’nün tartışmaya açılmasından Emperyal devletlerin, Yunanistan’ın, Fransa’nın, Rusya’nın rahatsızlık duymasını anlarım.
Zira zayıf bir zamanımıza denk getirip tamamen bize ait olan boğazlardan hiçbir ücret vermeden, sularımızı kirlete kirlete geçiş hakkı alan, yeri geldiğinde geçirdikleri silahları burnumuza dayayarak ve göstere göstere geçirme hakkı alan onlar.
Dünyanın hiçbir boğazında görülmemiş biçimde bedava her iki boğazımızı da kullanma hakkı alanlar onlar.
Egemenlik haklarımızın bir kısmını boğazımızı sıkarak Montrö’de alanlar onlar.
Velhasılıkelam karlı çıkanlar onlar, ancak garip bir şekilde Montrö’ye kutsal metin muamelesi yapanlar ne yazık ki içimizdeki İrlandalılar.
Tamam; bu anlaşma imzalandığı zamanda yapabileceğimiz en iyi anlaşma bu olabilir.
Tamam; O sırada boğazlardaki egemenliğimizin bir kısmını devretmek zorunda mevcut şartlardan dolayı kalmış olabiliriz.
Ancak ilerilerde daha güçlü bir duruma geldiğimizde bir babayiğit devlet adamımızın çıkması ve “Hop! Bir dakika buralar bizim egemenliğimiz altındadır, öyle bedavacılık yok. Süveyş kanalına nasıl para ödüyorsanız, diğer boğazlardan geçerken nasıl ücretini veriyorsanız, nasıl kirlettiğiniz veya tahrip ettiğiniz yerleri temizleme ve tamir etme masraflarını karşılıyorsanız bizlere de aynısını yapacak ücretini ödeyeceksiniz” dese ne mahzuru var.
Bu mütekaitler “Montrö’yü deldürmezik” diye yine ayaklanacaklar mı?
Böyle ayaklandıkları zaman kime hizmet ettiklerinin farkında olacaklar mı?
Ha, bir de sarıklı general konusu var. Geçmişte bu kadar darbeci general olduktan sonra varsın bir tane de sarıklısı olsun ne yazar.
Bari bunun memlekete zararı dokunmuyor, ibadetini yapıp tekrar görevinin başına dönüyor. Ya diğerleri?...
Emekli olduğunda bile seçilmiş insanlara had bildirmekten, memleketi karıştırmaktan, ekonomiyi bozmaktan başka bir şey yapmıyorlar.
Ama daha garibi şu olay bile bir turnusol kâğıdı işlevi gördü. Artık CHP akıllandı diye düşündüğümüz bir zamanda baktık ki hamam eski hamam sadece tellaklar değişmiş.
Mustafa Küçük 4 Yıl Önce
Okuman biraz zayıflamış gibi Şemsettin Bey(!). Mesele o kabar basit değil bence.