Beyzade Haber
2021-05-26 14:23:28

Adaletin yanında, zulmün karşısında olmak 

Bilgin Erdoğan

26 Mayıs 2021, 14:23

Adalet, mülkün temeli. Malik-ül mülk olan Rabbin davranış şekli. El, ayak, dil, dudak, göz, kulak ve dahi insan istifadesine sunulan şu koca kainat bunun delili. Ölüm dahi adaletin tecellisi. Tadında kalması için herşeyin belki.

Nokta bir adalet vurgusu. Zira tevehhüm-ü ebediyet, vefasız beşerin insafsız bir tutkusu. 

İslam, tevhid ve adalet gibi iki temel değer ile yükselir. İnsan bu meydan-ı dünyada imtihanını bu iki değer üzerinden verir. İnsan-Allah ilişkisinde tevhid, insan-insan ilişkisinde adalet. Aslında tevhid en büyük adalet ve şirk en büyük zulüm. Beşerin yaratıldığı günden beri devam eder bu durum. 

Adaletin manası etimolojisinde gizli. Adalet, “Bir şeyi tabiatına en uygun yere koymak anlamına gelir” der Ragıb el İsfahani. Zulüm ise birşeyi ait olduğu yerden etmek demek. Mesela elinizdeki çekiçle çiviyi çakmanız adalet, elinize geçirdiğiniz bardakla bu eylemi yapmanız zulüm olarak kabul edilir. 

Öyleyse insana tanrıymış gibi davranmak, hatadan münezzeh ve müberra görmek veya Allaha yaradılmış muamelesi yapmak, mesela sadece O’na yapılması gerekenleri, yaradılmış olanlara da yapmak anlamına gelen şirk en büyük zulüm olduğu gibi insana hayvan gibi davranmak veya zalimi mazlum, mazlumu zalim tasavvur etmek adalete mugayyirdir. 

Adalet bir emr-i İlahi. Zira o, takvanın ahkaki davranışa yansıyan şekli. Allah kimi sever? sorusunun vahyin dilinde ölümsüzleşen bir cevabı. Adaletten taviz vermek ise Rabbin nazar-ı nefretini celbetme hali .. Küfür, insanın ötelerdeki, zulüm ise hem ötelerdeki hem de bu dünyadaki felaketi.. ‘Küfür devam eder, zulüm devam etmez’ Rabbin tekvini ayetleri içinden tanıdığımız İlahi prensibi.. 

Cinayet elin, iftira dilin ve dahi mazlumdan nefret yüreğin zulmü.. İnfak elin, kavl-i leyyin dilin ve sevgi gönlün adaleti.

Bir yetime uzanan eldir, bir öksüzün başını okşamaktır adalet kimileyin. Adalet, emanate riayet etmenin öteki adı.

Adalet insan olmanın yüreklerdeki tadı. Dikenli bir çiçeğe, ot demektir kimileyin zulüm. Devam eder durur beşer yaratıldığından beri bu kadim cürum. 

Kuşkusuz, tevhid ve adalet, vahyin en temel vurgusudur. Rabbimiz Allah resulü (sav)’i bu iki değer konusunda son derece hassas olmaya teşvik etmiştir. İşte o dönemlerde Tu’me bin Ubeyrik isimli bir müslüman Katade bin Numan isimli bir başka müslümanın zırhını çalar. Katade bin Numan çalınan malının peşine düşer. Tu’me bin Ubeyrik yakalanır endişesiyle o dönemde müslümanlarla sorunu olan Yahudi bir şahsa zırhını teslim eder. Katade, çalınan zırhını Yahudi olan o şahsın evinde bulur. 

Mahkeme esnasında Allah resulü Yahudi’ye bu zırhı nerden bulduğunu sorar. Yahudi ise “Bu mali çalan ben değilim! Bunu bana veren Tu’me bin Ubeyriktir” der. Tu’me bin Ubeyrik isimli hırsıza, Yahudi olan o zatın ifadesi sunulduğunda Tu’me bin Ubeyrik adeta “Bana mı inanacaksın yoksa şu Yahudiye mi? “dercesine hayal kırıklığına uğrar. Zira Yahudi camiasının o sıralar müslümanlarla arası iyi değildir. İşte tam o sırada bir ayet nazil olur: “Ve lâ tekün lil hâinîne hasîmâ” Sakin hainlerden taraf olma! (Nisa: 4:105)

Vahiy, Allah resulunu kamu malını çalan Tu’me bin Ubeyrik isimli ahlakı imanına muhalefet eden kimseden yana olmaması için uyarır. Vahyin dilinde hainlik hırsızlık olarak ifadelendirilir. 

Vahyin ışığında şahit olduğumuz bu hakikat bize adeta şu mesajı verir: Asla peşin hükümlü olmayın ! Suçlu olarak size telkin edilen kimseler sizin sevmediğiniz kişiler dahi olsa asla yargısız infaz etme ahlaksızlığı yapmayın ! Zira o dönemde şüpheyle hareket edilseydi kendilerinden olan müslümanın değil kendilerinden olmayan yahudi’nin suçlu olduğu düşünülecekti. Zira müslümanlara çok çektirdikleri aşikardı. Lakin adalet sabit delillerle hareket etmeyi gerekli kılar. Zira Rabbimiz “Ey inananlar! Zandan çok sakının. Zira zann’nın bir kısmı günahtır” (Hucurat: 49:12) diyerek bizi zan ile hüküm vermeye değil delillerle hareket etmeye teşvik eder. 

 Kur’an, “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” der. (Hucurat: 49: 9) Ne ki, üstünü örtün, görmezden gelin veya tekzip edin demez. Bilakis iyice araştırın diyor. Ayette geçen "tebeyyenu" fiili dikkatlice araştırmak anlamına gelir. 

Bize düşen zulüm kimden gelirse gelsin onun karşısında, adaletin yanında olmaktır. Zaten ayat-ı tekviniyenin bir prensibidir ki zalimler günün birinde birbirlerine düşüp düşman olurlar.Kur'an bu konuda şöyle der: “Ve işte Biz zalimleri, işledikleri yüzünden birbirlerinin başına böyle sararız” (Enam:6 :129) 

Zulmedenlere en ufak bir taraftarlık dahi göstermeyin! Sonra ateş size de dokunur. Sizin Allah’tan başka yardımcınız da olmadığına göre, sonra büsbütün yardımsız kalırsınız. (Hud: 11: 113) 

Merhameti ve adaleti gözeterek hata yapmayı zann ile ceza vererek hata yapmaya tercih ederim. Birincisinin faturası bu dünya hayatı, ikincisi ise ebed mühürlüdür. Ben Allahtan korkarım diyebilmektir takva

Öyleyse hoşuna gitmese de her daim adaleti söylemeli adaleti savunmalı ve gerekirse adalet için tahkir ve terzil edilmeyi göze almalısın. 

Şair ne güzel der: 

Kula kul olmak için atılmadık meydana 

Biz yalnız hakikate Hakka kulluk ederiz 

Allah adaleti, ihsanı ve infakı emreder! (Nahl: 16:90) 

Siyasi kaygılardan ve taassuptan bağımsız olarak, her daim adaletin yanında zulmün karşısında olmak ile sorumluyuz. 

Kul olmak adeta pul olmak gibidir. Pul, mektubu saran zarfa, kul ise kitabın içinde hak ve adalet isimli mazrufa sonuna kadar sadık kalandır. 

 

Selam ve dua ile 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.