Af dilemek, özür anlamında kullanılan “pardon” kelimesi'nin günlük dilde kullandığımızdan daha derin bir anlamı vardır. Kelimenin Latince etimolojisi per-donare şeklindedir. “Per” eki bir cümlede İngilizcedeki “for” gibi “için” anlamı katar. Mesela “parfüm” kelimesindeki “fumare” tütmek, kokmak anlamındayken parfüm kelimesi 'kokmak için' anlamındadır. Nitekim “pardesü” yine 'üste giymek için' anlamındadır. “Donare” ise İngilizce “donation” kelimesinde olduğu gibi karşılıksız bağış yapmak anlamındadır. Öyleyse “Pardon” içindeki acıyı, öfkeyi, intikamı ve gayzi bırakmak yani bağışlamak demektir.
Nitekim İngilizce bağışlamak anlamında kullanılan “forgive” kelimesinin asli “for giving up” yani bir şeyi bırakmak terketmek anlamındadır. Dolayısıyla tıpkı insanın sigara gibi kötü bir alışkanlığı bırakması gibi içindeki kırgınlığı, öfkeyi, intikamı veya düşmanlık gibi menfi duyguları, dostluğun, kardeşliğin ve sevginin yüksek hatrı için bırakmasıdır.
“Özür” kelimesi ise mazur görmek ile ilgilidir. Özür dileyen kişi kendisinin mazur görülmesini talep eder. Arap dilinde “Azara” ifadesi bağışladı, mazur gördü anlamındadır. İtizar etmek, bağışlanmayı dilemek demektir. Allah’ın isimlerinde en fazla atıf O’nun merhametine ve bağışlayıcılığınadır. Madem ki Rabbimiz bağışlayandır ve yine elçisi’nin hayatı affetme tablolarıyla doludur öyleyse Allah’ın kulları dahi bağışlama ahlakı ile kendisini inşa etmelidir. Bağışlamak, hem sünnetullah hem de nebevi bir sünnettir. Bu sünneti hayatına geçireni nebevi bir hayatı olur. Allah resulü, kendisini öldürme teşebbüsünde bulunan Gavresi dahi affetmiş ve geldiği yere geri göndermiştir. Mekke’de kendisine zulmedenleri, yıllar sonra Mekke’yi fethedince affetmiştir.
Kur’an lisanına baktığımızda ise affetmeye karşılık “Gafr” kelimesi karşımıza çıkar. İslamoğlu’nun Esma-i Hüsna isimli eserinde belirttiği gibi Kur’an ‘da bağışlama üç şekilde karşımıza çıkar. Bunlar; a)af b) safh c)gafr kavramlarıdır. Af kelimesi, suçlu olan kimsenin cezasından vazgeçmek iken, safh kelimesi suçlu olanın hem cezasından hem de azarlanmasından vazgeçilmesi demektir. Gafr ise hem cezadan, hem azarlamadan hem de yüzüne vurmaktan vazgeçmek demektir. Yani suç işledin dahi demeden affetmektir. İşte buna mağfiret denir.
Mağfiret kelimesi, g-f-r kökünden gelmekte olup hem örtmek hem de korumak anlamına gelir. Nitekim askerin düşmandan korunmak için basına geçirdiği zırha “miğfer” denir. Miğfer kelimesi de mağfiret kelimesi gibi aynı kökten gelir. Dolayısıyla mağfiret el Gafur olan Allah’ın , kulunu azaptan korumak için hatalarının üstünü örtmesidir. Sevap kelimesi ise vücudu örten elbise anlamına gelen “sevb” kelimesinden türetilmiştir. Bu bize sevabın günahları örtmesini hatırlatır. Cürüm, sevaplar ile örtülür ve bağışlanır. (Bknz. İslamoğlu, Esma-İ Hüsna, syf 437)
Ahirete imanın gücü nispetinde kişi affedici olmalıdır zira mahşere iman Allah'ın adaletine hakiki güvenmektir. Öyleyse affetmek ahirete imanın hayatımızdaki tatlı bir meyvesidir. Zaten affetmek hayatı yaşanılır kılmak demektir. Affedici olmayan bu hayatta yaşayamaz. Müsamahisizlik insan hayatının en büyük belasıdır. Zira affedici olmayan insan kendisine bu hayati zindan eder. Hatasız dost arayışı içinde olanın dostsuz kalacağı ise dillere düşmüş bir darb-ı meseldir.
Kur’anı ve İslam tarihini okuyanlar İfk hadisesini bilirler. O mel’un hadise artık iftiranın Allah resulü’nün hanesine kadar girmesidir. İftiraya uğrayan Muhammed’in eşi ve Ebubekir’in kızıdır. Lakin bu iftiraya inananlar arasında Mistah bin Usase vardır. Mistah bin Usase Ebubekir’in teyzesinin oğludur. Yetim olarak büyümüş ve ona Ebubekir bakmıştır. Lakin “ifk” hadisesi olunca Mistah bin Usase bu iftiraya inanmıştır. Bunun üzerine Ebubekir çok ciddi hayal kırıklığına uğramış ve ona “Ne sen bendensin ne ben sendenim” demiştir. Biraz empati yapsak bunun içimize ne denli battığını anlayabiliriz. Bu sebeble Ebubekir, Mistah bin Usase’ye yaptığı yardımı kesmiştir. Lakin bunun üzerine bir ayet inmiş ve Ebubekir İlahi uyarıya muhatap olmuştur. Ayet şöyledir : “Sizin lütuf ve imkân sahibi olanlarınız; akrabaya, çaresizlere, Allah yolunda hicret edenlere birşey vermemeye yemin etmesinler, affetsinler, hoş görsünler. Allah'ın sizi affetmesini istemez misiniz? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.” (Nur: 24:22)
Bir insan veya bir topluluk affedici olabildiği nispette medenidir zira bağışlamak nebevi bir haslet olduğundan en hakiki sünnettir. İçindeki nefreti, intikamı, öfkeyi, kırılmışlığı bırakıp bağışlayabilenlere selam olsun!
selam ve dua ile