Kılıçdaroğlu’nun “Muhafazakarlarla helalleşmeliyiz” sözleri tartışılmaya devam ediyor.
Yıllar önce Bülent Ecevit Erbakan ile koalisyon kuracağı zaman CHP’nin muhafazakar insanlara bakış açısını eleştirmek ve bir özeleştiri yapmak anlamında “Tarihi yanılgı” sözlerini kullanmıştı.
Zira o sıralarda Sayın Erbakan’ın partisine ihtiyacı vardı ve koalisyonlar için anahtar parti konumundaydı.
Ancak çok daha sonraları kendi sözlerini tekzip edercesine “Erbakan ile koalisyon kurduğumuzda adeta kendimizi karanlık bir tünele girmiş gibi hissettik” diyecekti.
Hatta 28 Şubat döneminde yine halkın oyunu alarak meclise giren Merve Kavakçı için sadece başında inancı gereği taktığı başörtüsünden dolayı tüm gurubuyla birlikte “dışarı, dışarı” diyerek tempo tutacak, meclis kürsüsünden de “Bu kadına haddini bildirin” diye kükreyecekti.
Şimdi Kılıçdaroğlu’na iktidar olmak için muhafazakarların (ben bu kelimeyi hiç sevmiyorum. Mütedeyyin sözcüğü daha anlamlı geliyor) oylarına ihtiyacı var.
Tabii ki Türkiye’de mütedeyyin insanların oyları da bir hayli yekün tutuyor.
Kılıçdaroğlu’nun kulağına kim fısıldadıysa şimdilerde bu kesime oldukça şirinlik yapıyor ve geçmişte yaptıklarından dolayı helalleşme mesajları veriyor.
Öncelikle ben bu tür mesajları çok ciddiye alan bir insanım. İçinde samimiyet barındırdıktan sonra bu mesajların ülkenin normalleşmesine katkıda bulunacağı inancındayım.
Ancak CHP’nin genlerine işlemiş mütedeyyin insanlara düşmanca bakışın birçok noktada değişmediğini, ellerine geçirdikleri iktidar imkanlarında öncelikle yine başörtülü ve mütedeyyin insanları tasfiye etmeye dönük icraatlar yaptıklarını başta İstanbul Belediyesi olmak üzere tüm belediyelerinde zaman zaman müşahede etmekteyim.
Bu tür mesajlar Saadet lideri Temel Karamollaoğlu’nun Millet ittifakına katılmada elini rahatlatabilir, tabanını ikna etmesine yardımcı olabilir.
Ancak CHP’nin katı laiklik anlayışından zarar görmüş, Üniversitelerden kovulmuş, Kamu kurumlarının gölgesinden bile faydalanmasına engel olunmuş, Meclisin çoğunluğunun başörtüsü yasağını kaldırılmasına el kaldırmasına rağmen koşa koşa kararı Anayasa Mahkemesine taşıyıp iptal ettirmiş, yıllardır bu anlayıştan ancak Ak Parti iktidarı sayesinde kurtulmuş yüzbinlerce insanı bu helalleşme çağrısı tatmin eder mi bilinmez.
Kılıçdaroğlu en son 15 Temmuz darbe girişimine katılmış askerlerin aileleriyle bir araya geldi. Bununla belli ki bir yerlere yine mesajını sunarak 15 Temmuz hain darbesi konusunda hangi tarafta olduğunu da göstermiş oldu.
Siyasilerin mesajları ve topluma verdikleri sözler kendilerini bağlar. Yıllar sonra bile unutulmayarak önlerine çıkartılır. O açıdan kısa vadeler düşünülerek pragmatist bir bakışla verilecek sözler uzun zamanda samimiyet testinden geçer.
Helalleşmek iyidir, toplumsal kutuplaşmaları önler. Yeter ki özünde samimiyet barındırsın, ileriki zamanlarda kendini tekzip etmesin.
Nizamettin Duran 3 Yıl Önce
Vay be! Helalleşmek ve Kılıçdaroğlu, acaba bu iki kelime Hiç yan yana gelebilir mi? Sağlaması kolay Öncelikle Deniz Baykal'dan helalleşmeyi denemeli ikincisi 15 Temmuz'da kırışi kırarak bir belediye başkanının evinde soluğu almasının itirafını yapmalı ve özrünü dilemeli. O zaman belki Samimiyeti değerlendirmeye alınabilir. Neden olmasın ki? Haydi bakalım görelim.
Ahmet Hamdi 3 Yıl Önce
Başörtüsü ve 28 şubat eleştirisi epey işe yaradı. Ancak elma- armut biraz karışmadı mı? 28 Şubat hükümetlerinden birinin ortağı şimdi sizin ortağınız (AnasolM). Başörtülü MHP'livekil başını açıp yemin etmişti ve bu çok eleştirilmişti. Acaba devam eden süreçte mağdur edilenlerin sorumluluğuna ortak olunmuyor mu sorusuna cevabın nedir acep? Bir de Mesut Yılmaz merhum 28 şubat hükümetinin başbakanıydı ancak iktidara destek idi. D. Perinçek'e sıra gelmedi. Şimdi esas sorumu sorayım, Kılıçdaroğlu'nun helalleşmesini kabul etmiyorsunuz, tamam. Ancak bahse konu siyasi parti ve temsilcileri kimse ile helalleştiler mi? Cevap olumlu olmalı ki böyle cesur bir yazı yazabiliyorsun. Selamlar