Yaşamak en çok yürümeye benzer
Kalabalıklar içinde ıssız bir istikamete doğru
Yürürsünüz ve sonra yorulursunuz
Ne ki, yol bitmemiştir henüz
Yapılacak işler, atılacak adımlar, aşılacak kaldırımlar vardır daha
Lakin artık bir adım dahi atabilme mecaliniz kalmamıştır
Hayallerinizin adımlarınızdan çok olduğunu anlarsınız o dem
Yaşamak en çok yürümeye benzer
Kalabalıklar içinde ıssız bir istikamete doğru
Bazen de tek
Yollar ayrılır çünkü
Herkesin bir ortak menzili olsa da
Herkes kendi yolunu kendi tutar
Kimi yolda kalır, kimini yol tutar
Yolun üstüne oturanlar vardır birde
Onlar, İblis'in rolünü üstlenmiştir
Öyle diyordu ya “ .. onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım" (Araf: 7:16)
İdris kılığına girmiş İblisler, mücahit olarak yola çıkıp müteahit olmaya karar verenler
Harun iken Karun, Musa iken Firavun olanlar,
Allah ile aldatanlar ve hakiki aldananlar
Adaleti değil adaveti, vahdeti değil ötekileştirmeyi tercih edenler
Yaşamak, en çok yürümeye benzer çünkü başkalaşan yollar vardır
Gerçi pusulasını kaybetmeyenlerin, yeniden yollarını bulma şansı vardır
Ne ki, bir diğer anlamıyla yolunu bulmayı tercih edenler, kaybettikleri o istikamet yolunu asla bulmak istemezler
Ceketlerinin astarı içinde kaybettikleri vicdan pusulasını, daha evvel giydikleri ceketle ve gömlekle hiç bulamayacakları yere kaldırırlar
Nereye gideceğini bilmeyen kaptana, hiçbir rüzgar yardım edemez zira
Kaybetmek, çıkmaz bir sokağa girmek değil, oradan çıkabilme irademizi mefluç etmektir
İnsan yolunu malesef kaybeder
Gerçi sorun, kılavuzunu kaybetmektir
Söylediğini duymamak
Hatta duymak dahi istememek
Her gün defaatle, “ ihdinas sırâtel mustakîm- Bizi dostdoğru yola ilet-“ deriz
Evvela ‘Biz’ deriz
Biz olmak istikamet üzere olmakla mümkün zira
Dostdoğu yolda yürümekle yani istikamet üzere olmakla mümkün 'Biz' olabilmek
İstikamet üzere olmak ise Allah'a bakan tarafıyla tevhid üzere olmak, insana bakan yanıyla adil olmak demektir kuşkusuz
Peki tevhid ve adalet yolunda mıyız?
Hepimizin bu muhasebeye ihtiyacı var!
Akaidimizi şirkten yani kula kulluktan, davranışlarımızı zulümden arındırabildik mi?
Kadim Mısır'ın Osiris'i vardı ya modern zamanların?
Put ihdas etmeyi, heykelperestlik zannedenler var!
Oysa ki, bazı heykeller put değil bazı putlar ise heykel değil İslamoğlu'nun ifadesiyle..
Kalıp yargılarla düşünüyoruz!
İnsafsızlığımız dikkatsizliğimizden ekseriyetle..
Dikkat, idrakin özgürleşmesi için elzem !
Kurgular yönetiyor malesef algıları
Algılarımızı kurgulara teslim etmek, gerçekleri ipotek altına almak gibi
Kurguyu gerçeklere tercih edenler ile gerçekleri kurguya tercih edenler, tarih boyunca hep karşı karşıya gelmişlerdir.
İlki yığınların, diĝeri aydınların yolu!
Yaşamak en çok yürümeye benzer
Kalabalıklar içinde ıssız bir istikamete doğru
Bu yürüyüş, kimileyin uzar ancak bitmez !
Bu, nihayetsiz bir yolculuktur
Adalet için yola çıkanın yolculuğu, yoldan çıkmadıkça her daim devam edecektir!
Vicdanın ve aklın tasdik ettiği, doğruya en yakın olandır !
Birlik ve beraberlik, hepimizin aynı olmasıyla mümkün sanırız!
Tek renk olma talebi! Ne kadim bir yanılgıdır bu!
Oysa ki, hayatı güzelleştiren, metropellerdeki insanların, kırlardaki çiçeklerin, düşüncelerdeki çeşitliliğin renkliliğidir!
Düşünsel despotizm ve siyasal jakobenizm, bu rengarenk bahçedeki güzellikleri yok etmek kadar çirkindir
Bütünlük benzeşmek değildir. Tüm farklılıklara rağmen birlikte olabilme kabiliyetidir!
Tıpkı bedenimiz gibi.
"Bütünlük, kişinin varlığının bir kısmını kesip atmasıyla değil zıtlıkların bütünleştirilmesiyle elde edilir" der Jung.
Bu durum, toplumlar için de geçerlidir
İstikamet yolcusu için mesele kazanmak değil, belki doğru olanı yapmaktır!
Vicdanen rahat ederek yapılan doğrudur sadece
Amr bin Fuheyre arkasından hancerlenip yere düşünce “Kurtuldum ve kazandım” dedi.
O halde kazanmak nedir? Niceliksel galibiyet mi? Yoksa erdemli kalabilmek miydi ?
Doğru yolda olmak, erdemli kalabilmektir
Erdemi ne güzel tasvir eder Kur'an:
"Erdem yüzlerinizi doğuya veya batıya döndürmek değil fakat hakiki erdem, Allah’a, âhirete, meleklere, İlâhî kelâma, nebilere inanmak, malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürlüğü ellerinden alınanlara vermektir ... " (Bakara: 2 :177)
Bu ayet, erdemi başka yerlerde değil varoluşsal anlamlılığınında yani inandığın değerlerde ve ona paralel yaptığın güzel işlerde ara diyor!
O halde bizler de erdemi, şekilde değil manada, ritüelde değil maksatta, kimlikte değil kişilikte, kılda değil akılda, sloganda değil icraatta, camilerin açılış törenlerinde değil yetimlerin ve gurebanın kursaklarından geçmesi gereken aşta ve adaletin inşa olması için yüreğimizde hissettiğimiz imanda ve aşkta aramalı değilmiydik?
Biz erdemi çoklukta ve güç tutkusunda aradığımızda kaybettik yolumuzu!
Yalanı hakikate, zulmü adalete, adaveti muhabbete, geçiciyi kalıcıya, çirkini güzele, bencilliği fedakârliga, gösterisi samimiyete, zanni olanı gerçek olana, cehaleti ilme, niceliği niteliğe, ihaneti sadakate, karanlığı ışığa tercih ettiğimizde kaybettik yolumuzu!
Yolunu kaybeden yolunu yeniden bulabilir!
Mesele pusulayı kaybetmemesidir!
Güneşin gurub etmesi, içimize nispeten hüzün verse dahi yeryüzüne düşen her yağmur damlası, Allah'ın bu dünyadan rahmetini kesmediğinin delilidir.
İblisleşmek, kinini dinine tercih etmek ve o batıl duygu üzere yaşamaktır.
O halde, dindarlık, kindarlık yolu olamaz! Kininin mi yoksa dininin mi yolundasın?
İblis: Rabbim, beni yoldan çıkarttığın için, onları yeryüzünde ayartıp topluca saptıracağım (Hicr:15:39) dedi.
Kindar İblis gibi yola yatan ehli adavet değil, dindar İdris gibi adalet yolunda her daim yürüyenlerden olabilmeliyiz!
Adavete değil sevgiye ihtiyacımız var!
Sevgi yolunda, adaletle yürüyenlere selam olsun!
Yaşamak en çok yürümeye benzer
Kalabalıklar içinde ıssız bir istikamete doğru
Selam ve dua ile