Sıcaklarla birlikte seçim takviminde de geri sayım başladı. Zamanında yapılacağını düşünsek bile seçime bir yıldan daha az bir süre kaldığını söyleyebiliriz.
Cumhur İttifakı adayı olarak Tayyip Erdoğan adaylığını açıkladı. Açıklamakla kalmadı 6 lı masa ittifakına da hodri meydan diyerek adaylarını açıklamalarını istedi.
Altılı masa için herhalde en zor karar bu olsa gerek.
Başkan adayı kim olacak?
Kılıçdaroğlu’nun kendini bu göreve hazırladığını, bunun için bir takım atraksiyonlara girdiğini hepimiz biliyoruz.
Hatta bu nedenle kendi partisi hakkında “CHP eski CHP değil” dediğini, CHP’nin geçmiş yıllarda canlarını yaktığı kesimlere hitaben “helalleşme” çağrıları yaptığını beraberce müşahede ediyoruz.
Ak Parti cenahının da sanki Kılıçdaroğlu’nun aday olmasından memnun olacağı izlenimleri geliyor. Sanki Kılıçdaroğlu’nu daha kolay aday olarak görüyorlar.
Ancak altılı masa bu konuda aynı düşünceleri paylaşmıyor. Kılıçdaroğlu ile seçimi kazanmanın zor olacağını, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının Tayyip Erdoğan’ın birkez daha önünü açacağını özel oturumlarında konuşuyorlar.
Ak parti içinde bu seçimin kolay olmayacağını düşünenler çoğunlukta. Özellikle Reis’ten taviz vermeyenler “oyum elbette ki Tayyip Erdoğan’a ancak milletvekilliği konusuna gelince önüme gelecek listeye bakacağım” diyenlerin sayısı gittikçe artıyor.
Tayyip Erdoğan’ın en büyük rakibi ise ekonomi ve hayat pahalılığı.
Anketlerde Türkiye’nin en büyük sorunu nedir sorusunda “ekonomi” yanıtı açık ara birinciliğini koruyor.
Çarşı, Pazar yanıyor. Yaz mevsiminin özellikle sebze meyve fiyatlarını ucuzlatacağı beklenirken beklentilerin aksine bir seyir izliyor fiyatlar.
Ak Parti 20 yılda birçok ekonomik krizi teğet atlatırken şu anki kriz konusunda çaresiz görünüyor. Nebati tünelin ucundaki ışığı ha bire erteliyor.
20 Aralık 2021 de yaptığı konuşmada “6 ay sabredin, şöyle bir uyuyup uyanın 6 ay sonra nasıl ekonominin düzeldiğini hep beraber göreceğiz” diyen Maliye Bakanı Nureddin Nebati şimdi yılsonunu işaret ediyor.
Yakıt fiyatları hız kesmeden kallavi zamlarla devam ediyor. Her gelen yakıt zammı tüm piyasayı etkileyerek her şeyin fiyatının yukarıya doğru seyretmesine neden oluyor.
Yakıt zammının durdurulamadığı ortamlarda enflasyonu frenlemek ne yazık ki mümkün olmuyor.
Türk usulü ekonomi denilen faizlerin düşük, üretim ve istihdamın yüksek olacağı beklentisi halen istenileni vermiş değil. Ne enflasyon dizginlenebiliyor, ne de gayri resmi faizler düşük kalıyor.
Risk haritamız eksiye doğru gittikçe dışarıdan yüksek faizlerle bile borç alınamıyor, O da kur üzerindeki baskıyı maksimuma çıkarıyor.
Zaten dünya ekonomik sistemine entegre olan Türkiye’nin kendi ekonomik modeli ne kadar başarılı olabilir o da tartışmaların içerisinde.
Petrolü dolarla alıyoruz, sanayi hammaddesini dışarıdan dolarla alıyoruz, tüm girdilerimiz dolarla olurken yerli ekonomik sistemin başarı şansı ne olur sorusu kafaları kurcalamaya devam ediyor.
İnsanların canlarının gelen zamlarla bu kadar acıdığı bir ortamda gidilecek seçimin sonucu içerisinde bir sürü bilinmezi de beraberinde taşıyor.
İşin en ilginç yanı “Bu problemleri kim çözebilir” sorusuna halkımız açık ara Tayyip Erdoğan cevabını veriyor. Yani halen güven veren bir muhalefet bulunmuyor maalesef.