Virane bir şehrin metruk binaları etrafında dolaşmak gibidir, kimileyin insanlar arasında yürümek …
Umursamazlığın sebep olduğu bir rutubet olur ekseriyetle bu kimselerin içinde …
Halet-i ruhiyelerinden anlarsınız, kalplerinde bir yerlerin küflendiğini …
Güneş yorgun omuzlarına deĝmez onların ...
Yağmur tiryak olmaz yeise düşmüşlerin yüreklerine …
Derin bir kırgınlık yaşarlar için için ...
İnsana dair ümitleri bitmiştir neredeyse ...
Kimisi alkol, kimisi uyuşturucu ile bastırır acılarını ...
Kimisi kavga ve nefret, kimisi de tamamen iç dünyalarına hapsolma şeklinde yönetir kırılmışlıklarını…
Tamamen tükenince de, intiharı tecrübeye kalkışırlar ...
Siz, yalnız insanlar sokağında yürüdüğünüzü zannedersiniz lakin orada herkesin içinde gürültülü bir cadde vardır...
Nedametin verdiği acı ile haykırır kimi vicdanlar, lakin duyulmaz …
Bir çıkmaz sokak içinde hissederler kendilerini lakin bilinmez..
Hapishane hücrelerine benzer kimi beldeler …
Heyhat küresel bir hapishaneye çevirdiler dünyamızı !
Gerçi hapishanelerde can güvenliği olur ... İnsanlar açlık hissetmezler. Sağlıkları çoğu kez denetim altındadır…
Ama yaşamaya çalıştıĝımız dünya öyle mi?
Bir hiç uğruna eziyet ediyor insan insana...
Boş hülyalar uğruna !
Her ulus mazilerindeki yarı gerçek ihtişamın büyüsüyle, gelecek nesillerin ikbalini karartıyor boş ümniyeler adına ...
İnsanca ve kardeşçe yaşamak bu kadar zor olmamalıydı oysa!
Farklılık renklilik olarak görülebilmeliydi ...
İntikam değil belki affetme duygusu olmalıydı içimizi soğutacak olan ...
Lakin yangın büyümekte !
Nefret kıvılcımının bölgesel olmaktan küresel olmaya sıçramasının endişesini taşıyoruz…
Oysa her birey, topluluk veya ulus kendisini sorgulamalı!
Sulha, kardeşliğe ve insanlığa çağırı boş hezeyanlar olarak algınıyor!
Elbette zalimlere karşı yek vücut olunması iktiza eder!
Zira onlara merhamet mazlumlara eziyet olur.
Lakin düşmanlık, sadece ama sadece zalimlere!
Müslüman veya Yahudi yahut Hristiyan zalimlere karşı yine Müslüman, Yahudi veya Hristiyan mazlumlar sesini yükseltmeli …
Kur'anın da söylediği budur: “… zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur” (Bakara: 2:193)
Vicdanın da söylediği budur.
Sen sana ne sanırsan
Ayruğa da onu san
Dört kitabın manası
Budur eğer var ise
Ünsiyet eksikliğinden kaynaklanıyor her problem..
İletişim kopukluğu ve kendini tanıyamamak..
Oysa ki, samimiyetin ve vicdanın, özünde rengi hep aynı..
Başka toplumların güzelliklerini görememekten ve kendimizde olan zaaf ve eksiklikleri görmezden gelmekten kaynaklanıyor her sorun...
Öteki bellediklerimizin bizden daha cesur, erdemli veya dürüst olabileceğini içimize sindiremiyoruz...
Zira iyi olmanın formülünü, insan fıtratında ve vicdanında aramıyoruz...
Onun için bizimle aynı tâlî kaynaktan beslenmeyenlerin de iyi olabilecekleri gerçeĝini kaçırıyoruz...
Bu, büyük bir yanılgıdır! Mezhep, meşrep hatta din asabiyeti yapmanın bir anlamı yok...
İyiler ve kötüler her yerde...
Dini deĝerleri bir araç olarak kullanarak, boş ümniyeler ile insanlığı aldatanlar her inanç sisteminin içinden çıkmakta...
İnsanlığın aynaya bakmaya ihtiyacı var… Hatta ayna olmaya …
Filistin içimizde kanayan yara..
İnsanlık tarihinin yüzünde kocaman kara ..
Bir müslüman olarak bunu dillendirmek gayet doĝal..
Lakin hakiki erdem, başka inanç sistemlerinden veya uluslardan olanlara da benzer şefkat duygusuyla yaklaşabilmek..
Sözü Akif'in bir şiiri ile bitireyim.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için tekme yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Evrensel vicdana çaĝrı
Paylaş