Neyi arıyorsan O’sun
Caddeler ıslak
Göz yaşları göklere eşlik ediyor
Ehli vicdanın yüreği kırık
Bir deprem var!
Sadece binaları değil, hayalleri de yıkan
Bir deprem var!
İnsanlığa dair umutları enkaz altında bırakan
Bir deprem var!
İçimizi acıtan
Bir deprem var!
Pencereler açan
Bittim dediğimizde yettim diyen bir Rabbimiz var zira
Biz buna iman ettik!
Umut, ubudiyetin ruhu
Ne ki, öncesinde bilinç var
Umutsuzluk küfürden batak
Ne ki, emek bir emr-i İlahi
İnsan iradesi ile insan
Lakin iradeler mefluç!
İnsanlık isimli ipek mendil bu yüzden ayaklar altında paspas
Foseptik patladı
Heryer kazurat
İç dışa tekallüp etti
Gönüller delik deşik
Sineleri adavet hançerledi
Gönüller delik deşik
Nifak, yürekleri zehirledi
Lakin hiç ummadığımız yerlerde hayret verici bir metafizik gerilim
Sahi niye ummuyorduk ki?
Ummuyorduk zira tüm güzelliklerin yegane sahibi sanıyorduk kendimizi
Oysa ki, sahip değil talip olmalı idik
Lakin İlahi plan başka
Güneş batıdan mı doğuyor yoksa?
Doğu neresi, batı neresi?
Kime ve neye göre doğu ve batı?
Dünya yuvarlak ve iyi insanlar her yerde
Tıpkı kötü insanların her yerde olduğu gibi
Zaman gösterdi bize bunu
Benim tarafım belli
İyilerden yanayım
İyi hangi tarafta ise
Ben o taraftayım
Dünya mescit
Ve zalimler tek düşmanım
Mazlumun kimliğini sormuyorum
Safım ezilenden yana
Kur'an başımızın tacı, biricik rehberimiz
“Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim” (Kasas28:5)
William James, "İyimserlik güçlü olmaya, kötümserlik zayıf olmaya yol açar" der.
Umut, toprağı ıslatan ve onun neşvu nema olmasına vesile bir İlahi atiyye.
Dünya'da yaşananlar safımızı tanımaya yardım etti.
Kendimizi ne şekilde isimlendirdiğimizin bir anlamı yok!
Biz gerçekte kimiz ve ne yapıyoruz? Bunun anlamı var.
Sevginin ve adaletin, hakkın ve emanetin, barışın ve saadetin mi, yoksa nefretin ve zulmün, yanlışın ve ihanetin, kaosun ve adaveten mi peşindeyiz?
Mark Nepo'nun deyimiyle de "İnsan neyin peşinde ise odur”
Evet ey insan! Kimin ve neyin peşinde isen o'sun.
Adaletin mi, zulmün mü? Sadakatin mi, ihanetin mi? Sevginin mi adavetin mi?
Servetin mi, emanetin mi? Şöhretin mi, samimiyetin mi?
Şehvetin mi, izzetin mi? Dalaletin mi, istikametin mi?
Kimin safındasın? Firavun'un mu Musa'nın mı? Neron'un mu İsa'nın mı? Ebu Cehil'in mi, Muhammedin mi?
Ezenlerin mi, ezilenlerin mi? Zorbaların mı, sadıkların mı? İşgal edenin mi, işgale uğrayanın mı?
Peki kimin peşinde olduğumuz iddialara mı yoksa eylemlere göre mi olmalı ?
Ya Musa'nın ümmeti olduğunu iddia eden Firavun'dan beter zorbalık irtikap ediyorsa?
Ya Kur'an yolunda oldugunu iddia eden vahyin emanet et dedigi gurebaya ihanet ediyorsa!
Kanımca kimliği ne olursa olsun, adalet öncelenmeli ve insanların nerede durduğuna ve nasıl davrandığına bakılmalıdır.
Ezilen bir bir halkın evlerinin zorba bir rejim tarafından yıkılmaması için tankın önüne geçen ve bu ement bilinci ile can veren Rachel Corrie, Gazze umurumda değil ben sadece kendi topraklarımı düşünürüm diyen bir Arap şeyhinden daha muteberdir. Tabii ki, ötelerdeki hükmü en iyi verecek olan Allah'tır.
Ne ki, biz biliyoruz ki: Akıbet muttakilerin yanı sorumluluk bilinci ile hareket edenlerindir.
Selam ve dua ile