Soyut düşünme, bilgileri özümseme ve daha geniş dünyayla bağlantılar kurabilme yeteneğidir.
Soyut kelimesi, bir şeyin kabuğunu soymak yani özüne veya maksadına vakıf olma anlamı taşır. Zaten Arapça'dan Osmanlıca'ya geçmiş olan mücerret kelimesi de, c-r-d kökünden gelir. Bir anlamı, yalnızlaştırılmak diğer anlamı soymak demektir. Nitekim 'carid' kabuğu soyulmuş hurma dalı anlamına gelir.
Öyleyse soyut düşünnme, fiziksel olarak gözlemlediklerimizin ötesindekine dikkatimizi teksif etme yeteneğidir. Örüntüleri tanımak, fikirleri analiz etmek, bilgileri sentezlemek, problem çözmek soyut düşünmeyi içerir.
Soyut düşünme, insan zihnini diğer birçok hayvandan ayıran bir niteliktir. Somut düşünmenin tanımından muhtemelen anlayabileceğiniz gibi soyut düşünme, fiziksel olarak önünde olmayan şeyleri düşünebilmektir.
Şöyle diyebiliriz. Somut zeka, kapanı görmek soyut zeka ise o kapanı yapanı görebilmektir. İşte bunu yapmak,ancak sorgulama ile olur. Her işin ve oluşun maksadı üzerinde düşünmeye başlayanlar bu anlamda daha isabetli karar verebilme şansı elde ederler.
Evet, zihinsel soyutlama kabiliyeti soyut zekamızın bir sonucudur. Bunun, gerek sosyal gerekse siyasi veya dini olayları doğru anlamlandırmada rolü mühimdir. Zira bu kabiliyetinizi doğru işletemediğiniz takdirde düşünme yeteneğimiz somut nesneler üzerinden donuk bir mahiyet arz eder!
Mesela sünnet nedir? Allah resulü'nü, taklit etmek mi yoksa model almak mı?
Somut zeka onu, değişen dünya şartlarını göz önünde bulundurmadan taklit etmeyi tercih eder.
Örneğin Allah resulü döneminde Arak ağacının dalları yontularak diş fırçası yapılıyor ve insanlar diş hisyenini bu yontulmuş dalları kullanarak sağlıyorlardı. Rivayetlere göre Allah resulü, buna çok önem veriyordu.
Şimdi burada nebevi sünnetten maksat, bizlerin o dal ile dişlerimizi fırçalamamız mı yoksa diş hijyenini gerek doktora giderek, gerekse modern araçlarla yapmamız mı?
Şayet soyutlama kabiliyetini rafa koyarsak birebir resulü taklit eden kimselerden oluruz. Lakin bu nebevi uygulamayı soyutlama yeteneğini kullanarak, işin özü diş hijyenini sağlamaktır diyerek okursak, o zaman temiz olmak ve temiz kalmak hayat prensibimiz haline gelir.
Peki sosyal ve siyasi olayları anlamakta bu kabiliyetimizi rafa mı kaldıracağız! Güncel olduğu için hayatın içinden örnek verelim! Bana bir çok arkadaş siz nasıl olurda Millet İttifakını deseklediniz diye sitem ediyor.
Oysa ki, başörtüsünün bir zulüm olarak irtikap edildiği dönemlerde ön saflarda idiniz diyor eski dostlar. Evet, ele ele tutuşma eylemlerinde bir yanımda rahmetli Hasan Celal Güzel vardı.
O, bir daha tanklar meydana inerse ben de o tanklara çıkarım dediğinde biz de onunla o baskı ve tarassudata karşı olacağımızı ve insan hak ve özgürlüklerinin müdafii olarak, o tankların karşısında durmamız gerektiğini beyan ediyorduk.
Peki o dönem, bizim esas karşı olduğumuz neydi?
Orada yapılanı, sadece başörtüsü zulmü olarak tanımlamak, eksik bir tespit olur. Bu, somut zekanın tanımlama şeklidir. Oysa ki o bir adalet ve özgürlük mücadelesiydi.
Zira Allah, adaleti emrediyordu. İşte bunu görebilmek için ise soyutlayabilme kabiliyetimizi işletmek gerekir. İşin özünü bilerek davranmak.
Şayet yapılan bir özgürlük ve adalet mücadelesi ise dün o haksızlığa karşı çıkanların bugün yine başkalarına yapılan haksızlıklara ve zulme susmaları beklenemez!
Zihinsel soyutlama kabiliyetini işletemeyenlere sözümüz yok. Lakin dini konularda bu soyutlama yeteneğini gayet iyi işleten ama konu siyasi olunca bunu kullanmayanların sorunu, ya ahlâkidir ya da bu kimseler, siyasi taassubun ve Hubris sendromunun verdiği bir sarhoşluk içindeler diyebilirim.
Somut zeka için akletmeye ihtiyaç yoktur. Zira o somut olandan somut olan bir neticeye varır. Soyut zeka ise akletmeyi gerektirir. Akıl, kelime olarak bağ kurmak demektir. Cama bakan camı görür camdan bakan güneşi görür İslamoĝlu'nun ifadesiyle.. Camdan bakmayı beceremeyenler kendi değişimlerinin de farkında olamazlar. Kendi savruluşlarının farkında olmadıklarından, muhataplarının savrulduğu zannını taşırlar. Kur'an ne güzel der:
“Allah katında canlıların en şerlisi aklını kullanmayan (gerçek) sağır ve dilsizlerdir” (Enfal: 8:22)
Rahmeti sonsuzun bu İlahi uyarısını dikkate alalım temennisiyle..
Selam ve dua ile