Allah hiç kimseye taşıyacağından fazlasını yüklemez lakin tutsaklık ve monotonluk ağır gelir insan ruhuna
Duvarlar üstüne üstüne gelir mahkumların kimileyin
Hasret ve kınanmışlık içlerine oturur
Suçların hepsi aynı renk değildir ama suçlular hep aynı renk kıyafet giymeye mecburdur
Sokakta kavga ettiği için içeri girenle, öz kızına tecavüz etmiş sapık aynı odayı paylaşır kimi zaman
Duvarlar üstüne üstüne gelir mahkumların
Hasret ve kınanmışlık içlerine oturur
Bir haber beklerler sevdiklerinden
Kendilerine gelen mektupların zarflarını şehvetle açarlar kimileyin
Çoğu kez gelen haberler istedikleri gibi değildir
Tutundukları dalların kendilerini bıraktığı haberiyle sarsılırlar çoğu kez
Mahkeme davalarında olumsuz gelişmeler, boşanmalar ve çoğu kez ölüm haberleri
En çok ninelerinin ve dedelerinin vefatı acıtır onları
Onların elinde büyümüşlerdir çünkü
Hiç belli olmaz kimin hangi habere üzüleceği
Kim kimi çok sevmişse onun vefatına üzülür
Kuzeni vefat ettiği için kendini canhiraş yırtan bir Porto Rikolu mahkumun öz annesi için hiç üzülmediğini hatırlıyorum
Kim kimi çok sevmişse onun gidişine üzülür
Çaresizce dalıp gider ve öylece duvarlara bakarlar
Selamımı işitmezler iki üç kez tekrar etsemde
Başlarına battaniyeyi çekip kimseyle günlerce konuşmayan mahkumlar vardır
Mektup okurken ağlayan mahkumlar bilirim hangi satırın kalbininin neresine değdiğini göremesemde..
Duvarlar üstüne üstüne gelir
Hasret ve kınamışlık içlerine oturur
İşte o dem bir teselli arar mahkum psikolojisi
Kendisini koşulsuzca yani suçlarına rağmen kabullenen birini..
Yürekten akan şefkat dolu bir iki söz işitmek isterler..
Gönüllerine umut ve inşirah verecek söz..
İşte çoğu kez beşer sözü tatmin etmez gönülleri..
Bir pencere olur İlahi kelam kimileyin..
Hücrelerinin penceresi sadece hapishanenin bahçesini ve otoparkını görür çünkü..
Bir pencere arar gönülleri
Kuşların göklerde pervaz edişi, içlerindeki özgürlük duygusunu tahrik eder zira
Duvarlar üstüne üstüne geldiğinde bir pencere ararlar
Dini rehbeler, bazen şaşırır ve ne diyeceğini bielmez soru sorduğunda onlar..
Bugün bir mahkum içim çok daralıyor öyle bir şey şöyle ki içime inşirah versin dedi
Aklıma çok şey geldi sonra hepsi birden gitti
Ne desem ki dedim, yutkundum birden..
Dedim ki gel seninle Kur’an okuyalım..
Bakara suresini okurmusun? dedi..
Dedim aç son iki ayetini ben Arapçasından okuyayım sen İngilizce mealini oku
Ben okudum yüksek sesle, o da İngilizcesini mealden okudu yaprakları eski bir İngilizce mealden..
Sonra son ayeti okudum ben “ Lâ yükellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ ..”
İngilizcesinden mealen okumaya başladı ki dur dedim: İşte senin yüreğinin ilacı..
Allah hiç kimseye taşıyacağından fazlasını yüklemez (Bakara:2: 286) diyordu zira ayet..
Tekrar okudum ve tekrar okudu, tekrar okudum, tekrar okudu..
Bu ne demek sence? dedim
Allah benimle konuşuyor dedi.
Nasıl konuşuyor seninle diye sordum?
Diyor ki “Allah hiç kimseye taşıyacağından fazlasını yüklemez”
Buradaysam eğer bunu kaldırmaya gücüm yeter demek istiyor..
Bir önceki ayette ise “ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ..” diyordu ya hani “ Onlar şöyle dediler : İşittik ve itaat ettik”
Öyleyse işittik ve inandık ki “Allah hiç kimseye taşıyacağından fazlasını yüklemez”
Bu ne demek biliyor musun ? dedim
Evet dedi ben burdaysam bu zorlukla baş edebilirim.
İşte bir ayetin insan yüreğine dokunması .. İnsani müteselli etmesi..
Bu ayet sadece mahkuma değil, onlarin acıları içime sinen benim için de bir teselliydi aslinda..
Oradan uzaklaşırken “Teşekkür ederim, teşekkür ederim” diye yüksek sesle meczubane bağırıyordu...
Sonra bir başka hücrede bir başka mahkum bana son yazdığı şiirini okudu..
Ve sonra belki yirmi kisiyi dinledim..
Umut ve acı mündemiçtir çoğu kez…
Iman en hakiki imkan zira vahiy en tesirli teselli ..